Siber Zorbalık: Her İki Taraf İçin Düşünmeliyiz

Gökay Atılgan 34 Görüntüleme 1 Yorum
5 Dak. Okuma

Sosyal medya kullanımı ile ilgili çoğu platformlar yaş sınırı olarak 13 ve üzerini baz almaktadır. Ancak bu gerçeğe rağmen sosyal medya kullanımı (dolaylı da olsa) maalesef 5 yaşa kadar yansıması da bizlerin gerçeğidir.

Hal böyle olunca, dijital teknolojilerin kullanılmasıyla yapılan zorbalığın bir türü olan siber zorbalık hakkında farkındalık sahibi olmamız gerekmektedir. İnternet ortamı ve sosyal medya platformlarında anlık mesajlaşma uygulamalarından tutun oyun oynama vb. birçok faaliyet yürütebilmekteyiz. Sosyal medya ve internet ortamında gerçekleştirdiğimiz faaliyetler karşısında bizler özellikle çocuklarımız siber zorbalığa maruz kalabilmektedir. Araştırmalar 12 ile 17 yaş arasındaki çocukların yaklaşık %37’sinin yaşantılarının bir noktasında siber zorbalığa maruz kaldıklarını göstermektedir. Teknoloji geliştikçe de siber zorbalık da devam edecek gibi görünmektedir.

Siber zorbalığın temel karakteristik özelliği başkalarını taciz etmek, tehdit etmek veya küçük düşürmek için sanal ortamda iletişime dayalı olmasıdır. Siber zorbalığın bizlere veya çocuklarımıza yansıması; tehdit içerikli mesajlar veya e-postalar; sosyal medyada kırıcı mesajlar, tacizler, trollemeler, sahte profiller, dışlama; internette dedikodu yaymak, ifşalar, asılsız ithamlar, kimliğine bürünmeler şeklinde olabilir.

Yukarıda bahsedilen herhangi bir olgu ile muhatap olan çocuklarımız kaygı, endişe, depresyon, utanma, suçluluk hissedebilir. Hatta fiziksel ve duygusal travmalar yaşayabilir. Bu durumun fark edilmemesi sonucu da çocuklarımızın yaşantılarında ciddi örselenmeler yer alabilir.

Peki çocuğumuzun siber zorbalığa maruz kaldığını veya risk altında olduğunu nasıl anlayabiliriz? Bu sorunun cevabı aslında siber zorbalığın yaygınlığı ile de doğrudan ilişkilendirilebilir. Araştırmalar özellikle 2016 ile 2021 yılları arasında siber zorbalık olgusunun istikrarlı bir şekilde artış gösterdiğini belirtmektedir. Yine maalesef bu olgu yakın zamanda da azalmayacaktır.

Şimdi iki taraflı düşünmemiz gerekmektedir. Hem siber zorbalığı sergileyen hem de siber zorbalığa maruz kalan çocuklarımız olacaktır. Bizler için önemli olan siber zorbalık uygulayan ve siber zorbalığa maruz kalan çocuklarımızın duygu, düşünce ve davranışlarını anlamlandırabilmemizdir.

Siber zorbalık yapan bireyin kendisine göre haklı gerekçeleri her zaman söz konusu olacaktır. Hatta zorbalığa maruz bıraktığı bireyler içinde “hak etti” düşüncesini sahip olacaklardır. Eğer çevrimiçi platformlar veya sosyal medya kullanımı hakkında konuşmaktan kaçınıyorsa; birden fazla sosyal medya hesabına sahipse; yakınlarda bir ebeveyn veya öğretmen varken telefon, tablet veya bilgisayarındaki ekranları aniden değiştiriyor veya kapatıyorsa; dijital cihazlarını çok sık kullanmaya başlamışsa ve son olarak dijital cihazların kullanımı çeşitli gerekçelerle engellendiğinde aşırı derecede üzülüyor veya sinirleniyorsa; bunlar siber zorbalık sergilediğine dair işaretler olabilir. Çocuğumuz siber zorbalığı belki eğlence olarak da görebilir belki de bir şekilde akran grubuna dahil olma, uyum sağlama veya kabul edilme gibi bir arzu içinde de olabilir. Çocuğumuzun beklentisinin ne yönde olduğunu kestirmemiz güç olduğu için bahsettiğimiz herhangi bir işaretin varlığı; çocuğumuzu gözlemleme noktasında bizlere kolaylık sağlayacaktır.

Peki diğer taraf, siber zorbalığa maruz kalan? Çocuklarımız belki utanma, korku veya misilleme gibi gerekçelerle maruz kaldığı siber zorbalığı bizlere anlatmayacaktır. Ancak bizler, çocuğumuzun siber zorbalığa maruz kaldığını gösteren birtakım işaretleri takip edersek maruz kalıp kalmadığı noktasında bir bilgiye sahip olabiliriz. Eğer çocuğumuz aile olaylarından ve diğer sosyal toplantılardan çekilme yaşıyorsa; okul performansında ani düşüş söz konusu ise; okula gitmeyi reddediyor veya devam etme konusunda huzursuzluk yaşıyorsa; okula gitmekten kaçınmak için fiziksel rahatsızlıklarını dile getiriyorsa; sosyal medya kullanımında çevrimiçi olmaktan kaçınıyorsa; bu olguların varlığında siber zorbalığa maruz kaldığını düşünebiliriz.

Bizlerin tek yapması gereken çocuğumuzu karşımıza alıp siber zorbalıkla ilgili sorularımızı veya endişelerimizi açıkça tartışmak olacaktır. Yargılamadan veya sorgulamadan uzak bir tutum ile çocuklarımızın bize güvenmelerini sağlamamız ve iletişimi devam ettirmemiz gerekmektedir. Böylelikle çocuklarımızın şimdi veya gelecekte siber zorbalıkla nasıl başa çıkabilecekleri noktasında onlara yardımcı olabiliriz.

Daha önce de belirtildiği gibi iki taraflı düşünecek olursak siber zorbalıkla başa çıkmak ve kendiliğinden ortadan kalkmasını beklememek önemlidir. Zorbalığın nedeni ne olursa olsun, çocuğumuza bunun kabul edilemez olduğunu ifade etmeliyiz. Böyle bir olgunun varlığı veya devamın da sonuçlarının neler olabileceği tartışmamız gerekmekte ve istemesek de teknoloji veya sosyal medya kullanımını sınırlandırmalıyız. Gerekirse konu ile ilgili öğretmenlerden, okul psikolojik danışmanlarından ve yardımcı olabilecek diğer kişi veya uzmanlardan destek almalıyız.

Her zaman yaptığımız gibi, çocuklarımız için iyi bir rol model olmalıyız. Böylelikle dijital dünyanın yararlarını ve tehlikelerini anlamalarına da destek sunmuş oluruz.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version