Kendimi Sevmeyi Nasıl Öğrenebilirim?

Hayal Hamza 39 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Her insan kim olursa olsun, ne kadar ciddi, statü sahibi olursa olsun o da zamanında çocuk olmuştur. Bir çocuk farklı durumda farklı davranışlar yaşar. O hayatı algılayamaz, kendine bakamaz, hiçbir bilgisi yoktur, güçsüzdür, savunmasızdır.

Eğer bir çocuk sevilmiyorsa orada her zaman acı vardır ve çocuk bu acıyı hem gösteriyor, hem aktarıyor ve tüm dünyaya yayıyor. Bir çocuk bu acıyla tek başına da baş edemez, o bunun nereden geldiğini bile düşünmüyor, o anlamıyor ki neden onun içinde korku var, neden özgüvensizlik var, neden yalnızlık duygusu var, neden onu kimse anlamıyor, o kimseye lazım değil, onun kim canını acıtacak vb. Bu durum onun hayatının her alanına yansıyacaktır.

Ebeveynlerin bizim terbiyemizde, sağlığımızda, sağlam düşünebilmemizde, psikosomatik etkilerimizde rolleri vardır. Örneğin: eğer anne, baba çocuğun başarılarına şüphe duyarsa, onun gücünü, becerilerini soru altında tutarsa vb. o zaman güçsüz bir çocuk ve güçsüz bir beden yetişir. Hastalıklar çocukken oluşmaya başlar, yani çocuk herhangi bir duygusunu, düşüncelerini bastıramadığında oluşur. Çocuk dominant bir ebeveyni tarafından dövüldüğü, aşağılandığı zaman kendini güçsüz olduğu için bunları yaşadığını düşünür. Ve sonraki ergenlik döneminde oluşan agresifliği, onlara karşı odasının kapısını kapatması, küskünlüğü yaşanır. Demek ki çocuklukta bir şeyler yaşamış ve bunlar damla damla toplanmış bilinçaltına, bu da psikosomatik olarak kalıyor onun bedeninde.

İyi okulda okutmak, güzel giysiler giydirmek yeterli şeyler değildir bir çocuk için. Çocuğun duygularını, düşüncelerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Ebeveynler düşünür ki neden bu kadar şey yapamama rağmen bu çocuk böyle davranıyor, bu kadar iddialı ama çocuk dünyaya gelirken iddialı gelmiyor, sonradan oluşur bunlar.

Yani her şey çocukluğumuzun yansımasıdır. Hayatımızın sonraki alanlarında da anne, babayla olan ilişkimiz öyle ya da böyle bir yerlerde kendini gösteriyor; işte, evlilikte, ilişkilerimizde, iletişimimizde vb.

Sonrasında babaya anneye benzeyen ilişkiler, kişileri arayacağız. Örneğin: baba gibi sarıp sarmalayacağı, onun bakımını üstleneceği birini ararız. Ya da anneyi hatırlatacak tartışmalı ilişkilere çekiliriz.

Bazen de kocası olmayan ya da olamayan babası yerine annesine kocalık yapan biri oluruz.

Zamansız yetişkin olur, duyguları yeteri kadar yaşayamayız.

Ya da anneye babaya aşırı bağımlı olup, onlar olmadan, onaylamadan hiçbir şey yapamam düşüncesi oluşur.

Evet, bunların hepsi çocuklukta yaşananlardan kaynaklanıyor, sadece farkına varmamız lazım ve bundan sonra kendimizi geliştirip hayata devam etmeliyiz. Aksi taktirde onları bir ömür suçlayarak yaşarsak, değişip dönüşmeyen, büyümeyen çocuk gibi hayata devam ederiz.

Sevgilerimle…

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Hayal Hamza
Bağlantılar:
Psikolog & Psikoterapist
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version