Machu Picchu

81 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

Kaplardı etrafı soluksuz bir sis,
Kutsal metinlerin sayfalarından çıkan.
Sabırla beklerdi And Dağları,
Soluk almayan serüvenleri
Machu Picchu’da…

Tırmanırdım göğe uzanan merdivenlere,
Yazabilmek için fezanın tabletlerine.
İnka kamışlarından kalemimle,
Mürekkebi yerli kanlarıyla karışık
Machu Picchu’da…

İçrek lisanım konuşurdu sadece,
Unutmuşken dilimi koca kayalarda.
Gırtlağımda “Keçuva” filizlenirdi,
Feda olmuş ruhların ünlemleriyle
Machu Picchu’da…

Kayıp kıtalara dalardı gözler,
Atlantis kokulu mabetlerde.
Aranırdı ululanmış atalar,
Konaklarında huzurla uyuyan
Machu Picchu’da…

Uzay âleminin ve göksel sırların matematiksel bir ustalıkla sergilendiği yerdir Machu Picchu. Kayıp kıta Atlantis’ten esrarengiz bir yolculukla göç ettiği varsayılan İnkalar, bırakıp geldikleri kadim ülkelerinin sırlarını nakşetmiştir adeta Machu Picchu’ya. Bilhassa burada bulunan Torreon (Güneş Tapınağı) ve İntihuatana Taşı, güneş sisteminin sırlarla dolu bir modellemesini sembolize eder. Burayı inşa eden İnkaların nasıl bu derece “içrek” bir mirasa ve yeteneğe sahip olduğu bugün dahi gizemini koruyan bir konudur.

İnsan, Machu Picchu’da gezerken gezegenler arasında bir seyahat ediyor hissine kapılır. O sırada insanın etrafını soluksuz bir sis kaplar ve basılan toprak, kanatsız bulutlara dönüşür sanki. Bu sırada insanın lisanı değişir ve boğazlarda kadim İnka dili “Keçuva” filizlenir tam anlamıyla. Yolculuğun nihayetinde insan, tıpkı binlerce yıl önce burada yaşamış olan yerlilerin yaptığı gibi bir “inisiyasyon” (erginlenme) törenine katılmanın hissine varır. Bundan sonra kişinin dünyaya ve galaktik sisteme olan bakış açısı hiçbir zaman eskisi gibi olmaz. O sırada Machu Picchu ise erginlenmeye hazır yeni konuklarını beklemeye koyulur.

(Machu Picchu: Peru’da bulunan, 15. yüzyıldan kalma bir İnka kalesi)

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version