Tatil ve Dinlenmek

88 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

Valizleri yerleştirirken rahatlamaya başlamıştı bile. Oysa onca eşyayı onca detayla valizlere yüklemek, yolculuk, sıcak ve açıp yerleştirmek ciddi yorucuydu.

Ege’ye, Akdeniz’e gitmemişti; hemen yakınlarda ılık bir kaplıca tatiliydi, üç beş günlük. Üzerini değiştirip kahvesini aldı. Muhteşem hava (aslında çok farklı değil), sükûnet (bunun bedeli yok), kuş sesleri, çiçek kokuları… İşte mutluluk buydu. Bir kedi salınarak kırmızı arabanın altına girdi. Arabanın alarmı, tüm huzuru delercesine bağırmaya başladı.

Bu kadar dingin ve güvenli bir yerde alarmı kapatmamak ne kadar tuhaf, diye düşündü. Sanki alarmın sesi giderek yükseliyordu. Durmadı. Balkonlardan, bir bir dinlenmeye programlanmış başlar uzandı. Sesler yükselmeye başladı. Genç bir bey, elinde bir iki alet, arabayı kurcalıyordu. Giderek arabanın başında biriken erkek sayısı çoğaldı. Her ağızdan başka bir öneri geliyordu, ancak araba hâlâ aynı acı sesle ortalığı titretiyordu.

Pahalı arabaymış, servis gelecekmiş. Bir an içinden geçirdi, acaba az önceki sessizliğe yeterince şükür etmemiş miydi…

Araba bir ölçü ses çıkarıyorsa, onun kafasında o yüz ölçü gibiydi. Tüm hatalarını, izne gelirken izlediği yöntemleri, okul hayatını, eşini dostunu aklından geçirdi. Bu bir cezaydı; acaba suçu neydi? Nihayet dört saatin sonunda araba susturuldu.

İnsan ruhu, yüklediği anlamı çabuk giyinir. Nereden bakarsa, neyi görürse, nasıl yorumlarsa öyle inanır. Beden, muti zihnin elinde; emirler ne ise ona göre yaşar. Yılın tamamını “işim” dediği eylem doldurur. Sabah kalkış saati, hayatın diğer tüm iş ve işleyişi bu eylem etrafında şekil alır. Resmî evrak işleri için zaman gerekiyorsa yine işin zamanından izin ayarlanılır. Hastalık, tetkik, tedavi bu zaman ölçeğiyle belirlenir. Sosyal yaşam, eğlence, dinlence, keyif, yenilenip gelişme hep bu ana unsur etrafında dizayn edilir.

Yaşamak ve yaşamdan keyif almak için değildir iş; sanki aksine, her şey işi yapacak durumda olmak içindir.

Keyif almadığın bir işin varsa ve sadece mesai-meblağ çizgisindeyse, vay haline…

Ne o saat işler, ne o uğraş tükenir; öğütülür durursun ömür çizginde.

Gerçeğinde keyif alamadığın, ipotekli yaşamında gözüne gözüne mutlu ve keyifli yaşamlar sokarlar. Elzem bir mesele için eline aldığın ekranda serin sular, fit vücutlar, pahalı deniz giysileri, lezzetli içecekler gösterirler. Kaçamazsın da; habire önüne önüne gelir, gözüne gözüne girer. Seni öldüresiye yoran sistem, seni dinlenmen gerektiğine ikna eder. Bununla da yetinmez; sana nasıl dinleneceğini de gösterir. Artık seni tanımayan beynin, esas sahibinin kontrolünde nasıl ve nerede dinleneceğinin hesaplarını yapmaya başlar. Önüne sürülenler netleşir artık: Tatil seçmeleri… Güneş alerjin mi var, sıkıntı değil, ona göre ürünler. Kilo mu aldın, sorun yok, eritilirsin. Ziyaretler, eş dost, ihtiyaç sahibi kuzen, yorulmuş kardeş, hasta anne baba…

Mühim olan tek şey; gösterişli tatil, orada yapılması gereken rutinler, uygun kıyafet, aksesuar, ince beden, bol bol paylaşım. Daha fazla efor, daha fazla stres…

Dinlenmek neydi? Güç kazanabilmek ya da yorgunluğunu giderebilmek için çalışmaya ya da bir işe bir süre ara vermek veya uğraşı değiştirmek. Yeni bir yorucu eylem yerine, daha az eforla, daha az stresle bedeni dinlendirip ruhu demlemek.

Kendine ait planların yoksa, âlemin planını kopyalarsın. Kendine ait zevkin yoksa, zevksiz sunulanlara bağlanırsın. Kendini iyi tanımıyorsan, başka ruhların beslenmesine uyarsın. Kendini koruyamıyorsan, sınırlarını tutamıyorsan kaybolur gidersin.

Bir yıl boyunca her gün, her saat eriye eriye tamamladığın mesailerini; başkalarının tanımladığı, belirlediği bir eğlence ve dinlenceyle geçen yorucu zamanları ödemekle geçirirsin.

Gönlünün kodları sana özel; hiç kimsenin kodu diğerinin aynısı değildir. Benzeşir, ancak ayrıdır. Aynılaştırma projeleri, yönetme kaygısı duyanların işidir. Tekdüze olan, çabuk sınıflandırılır; tasnif olunan, çabuk istiflenir. Farklı olan daima tehlikedir, yönetim derdi olanlara. Başka olanların sanat çabaları da bundandır: Anladıklarını anlamayanlara gösterme gayreti. Anlamı sabitleyip anlaşılmayı zimmet altına alanları aşmak için girift ve muğlaktır eserler.

Edebiyatçı süslü vezin, ressam soyut resim, şairin sıra dışı ifadeleri… Hep o zincirli düşünce avcılarını aşma gayretidir. Zamanı kıvırıp hepsini arkada bırakan teknolojik iletişim; alt beyinlere enjekte edilen ölü düşünceler, basmakalıp davranış görselleri ve geldiğimiz durum…

Onca özel hissin, seni sen yapan heveslerin senin bile bilmediğin derinlerinde küflenirken; sana yakışmayan renk, seni tanımlamayan davranışlarla, seni beslemeyen tatillerde, sonraki mesai esaretinin imzalarını atıyorsun…

Hiç bu kadar küçülmemişti fanus ve hiç bu kadar karışık olmamıştı; içi bu kadar bulanık olmamıştı suyu…

Rabbim hepimize idrak ve inşirah ihsan eylesin…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version