İyilik Son Emanet

Nagihan Çelik 36 Görüntüleme 2 Yorum
5 Dak. Okuma

Yaralı köpek kucağında, klinikten içeri girdi. Üzeri hep kan olmuştu. Gözlerinden yaş damlıyordu. Ellerinden geleni yaptı veteriner hekim, ancak kurtaramadılar hayvanı. Yüklü bir miktar faturayı öderken, eve gidip üzerini değiştirmeyi planlıyordu. İçeri hızla giren kadın çok öfkeliydi. Köpeğini sordu, görevli cevap verirken üzeri kanlı adama bakıyordu. Görevli, “Bu beyefendi getirdi, zaten durumu ağırdı, elimizden geleni yaptık” diyecekti ki kadın adamın üzerine yürüyerek, “Utandınız mı, ondan mı getirdiniz. Bunun hesabını sorarım size” diyerek adamı hırpalamaya başladı.

Kafası karışmadı, yüreği incinmedi, sesini çıkarmadı. İçinden üzgün olması normal, suçlu bulmaya çalışması normal diye geçiriyordu. O işini bırakıp önündeki arabanın vurup fırlattığı köpeği kucaklamış, arabasının arka koltuklarını üzerini başını kirleterek ruhunun hakkını vermişti. O, içinden geleni yapmanın huzuru ile arkasını döndü, yürüdü gitti.

“Kim zerre kadar iyilik yaparsa karşılığını görecektir. Kim de zerre kadar kötülük yaparsa karşılığını mutlaka görecektir.” (Zilzal Suresi, 7-8. Ayetler) Rabbim kuralını kesin koymuş. Öyle böyle anlamak, değiştirmek mümkün değil. Efendimize (s.a.v.) soruyorlar, “İlk önce Cennete kimler girecekler” diye. Kısacık bir cevap, insanlığa mühür gibi; “İyiliği çok olanlar.” İnsana demiyor, zengine, menfaat bulacağına demiyor, hesapsız olarak iyilik yapan, bunu adet edinen, bunu yaşam biçimi edinmiş, alışkanlık yapmış ve yapa yapa çoğaltmış olanlar.

Söylerken ne kadar kolay değil mi, Cennete ilk girmek, iyiliği çok olmak? Oysa ahir zamanda iyiliği çoğaltmak da çok zor. 15 yaşlarındayım, pazardan geçiyor, yolum dik bir bayırı zar zor tırmanan bir dede önümde. Yarım çuval domatesle iyice terlemiş, nefesi sıklaşmış. Yanına yaklaşıp gülümsüyorum, “Yardım etmemi ister misiniz?” Kaşlarını çatıp bağırıyor, “İstemem. Taşıyamayacak olsam almazdım, bak işine.”

Kızıma bir tabak yemek verip üst kattaki teyzeye gönderdiğimde durum çok daha acı olmuştu. Yan komşu, “Teyze hasta mı, neden yemek gönderdin?” diye sormuş kokmuştur dediğimde o kokuttuklarından gönderiyor mu demişti. İlerleyen günlerde ki uç beş yemek sonrası, teyze kızımın eline para verip gönderince teyzeye vermek için yanına gittim, gram gram gönderdiklerimi hesaplayıp kimsenin yardımına ihtiyacım yok demişti.

Neden doğum günü, sevgili, evlilik, anne, baba günleri var anlıyorum. Resmi dayanakla insanlar birbirlerine ikramda bulunuyorlar, aksi takdirde korkuyorlar. Nasıl bu hale geldik? Beni neden seviyor, benden ne istiyor, planı-beklentisi nedir? Küfür edene söz söyleyip yürüyor insanlar, seveni-ikram edeni tehlikeli kırmızı listeye alıp diken üstünde oturuyor. “Acaba ne yapacak?” düşüncesiyle yoruluyorlar.

Bireysel iyilik, ikram, jest, hediye gibi basit konular böylesine gererken aciz yüreği, bir de korunmaya alınması gereken insanlar var ve sayıları Çin’deki pandalardan, Şanlıurfa’daki kelaynaklardan çok daha az.

İyiliği erdem olarak edinmiş, davranışlarına içirmiş kişiler tavır ve davranışlarla değişmezler. Hz. Ali (r.a.); “Kişi gönül sandığındakinden sunar” derken sizi görmez demek istiyor. Size göre yapmaz.

İç sandığında iyilik ve güzellik dolu olanları fark etmek, dolunayı görmekten kolaydır. Aklında işini görecek, kendini taşıyacak birilerini arayanların mıknatıs gibi bulduğu iyileri muhafaza etmek en büyük gayretimiz olmalı.

Zaman kötülüğün hüküm sürdüğü, kötünün baş olduğu zaman. Ucu sonu yok hırsın, tamahın, hile ve desisenin. Kim kimin ensesinde boza içerse zafer sayıyor.

“Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuz kalıp acı çekerler.” (Müslim, “Birr”, 66) buyuruyor Efendimiz (s.a.v.). Bir beden kadar bütün olmayı unutturanların zaferi bu. Öyle ince hesaplarla, öyle sıkı çalışmalarla yapıldı ki başarı kaçınılmazdı. Önce insani değerler kül edildi sonra insancıl tavırlar. Önce insan olmak unutturuldu, sonra insanlar.

Dünyanın her köşesinde gözyaşı dereleri, kan nehirlerine karışıyor. Bu sel geride kalan üç beş merhametli insancıl yüreği de yerinden oynatıp sürüklüyor. Kıyamet canı gönülden davet eden şeytani ruhların davetine, koşa koşa geliyor.

Bu gün gözümüze değen en ufak yardımı atlamak, yarının insanlığı için yapılmış bir suçtur. Ne varsa iyilik adına, iyi niyetle, halis yürekle, son gayretle sahip çıkalım. İnsanlık, insanlığını yitirmiş canilerce yok ediliyor.

İyilik bize bırakılmış, elimizde kalan son emanet, kolay gelsin hepimize.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
2 Yorum
  • Rabbim, iyilik yapan, iyilik bulan kullarından eylesin, yüreğinize sağlık hocam, dünyam dolusu saygılar sunuyorum, iyiki varsınız elhamdülillah 👍👍🌷🤲☀️☀️🙋‍♂️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version