Güvenemiyorsun Çünkü

44 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

Güvenemiyorsun. Karar verip de yarım bıraktığın kararlar kadar soğudun vaatlerden. İnsanlar diye başladığın cümlelerini arka bahçende büyütüyorsun. Senin ve senle olan her resmin içinden bir kusur arayadur, bir de keşkelerin var ki onlar da her an üstüne devrilecekmiş gibi büyümüş, yükseliyor.

Nasıl güvenebilirsin ki! Kendi duygularını bile kontrol etmekten acizsin. Yapacağım dediklerinle yapmamalıyım dediklerinin her gün ellerinden tekrar tekrar doğuşuna şahitlik etmek bile yetmez mi? Bir de diğer insanların duygularını kontrol edip onları değiştirmeyi ummak ne kadar akılcı? Sen kendi içinde bile yabacıyken, dünyayı koca bir gurbet olarak görmez mi ruhun?

Güvenilmez elbette, bilmediğin verilerin nasıl sonuçlar doğuracağı. Hep bir muamma gelecek. Geçmiş ise tecrübeye evrilmiş yenilgilerle dolu. Her zaman dilimi hakkında bir fikrin varken tek ıskaladığın, an ve an içinde bulunduğun zaman. Sessizce akıp gidiyor. Sen içinden uyuşmuş azalarını belki de hiç olamayacağın bir sonraki ana endeksledin. Belki de sessizce sen akıp gidiyorsun anın parmakları arasından. Tutamıyor seni. Aynı bir hayalet gibi.

Şu yaşamak denilen zaten hep bir acemi işi. Herkes ilk kez geçmiş beden denen dümene. Bir o yana çeviriyor bir bu yana. Çok az kişi istikamette. Savrulurken çizgilere bölünmüş şekilsiz resimler sarıyor etrafını. Anlamıyorsun önce neye baktığını. Sonra geriye dönüyorsun bir anlam verebilmek için. Gördüğüne bile güvenemiyorsun işte yine.

Sonra bir de gelecek vaatleri var. Yüz bilinmeyenli denklem modunda planlar yapmalısın. Ama sen hep verilerin bir kısmını gözden kaçırıyorsun. Sonra yine olmuyor. Elde var sıfır. Cebinde biriken yenilmişlik hisleri ağırlık yapıyor. Üzerine giydiğin insanlık elbisesinin bile şekli bozuluyor. Agresif, depresif, belki de ümitsiz somurtkan bir gezgine benziyorsun yollarda. O kadar çabanın ardından o formüle de, onu uygulayacak kendine de, menzilde bekleyen ödüle de güvenin kalmıyor.

Hani sosyal bir varlık demişlerdi ya insan? Ona da sakın inanma. Kendi bacağından asılan koyuna daha çok benziyor bu zamanın insanları. Sadece kendilerine iyi geldiğin için seni seven insanları görmeye başladıkça sevgiye de güvenin kalmıyor. Diğer taraftan da için devasa bir boşlukla mücadele edemeyeceğine karar veriyor ve kendini en azından senin sevebileceğini görüyorsun. Ama o da ne? O kadar yakından tanıyıp, hatalarına tanık olduğun insanı, hayallerinden vaz geçmek zorunda kaldığın yaşamı kabullenmeye zorlayışını sindiremiyorsun. Kendini bile içten içe var olan bir kinle sevemeyeceğini anlıyorsun. Gelecek, hayaller ve mutlu olmak duraklarında artık kendini göremiyorsun. Çünkü güvenemiyorsun.

Yaş almak yaralı bir gırtlaktan çıkan nefesler gibi acıtıyor zamanla. Geri dönülmez tek sermayeni nasıl da heba ettiğine bakıyorsun. Pişmanlıklar hasta ediyor duygularını. Diyorsun bir kulluk borcumu ödeyeyim en azından. Bir bacağına nefsin diğerine şeytan sarılıp bırakmıyor bu sefer de. Attığın adımlarına güvenemiyorsun. Sonra ettiğin niyetlerine. Acaba ibadetlerimi heba ettim mi diye sorgularken iyice kendinden ümidin kırılıyor. “Bir de bu dünyanın cehennemi mi var?” diye de hayıflanıyorsun. İmanın garantisi yok diyor ya Rabbin. İbadetlerin sıratı geçirir mi, güvenemiyorsun.

Bu sefer hırsla ibadete, zikre sarılıyorsun. Sayfa sayfa yemek tarifi gibi “Yaparsan rızk her yerden akar, kısmetler etrafında biter, nefsin meleklerle balığa çıkar,” diye verilen duaları başlıyorsun çekmeye. Bakıyorsun ne gelen var ne de hayatında bir değişen. Rızayı unutmuş aklın dünyalık peşinde duaya dalmış. Her anını planlayıp ayrı bir telaşa girmişsin. Çünkü Allah’a güvenemiyorsun.

Peki hiç kendine soruyor musun; Allah, insanlar, ruhun sana güveniyor mu? Belki de tersten başlaman gerek tüm inandıklarını okumaya. Önce Allah’a güvensen mesela yenilgilerin seni sarsar mı yine? Peki ya seni yarı yolda bırakanlar görevi biten birer figüran olamaz mı? Elinden geleni yaptığın bir doğrunun üç hatayı götürdüğünü bilirsin o zaman. Sağlam bir tövben birçok kiri süpürür içinde biriken. Hatta kaderine ket vuran başka zorlukları bile çözdüğünü görürsün.

Güvenemiyorsun ve haklısın ama güvenmezsen de haksız çıkacaksın. Yenileceksin çünkü çevreni saranlarla savaşında. İnsanlığın merkezi bir peygamber, kulluğun merkezi sen ama varlığın merkezi seni yaratan olunca yapboz tamamlanıyor. Gittiğin yolda dümeni sen tutsan da tekerleklerin bazen başka tarafa döndüğünü göreceksin. Sen niyetini alırken bile aklına o niyeti ilham edene güvenmelisin.

Sahipsiz değil ki varlıkla tanıştırılan her bir zerren. Düşüne düşüne daldığın dünyanın isi seni bağlarken güvenemezsin elbet. Her şey göründüğü gibi olsa içtiğimiz su da mavi olur derler. Yüzeyden akıp giden onca hayatın içinde anlam anlayışı sadece yorgunluk getirir. Güvenmek istiyorsan eğer, derinlere dalmayı da bilmelisin.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version