Zamanın İçinde Yaşayan Pera Palas

Meltem Bozkurt 31 Görüntüleme Yorum ekle
6 Dak. Okuma

Küçük Avrupa’nın kıymetli Pera’sı. Galata’dan Haliç’e uzanan eşsiz manzarasıyla Pera’nın Tepebaşı bölgesinde yer alan Hotel’in hikâyesi, 19. yüzyılın sonlarında bir tren yolculuğu başladı. Orient Express (Şark Ekspresi) 1888 yılında Paris’ten İstanbul’a yola çıkar. Ancak yolcuların alışkın oldukları yüksek standartlarda bir otel o dönem İstanbul’da bulunmamaktadır. 1892 yılına gelindiğinde Avrupa standartlarında hotel inşası için kollar sıvanır ve yapımı 1895 yılında tamamlanan Pera Palas Hotel görkemli bir balo ile açılır. Levanten mimar Alexandre Vallaury’nin tasarladığı Neo-klasik, oryantal tarzların mükemmel bir karışımı olan bu şaheser yapı İstanbul’un gözbebeği durumuna gelen Pera Palas Hotel özel konuklarının yanı sıra birçok ilki de içerisinde barındırmaktadır. Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği, ilk elektrikli asansörün ve ilk akar sıcak suyun bulunduğu binadır. 46 x 28 metre boyutunda dikdörtgen biçiminde bir taban üzerine oturan Pera Palas Hotel, ikisi bodrum kat olmak üzere dokuz kattan oluşmaktadır. Giriş katında büyük bir salon (Kubbeli Salon) gelen misafirleri karşılamaktadır. 15 oda, 16 süite sahiptir. Otel bünyesinde hem içki hem de yemek anlamında birçok seçenek bulabiliyorsunuz. Restoranlar, pastanesi ve Orient Bar’ı, eşsiz bir konaklama deneyimi yaşamanıza yardımcı oluyor. World Luxury Awards tarafından “Avrupa’nın En İyi Lüks Tarihi Oteli” olarak seçilen Pera Palas Hotel, İstanbul’un en gözde semtlerinden birinde, 100 yılı aşkın bir mirasın ve odalarında hiç batmayan güneşin tadını çıkarmanızı sağlıyor. Ernest Hemingway, Agatha Christie, Greta Garbo, Belçikalı girişimci Georges Nagelmackers ve Mustafa Kemal Atatürk’ü konuk etmiştir. Bunların yanı sıra Avrupalı bankacılar, diplomatlar ve tüccarlara da ev sahipliği yapmıştır.

1917 yılından itibaren Mustafa Kemal Atatürk’ü birçok kez ağırlamıştır. Cephe dönüşlerinde evi gibi kullandığı, önemli kararlarını burada aldığı ve üst düzey misafirlerini ağırladığı 101 numaralı odası, doğumunun 100. yılı olan 1981’de Atatürk’ün şahsi eşyalarının da sergilendiği bir müze oda haline getirildi. “Şafak’ pembesiyle yenilenen 101 numaralı müze oda, müzayedelerden temin edilen yerli ve yabancı Atatürk kitapları, dönemin dergileri, imzalı fotoğraf ve madalyalarla daha da zenginleştirildi.

Sırlarla Dolu Bir Pera Palas mı?

1888 yılında Paris’ten İstanbul’a gelen Orient Express(Şark Ekspresi) yolcularının kalmaları amacıyla, dönemin en pahalı ithal taşları kullanılarak yapılan Pera Palas Oteli 1950’lere kadar Ortadoğu’nun en gözde hotellerinden birisi konumundaydı. Bugün hala içerisinde bulunan birçok tasarım orijinalliğini korumaktadır. Peki, sırlarla dolu bir Pera Palas mı?

Sırlarla Dolu 11 Gün

1926-1932 yılları arasında çoğu kez İstanbul’a gelen ve her geldiğinde Pera Palas’ta kalan meşhur dedektif romanları yazarı Agatha Christie, her geldiğinde yalnızca Pera Palas’ın 411 numaralı odasında kalırdı. Yolculuk yaptığı Şark Ekspresi’nden ilham alarak “Doğu Ekspresinde Cinayet” kitabını yazdı. Agatha Christie 1926’da Londra’da iken 11 gün ortadan kaybolmuş ve bu yok oluşunun sırrının bir anahtarda saklı olduğunu yazmıştı. Arabası bir gölün yanında terk edilmiş vaziyette bulunmuş ve Christie’nin aynı zamanda tüm eşyaları buraya saçılmış haldeydi. Göle düşerek öldüğü düşünülse de kayboluşundan tam 11 gün sonra İngiltere’de bir otelde görüldü. Tüm bu sır perdesini aydınlatmak isteyen Warner Bros şirketi, Amerika’nın ünlü medyumu Tamara Land’a ulaştı ve Christie’nin ruhu, otelin 411 numaralı odasında bir anahtarda olduğunu söyledi. Anahtar, 411 numaralı oda kapısının arkasındaki parkenin altındaydı. Medyum Tamara’nın yapmış olduğu ikinci bir ruh çağırma seansında Agatha’nın ruhu, anahtarın otelin o günkü sahibinin (Misbah Muhayyeş) yalısında gizli bir odayı açtığını ve bu odadaki hatıra defterinde kaybolduğu 11 günün tüm ayrıntılarının yazılı olduğunu söyledi. New York Times gazetesi bu hikâyeyi yayınlamak için 75 bin dolar teklif etti. 1979 da İstanbul’a gelen şirket yetkilileri 411 numaralı anahtarı gerçekten de buldu. Anahtarı satın almak isteyen şirket yetkilileri otelin o dönemki sahibi Hasan Süzer’in istediği iki milyon doları ödeyemeyince anahtar hadisesi askıda kaldı. Pera Palas’taki anahtar bulunmuştu, ancak bu anahtarın açacağı kilit olan Afif Paşa Yalısı’ndaki gizemli oda ve sırlı defter bulunamadı. Anahtar şu an bir bankanın kasasında tutulmaktadır. Agatha Christie’nin Pera Palas’ta kaldığı oda ise, o günkü hali hiç değiştirilmeden günümüze kadar muhafaza edilmiştir. 411 numaralı odanın sırrı da halen gizemini korumaya devam ediyor.

Mihrace’nin Halısı ve Atatürk’ün Ölüm Saati

1929 yılında kimliği meçhul bir Hint mihracesi, Atatürk ile görüşmek ve rivayete göre görüşme talebine olumlu yanıt alan mihrace, Atatürk’e özel bir hediye vermek ister. Bu hediyeyi hazırlamakla görevlendirilen mihracenin kâhini, ipek dokuma bir halı tercih eder ve görüşmenin sonunda bu halı Atatürk’e hediye edilir. Atatürk’ün İstanbul’daki evi haline gelen Pera Palas Hotel’in 101 numaralı odasına gönderilir. Odadaki yerini sessizce koruyan bu hediye, 1938 yılında bir gizeme dönüşür. İlginç olan ise halı değil, üzerindeki desenlerdir. Filler, çiçekler, şamdanlar… Halının üzerinde saat motifi 09:07’yi gösteriyordur. Bilindiği gibi Atatürk’ün ölüm saati 09:05’tir. Ancak beyin, kalp durduktan sonra 2 dakika daha yaşayabiliyor. Yani halıdaki saat Atatürk’ün beyin ölümünün gerçekleştiği saattir. Ve saatin etrafı 10 adet kasımpatı çiçeğiyle süslenmiştir. Bu hediyenin de sırrı halen çözülebilmiş değildir.

Peki, bir gün bu sırlar çözülebilecek mi? Çözülse bile “İnsan maziyi daima yanında taşır; başka diyarlara gitse de gönlü hep aynıdır; bazı yolculuklar asla sona ermez.” demiş Pera Palas’ta Gece Yarısı kitabında Charles King.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version