Öz Şefkatli Farkındalık Nasıl Gelişir? (Mindfulness)

Nuran Erez Turan 46 Görüntüleme Yorum ekle
8 Dak. Okuma

“Önemli olan yaşamak değildir,başarmak hiç değildir. Önemli olan insan kalmayı bilmektir.” (George ORWELL)

İnsan kendi hayatını zorlaştırandır. Hepimiz iyi niyetli olduğumuzu düşünürüz, “Ben iyiyim diğeri kötü” cümlesiyle iyi olduğumuzu ispatlamaya çalışırız. Mutlu olmaya odaklanmak yerine, kendimizi aklamayı severiz…

İyi niyetimize rağmen hiçbir işimiz yolunda değildir (bize göre) … Hep ezilen, hep mağdur olan bizizdir. Bu ne kadar doğrudur? Kısaca diğeri tarafından anlaşılmadığımızı düşünürüz…

Aslında kendi varlığımızla sorunumuz vardır. Aynalama yaparız. Her şeyi doğru yaptığımızı düşünürüz… Yanlış yapan her zaman diğeridir. Sonuçlar düşündüğümüz gibi gelişmediğinde motivasyonumuz düşer.

“Ben bu insanları veya bu olayları çekiyorum” lafını sıklıkla kendimizden duyarız…

Kendi acılarımız en büyüktür. “Sen ne yaşadın ki, benim yaşadıklarımın yanında” lafına da bayılırız…

Zihin şahit olduğu hiç bir şeyi asla unutmaz. Unuttum dediğiniz her şey onu tetikleyen bir şey olduğu zaman mutlaka ortaya çıkar. Ben bu davranışı nasıl yaptım diye şaşırabilirsiniz…

Helalleşme diğerini affetme imkanı bulamadığınız her duygu, düşünce, olay, zihinde kuvvetlenir. İçinizde bir şeye karşı özlem varsa ve siz ona ulaşamadığınızda sorunlar başlar. Unutmak istediğiniz her şey diğerine karşı (istemsiz) hırs ve şüphe olarak yansır. İnsanın acı duymasının en büyük sebebi bilgi eksikliği yüzünden kapıldığı hevesleridir.

Sigmund Freud; “Bilinçaltı zihinde ‘olumsuzlama diye bir şey yoktur.”

“Ben iyiyim, ben iyiyim” demekle iyi olunmaz… Mutlaka bilinçli bir hayat felsefesine sahip olmak gerekebilir.

“Tüm beni zorlayan olaylara durumlara rağmen iyi olmaya çalışanım…”

“Kendimi seven kendime öz şefkat duymaya çalışanım.”

“Farkındalık içindeyim.”

Acıları üzüntüleri yok etmek için doğruluğu tam olarak ispatlanmamış her yöntem pozitif olumlama gevşeme teknikleri insanı hüsrana uğratabilir.

Freud’dan yıllar önce yaşamış Mevlana iyi bir ruh hekimiydi ve endişelerin kabul edildikçe azaldığını reddedildikçe çoğaldığını fark etmişti.

“Rabbiniz gerçekten çok merhametlidir. Kim içinden bir iyilik yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer onu yaparsa, kat kat fazlasına kadar iyilik sevabı yazılır. Kim de içinden bir kötülük yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır.” (Dârimî, Rikâk, 70)

“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fezâil 65. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 145; Tirmizî, Birr 12)

“İyilik eden iyilik bulur.” (Atasözü)

Görüldüğü gibi insanın gayret göstermesi çalışması zihnini berraklaştırması en çok da kendine öz şefkati gösterebilmesinin yolunu İslam dini pek çok ayet ve hadislerle desteklemektedir.

Korku kin ve intikam hisleriyle savaşmak yerine bu duyguların doğal olduklarını
kabul etmek, öz şefkat sevgi bedene ruha zihne dinginlik verebilir.

Yaşadığınız koşullar her ne ise kabule geçmek endişeyi hafifletir reddetmek yok saymak sorunları ağırlaştırabilir.

“Ne kadar beceriksiz aptalın biriyim’ zayıf gülünç biriyim” gibi tabirleri kullanmak yerine sadece, “Korkuyorum’ korkuları olan bir insanım” gibi kabul.

Her duygu düşünce her zaman bir amaca bağlı değildir. Kabule geçmek, teslim olmak hareketsiz kalmak asla değildir, tam tersi ne geçmişe nede geleceğe saplanıp kalmamaktır.

Kendi duygu ve düşüncelerimize dışarıdan bir gözle bakmak olanı olduğu gibi kabul kendimize sevgi ve anlayışla yaklaşabilme yoludur. Öz şefkat dediğimiz şey tam da budur. Üzgün yalnız olduğumuzda kendimizi aşırı suçlamaktan kaçınmaktır. Bir hata varsa “Neden engel olamadım” saplantısından uzaklaşmaktır. İnsanlardan bezginlik, dünyadan elini eteğini çekme, “Kötü şeyler hep beni bulur” düşüncesinden sıyrılmaktır.

Çeşitli nedenlerle katlanmak zorunda olduğumuz insanlara gösterdiğimiz sevgi ve şefkati kendimize de gösterebilmenin yolu da öz şefkattir.

Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, kendimizle ve diğeriyle ilgili korkularımızı öz şefkatle farkındalık içinde onarmaktır.

Öz şefkat yıkıcı duygu ve düşüncelerin esiri olmaktan sıyrılmaktır. Öz saygımızı ön plana çıkarabilme yetimizdir. Depresyon ve kaygılarımız, hatta kilo vermeniz bile kendimize öz şefkat duymamızla alakalıdır. İstenmeyen olay ve durumları yeni koşullara göre yeniden tanımlayabilme becerisidir.

Şefkat acıdan özgür olmayı isteme halidir. İnsan kendini sarıp sarmalamayı, çaresizliğini, korku ve başarısızlığını, utancından arınmayı, kendine tahammül etmeyi şefkatiyle öğrenir.

İç kavgalarıyla kendini unutan bir insanın insanlık için bir değer üretmesi beklenemez.

Kendine iyi davranmayı deneyimleyen insan kendi ile yeni bir ilişki geliştirir. Tüm canlılara karşı iyi olma arzusu duyar.

Dünyadaki bütün kadim bilgiler ve dinlerin temelinde insanların duygusal acılarıyla baş etme yöntemleri yatar

Yalnız kaldığımız zamanlarda birine ihtiyaç duyduğumuz anlarda insandan yana yoksunluk duyduğumuzda, kendimize yaradanın içimizdeki var olan sevgisiyle şefkatiyle yaklaşmak ilaç gibi gelir.

Öz şefkat içimizde keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi duruyor. Diğer insanlara gösterdiğimiz ‘insanlığı’ kendimize de göstermeyi deneyimleyebiliriz.

Araştırma sonuçlarına göre insanlar (ölüm, kaza, deprem, yangın vb. bireysel olmadığı için toplu yapılan yardım olmasından dolayı) acının dorukta olduğu zamanlarda birbirlerine duydukları şefkati (kendilerini güven de hissetmek için daha fazla diğerine yardım ederler) başarılı oldukları zamanlarda, birbirlerini çekemezler, (edinilmiş kazanımlarını aşağı çekmek için çabalarlar). Kendine öz şefkati olan kişi adil davranmaya yönelebilir.

İçimizde doğal olarak var olan sevgiyi, iyiliği, şefkati önce kendimize, sonra diğerlerine gösterebilme yeteneğidir öz şefkat…

“Bu ilişki biçimi benim canımı çok yakıyor!” Yani kötü hissettiren her şeyi fark etmek, kabul etmek, bulunduğumuz koşula ve kişiliğimize nasıl uyarlamamız gerektiğinin tespitini yapabilmektir öz şefkat. Sıkıntı yaşadığınız durumların farkında olmak da öz şefkattir.

Farkındalıkta amaç, bilinçsiz olarak kendimize yüklediğimiz yüklerden kurtulmaktır. Kendimize iyi davranmak…

“Istırabın kendisi o kadar kötü değildir; asıl acı veren şey, ıstırap çekmenin kişinin zoruna gitmesidir.” (Allen GINSBERG)

İyilik veya kötülük atacağımız küçük adımlarla başlar ve her iki yönde de tercihen devam eder. Duygular ve düşünceler de böyledir. Neye önem verir onu içimizde büyütürsek o büyür. Sevgiyse sevgi, kinse kin, nefretse nefreti büyütürüz. Dedikodu yaptıkça dedikodular çoğalırken kendimize şefkat sevgi gösterdikçe de hayata bakışımız daha da anlamlı hale gelebilir.

İnsanların hayatları boyunca çektikleri acılarının türü şekli miktarı elbette farklıdır. Acıya asıl sebep olan ise diğeriyle insanın kendini kıyaslamasıdır. Diğerinin daha fazla şeye sahip olduğunu dert etmesidir. Bu duygu insanın içinde korku engellenmişlik hissi oluşturur. Diğeri ona bir şey yapmamaktadır, kişi kendi kendinin yok edicisi durumundadır. Çünkü burada kendine öz şefkat sevgi göstermek yerine kendini aşağılık kompleksi içinde, değersiz gülünç, hiçbir şeyi başaramayan biri haline getirmiştir. Diğer insanı zihninde küçültmek istedikçe onu büyütmüş kendini hırs bataklığında elleri havada yardım isteyen boğuşan birine dönüştürmüştür. Kim kazanmıştır?

Yaşamda karşılaştığımız her şey, yaşadığımız acılarla, ıstıraplarla mücadele etme biçimimizle alakalıdır.

Mevlana’ya göre bu bedende insan acı çekmektedir. İnsan bu beden elbisesinden kurtulduğunda özgürleşmektir..

Kişiler genelde streslerini acılarını hafifletmek ve gevşemek için birçok yol ve yönteme başvururlar.

Yöntemler genel anlamıyla kişilerin doğru düşünme yeteneklerini belli bir süreliğine kaybettikleri dönemlerde başvurdukları duygu ve düşüncelerini değiştirmeye yöneliktir…

Ebeveynlerimiz, öğretmen ve yöneticiler kısaca otoriteler sorumlu oldukları kişilerin duygu ve düşüncelerine müdahale etmeyi severler. Bu tarz müdahalelerin ömür boyu kalıcı hasarlara sebep olduğu araştırma sonuçları göstermektedir.

Sana kendini eksik hissettiren birine karşı kendini güçlendirmenin yolları;

“Sadece başarısızım” o zaman “Eksiklerim neler?” neler mümkün “Başka bir yol var mı?” Kendine güçlü sorularla seçenekler sunmak, duyguları düşünceleri sakin ve zinde tutmak, başarısız bir insana “Başarılıyım” dedirtmek, zayıf bir insanı güçlü olmaya zorlamak, kişisel özelliklerimizle savaşmak yerine kabul etmeyi öğrenmek faydalı olacaktır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Danışman
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version