Ya Bir Kere Kazanılır ya da Kaybedilir

Ramazan Öner 57 Görüntüleme Yorum ekle
2 Dak. Okuma

Sokakta karşılaştığım çoğu insanın yaşantısını incelediğim zaman, hemen hemen hiçbirinin mutlu olmadığını sezinliyorum. Belki yaşadıkları ya da yaşayamadıklarının iç dünyasında bıraktığı derin ukdelerin birer yansıması gözlerinden belli oluyor adeta.

Şu hayat denen kara yolunun bir kavşağının olmayışı, geriye dönememe gerçeğini bir pişmanlık duygusu olarak karşılarına çıkarıyor. Bazen tek yanlış tüm doğruları götürüyor ve sınav edasıyla uyanılan her yeni güne kaybederek başlanılıyor.

Her anın geçmeden önce kıymetinin bilinmesi tezi, tam olarak da burada kendisini gösteriyor adeta. Çocukluk yıllarının kazanımları ile gençlik yıllarının tercihleri; özellikle büyüklük ve yaşlılık yıllarının hasat dönemlerinde belli etmeye başlıyor kendisini. Ne ektiğinin biçtiğinde kendisini belli etmesi gibi…

Hemen hemen her insanın boğazında şah damarımın tam altında düğümlenmiş birer pişmanlığının olması, özellikle zaman kavramının önemini her an gözler önüne sermektedir. Zaman, akıp gidiciliği ile değil, gidip de geri dönemeyişinin ağırlığı ile insanoğlunun yükü haline gelir. İşte bu yük o şah damarının tam altındadır. Her an acıtır canları…

Bu yazı neden ve kime yazıldı bilemem ama bildiğim tek şey insan ömrünün bir sabundan daha kaygan ve eriyen bir yapıda olduğu gerçeğidir. Anın kıymetini bilenlerin mutlu olacağı bir dünyayı, pişmanlıklarımız ile meşgul etmek en büyük zafiyetimizdir. Mesele zamanı durdurmaya çalışmak değil, zamana ayak uydurmaktır. Anı yaşamak demek, zamana hükmetmek demektir. Zamana hükmetmek ise ecel mizanı gelmeden ruhumuzun pişmanlıkların esareti altına girmesini önlemektir… Unutmayalım, hayat her şansı bir kere verir; ya bir kere kazanılır ya da komple kaybedilir…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar & Şair
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version