Bir ağaç yanınca sadece bir odun parçası kül olmaz; bir kuşun yuvası, bir sincabın sakladığı tohumlar, bir çocuğun koşarak geçtiği patika, bir insanın içine çektiği tertemiz hava da yanar. Orman yangınları, sadece doğanın değil, insanlığın da ortak yarasıdır.
Alevler göğe yükseldiğinde, rüzgâr ateşi ormanın kalbine taşıdığında, biz sadece bir yangına değil, bir yaşamın yok oluşuna tanık oluruz. Her kıvılcım, binlerce canlının hayatını tehdit eder. Ağaçlar, yıllarca sessizce büyüyüp bize gölge, nefes ve huzur verirken, biz bazen onların değerini ancak yok olduklarında fark ederiz.
Bir orman yanarken, aslında biz yanarız. Çocukluğumuzun kokusu, gölgesinde piknik yaptığımız çınar, yürüyüş yollarımız, kamp ateşinde anlattığımız hikâyeler… Hepsi birer birer duman olur, gökyüzüne savrulur.
Yangın sadece ağaçları değil, toprakta saklı hayatı da yok eder. Karıncaların yuvası, tavşanların kaçış yolu, kuşların kanat çırpışı… Hepsi bir telaş içinde, ateşin kırmızı gölgesinden uzaklaşmaya çalışır. Ama ne yazık ki her canlı kurtulamaz.
İnsan eliyle çıkan yangınların utancı ise bambaşkadır. Bir ihmal, bir dikkatsizlik, bir sigara izmariti ya da kasıtlı çıkarılan bir yangın… Binlerce yılın emeğini saniyeler içinde yok eder. İşte o zaman, sadece ağaçlara değil, geleceğe de ihanet etmiş oluruz.
Bu yüzden ormanlarımızı korumak, sadece çevreci bir davranış değil; insan olmanın onurudur. Yanan her dal, sönen her yeşil yaprak, bize daha dikkatli olmamız gerektiğini fısıldar. Çünkü doğa, bir gün bizim nefesimiz olur.
Ormanlarımız, bizim çocuklarımıza bırakacağımız en değerli miraslardan biridir. Beton binalar yerine yeşil vadiler, gürültü yerine kuş sesleri, duman yerine çiçek kokuları bırakmak elimizdedir. Ama bunun için her birimizin duyarlı olması, sadece kendi bahçesini değil, ortak evimiz olan dünyayı koruması gerekir.
Bir ağaç dikmek, bir fidanı sulamak, bir ormanı sahiplenmek… Bunlar küçük gibi görünen ama geleceğin kaderini değiştirecek adımlardır. Çünkü bir gün o ağaç, torunlarımızın gölgesinde oynayacağı, altında soluklanacağı hayat ağacına dönüşecektir.
Ve unutmayalım: Ormanlar yanarsa, önce kuşlar susar… Sonra çocukların gülüşleri.