Yüzler

38 Görüntüleme
2 Dak. Okuma

Sabahları yola çıktığımda seyir günlüğüme takılan hep aynı yüzler. Bu yüzler şehirle özdeşleşmiş, adeta şehrin bir parçası olmuştu.

Evden okula geldiğim o beş dakika süre içinde hangi yüzü, nerede, nasıl göreceğimi artık iyice ezberledim.

Önce, köşe başında elinde çantası ve siyah mantosuyla bir kadın. Ellili yaşlarda. Muhtemelen servis bekliyor. Eski Türk filmlerindeki fabrika işçisi kadınlara benziyor. Biraz ileride genç bir kız araba bekliyor. Durduğu yer hep aynı. Soğuk havalarda nasıl üşüdüğünü görebiliyorum. Muhtemelen köy okullarından birinde ücretli öğretmenlik yapıyor. Hemen yanındaki büfeci dükkânı yeni açmış, güne hazırlık yapıyor. Hareketleri, giyimi, tarzı hep aynı; sadece sakalları beyazlamış. Biraz da göbek. Yaş ilerliyor, malum…

O aradan girdikten sonra bisikletli adam karşılıyor beni. Bildim bileli aynı bisiklete biniyor. Pedallara basma şekli bile hiç değişmemiş. Hani adamın sadece ayaklarını görsem, o adam olduğunu tahmin etmem hiç zor olmaz.
İleride bir apartmanın önünde, ortaokul öğrencisi olduğu belli olan bir kız çocuğu sessizce bekliyor. Yağmurlu havalarda onun da üşüdüğünü hissediyorum. Hani servisin gelmesine bir dakika kala aşağıya inse… Bilmiyorum ki servis ne zaman gelir?

Ya yol üstündeki parkta sabah sabah heyecanlı öğrencilerimi görmeye alıştım ama onlar beni görmeye alışamadılar bir türlü. Aynı öğrenciler, aynı hareketler… Bazen içimizi acıtan, bazen “Nerede yanlış yapıyoruz?” sorusunu kendimize daha çok sorduran; neyi yapıp, neyi yapamadığımızı, neyi ihmal ettiğimizi sorgulatan küçük heyecanlar…

Sonra, kol kola iki bayan neşe içinde sohbet ederek yürüyorlar. Belli ki bir yerlerde çalışıyorlar. Sabah sabah yüzü gülen insanları görmek bana pozitif enerji veriyor.

Ve bir adam… Elleri kabanının ceplerinde. Hayatın bütün çilesini omuzlarında taşıyor sanki. Yüzü hiç gülmüyor. Yürüyen bir heykel adeta. Gözlerinin ışığı sönmüş, yüzündeki çizgiler çoğalmış, yaşama heyecanını kaybetmiş bir adam…

Son olarak, orta birde dersime giren bir öğretmenim çıkıyor karşıma. Bir insan bu kadar aynı kalabilir mi? Bir insanın bütün hayat hikâyesi yüzünden okunabilir mi? Kıyafeti, çantası, ceketi daima iliklemesi ve hatta arabası… O, her şeyiyle zamana meydan okuyan bir öğretmen…

Hayat önümüze ne kadar gelişme ve değişme çıkarsa da bazı yüzler hep aynı kalmayı başarabiliyor. Yüzler hiç yalan söylemiyor…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version