Ashab-ı Kehf; Yedi Uyuyan Genç

Gülay Eker 29 Görüntüleme 17 Yorum
7 Dak. Okuma

Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernus, Debernuş, Şazenuş ve Kefeştatayyuş ve köpekleri Kıtmir.

M.S 250’li yıllarda, Romalı Dakyanus yönetiminde putperest bir toplulukta Hz. İsa’ya (a.s) inanan çok az insan kalmıştı.

İnanan müminler çeşitli işkencelere maruz kalıyor, ya putperest olmakla yada ölümle tehdit ediliyorlardı.

İşte, Allah’a (c.c) imanlı bu yedi gence de aynısı yapıldı. Saraya çağrılıp, imanlarından vazgeçmeleri, kral Dakyanus’a tapmaları söylendi.

İşin ilginç tarafı bu gençlerin saray eşrafından olmalarıydı. Soylu olduklarından hemen idam edilmemişler , dinlerinden dönmeleri için onlara kısa bir süre verilmişti.

Çareyi kaçmakta bulan bu gençler, yolda bir çoban ve köpeği ile karşılaştı. Köpeğin adı Kıtmir idi. Çoban onlara saklanabilecekleri bir mağaraya ulaştırdı.

Bir süre sonra kaçtıklarını anlayan Kral ve adamları mağarayı bulup içeriye girmeye çalıştılar. Ama içlerine öyle bir korku düştü ki mağaranın içine giremediler. Baktılar içeri girip gençleri çıkarmak mümkün değil, mağaranın girişine kalın bir duvar örerek onları ölüme mahkum ettiler. Kralın adamlarından biri de gençlerin isimlerini bir levhaya yazıp mağaranın içine attı.

Böylece Ashab-ı Kehf’in hikayesi başlamış oldu.

Mağara anlamına gelen kehf ve ashabının hikayesi, Kuran- ı Kerim’de Kehf suresinde (9-30) ayetleri arsında anlatılmaktadır.

Kuran-i Kerim baştan sona mucize kitabıdır.

İnsan uyuduğunda biri hariç tüm duyu organları da uyur.

Göz görmez, dil tat almaz, el hissetmez, burun da koku almaz. Ama kulak duyar..

Allah (c.c), gençleri korumuştur. Gençlerin dışarıdan sesleri duymamalarını sağlamış, Mağara kapısı sebepler dairesinde kalın duvarla kapatılmıştır.

Bir başka mucizede insanın yada tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gün ışığının temel ihtiyaç olduğu bilgisidir.

“Rasûlüm! Orada bulunsaydın güneşin doğduğu zaman onların mağaralarını sağ taraftan dolaştığını, battığı zaman ise onları sol taraftan makaslayıp geçtiğini, böylece üzerlerine doğup onları rahatsız etmediğini görürdün. Onlar mağaranın genişçe bir yerinde idiler. Onların bu şekilde korunmaları, Allah’ın kudretini gösteren delillerden biridir. Allah kimi doğru yola erdirirse, işte gerçekten doğru yola ermiş kimse odur. Kimin de yoldan sapmasına fırsat verirse, artık sen ona doğru yolu gösterecek bir yardımcı bulamazsın.” (Kehf Suresi, 17. Ayet)

“Onlar uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Tek yanlarına yatıp zarar görmemeleri için biz onları kâh sağa kâh sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmaktaydı. Eğer onları bu halleriyle görseydin dönüp kaçardın ve onlar yüzünden için korkuyla dolardı.” (Kehf Suresi, 18. Ayet)

Kehf Suresinin başka bir yönü de Efendimize (s.a.v.) bakan yanının olmasıdır. Elbette tüm Kuran-ı Kerim ondan ayrı düşünülemez ama burada hassas bir ayrıntı vardır.

O dönemin ileri Medine yahudileri, Mekkelilere üç maddeli mektup yazdılar, “Bilirse O peygamberdir.” diye.

“Peygamber olduğunu iddia eden adam (ha şa) şu üç şeyi anlatsın?”

  1. Mağaraya sığınan gençleri,
  2. Doğudan batıya seyahat eden adamı,
  3. Ruhu anlatsın.

Peygamber Efendimize (s.a.v.) sorulan bu soruları her gün gelerek sordular. Ama cevap için (birçok hikmetten dolayı) bir türlü vahiy gelmiyordu… Yaklaşık 15 gün sonra vahiyle Kehf Suresi inince soruların cevabını aldılar.

Yani Hz. Muhammmed (s.a.v) kendinden bir şey söylemiyordu. O elçiydi. Kur’an-ı Kerim vahiy olarak iniyordu Allah’ın (c.c) katından…

Yedi genç uyuyordu. Uykuyla önce kendi iç alemlerini keşfediyorlardı. Çünkü dış aleme açılmanın yolu, iç alemden geçmekteydi.

Mağara; dış fetihlere açılmak için iç fetih yeriydi. Büyük işler başarmış çoğu insana baktığımızda hayatlarında hep bir mağara dönemiyle karşılaşırız.

Kendi iç alemine çekilme dönemleriyle… Peygamberlikten önce Efendimizin (s.a.v.) Sevr Mağarası’na çekilmesi ilk aklıma gelenlerden.

Yunus peygamberin (a.s) balığın karnındaki zamanı bir mağara dönemiydi belki de… Hz. Hacer annemizin tek başına Kabe’de bırakılışı belki de…

El Mebsut adındaki bu müthiş fıkıh usulü kitabını öğrencilerine hiçbir yardım almaksızın, yıllarca kaldığı kuyudan onlara bağırarak yazdırması belki de…

Hz. Meryem’in Kudüs’deki küçük kulübesi (estağfirullah, dünya saraylarına değişilmez onun evi) O’nun Allah’a (c.c) en yakın olduğu yerdi belki de…

Konuyu dağıtmak istemem ama onun önünde mevsimde olmayan türlü türlü meyveyi gören Hz. Zekeriya (a.s).

‘Ey Meryem! Bu sana nereden (geliyor)?’ dedi. O da: ‘Bu Allah katındandır.’ dedi. Şüphe yok ki Allah, dilediği kimseye hesapsız rızık verendir. (Âl-i İmrân Suresi 37. Ayet)

Hz. Meryem’in de, Hz Mesih’e anne olması iç fethinden sonra değil midir?

Gelelim yedi gence…

Gençler mağarada uyuyakaldıktan bir süre sonra Roma halkı onları unuttu. Aradan 309 yıl geçti ve bir gün uyandılar.İnsan fıtratı gereği açlık hissettiler. İçlerinden Yemliha’yı şehre gönderdiler..

Yemliha, yiyecek bir şeyler almak için şehir merkezine gitti. Tabi onlar hala Roma Döneminde olduklarını sanıyorlardı. Ancak her şeyin bambaşka olduğunu görünce çok şaşırdı. Alış veriş sonrasında, tüccara 300 yıl öncesine ait parayı verince birde üstündeki elbiselerden hemen orada yakalanıp hükümdarın karşısına çıkartıldı.

Anlattı, anlattı, anlattı…

Daha sonra halk ve hükümdar efsane olmuş bu insanları görmek için mağaraya koşuşturdular. Bu nasıl olabilirdi.

Halk, diğer arkadaşlarının yanına geldiler. Ancak halk oraya gelir gelmez, Allah (c.c) onların ruhlarını aldı. İnsanların onları putlaştırmamsları içinde bedenlerini ortadan kaldırdı.

Onların iç fetihleri ile koca bir roma halkı hidayete erdi. Hepsi Allah’a (c.c) iman etti.

Ashab-ı Kehf’in birçok yerde olduğu rivayet edilmektedir. Ülkemizde Tarsus’un, 12 km. kuzeyinde Dedeler köyünde, Encülüs Dağı’nın eteklerinde bulunan mağara Hristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir.

Bu yazımı okuyan herkese gidip, görmek ve dua etmak nasip olsun inşallah.

Dünya hayatında iç keşfimizi tamamlayıp ahiret hayatımıza dair büyük başarılara imza atma duasıyla.

Ashab-ı Kehf ve onlara arkadaşlık eden Kıtmir…Mağara kapısından ayrılmayan sadık köpekleri… Kuran-ı Kerim’de adı geçen Sadık dost… Rabbim bizlere de bu yolda vefalı olmayı nasip eylesin.

Kadir gecemizin kendimizi keşfetmede bir başlangıç olması dileklerimle.

Kandilimiz mübarek olsun.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Gülay Eker
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
17 Yorum
  • Ashabı keyfi bize güzel bir dille anlatıp, bize bakan yönüyle nasıl anlamamız gerektiğini belirten yazarımıza çok teşekkür ediyorum. 🙏Böyle güzel yazıların devamını diliyorum.Ashab ı keyfin mağarasını görmeyi bizlere de nasip eylesin.

  • Yüreğinize sağlık değerli hocam. Yine harika bir yazı ile keyif verdiniz .
    Teşekkür ederiz.

  • Ashabı kehf Özellikle kehf süresi her asra ışık tutan ve efendimiz sav çok önemle okunması nı ve ibret alınmasını ve hiç anlamadan okumanın dahi çok sevabı olduğu halde Esas olan Ankayarak okumak ders çıkarmak ve ilahi mesaja muhatap olmaktır, yüreğinize sağlık hatırlattınız kuranı erimi düşünürsünüz ufkumuzu renk kattınız teşekkürler

  • Kalemin daim olsun. Akıcı ve sade. Her zaman takipteyiz hocam. Rabbim bu günlerin hürmetine esgabı kef gibi güzel kullarından eylesin.
    Saygılarımla.

  • Kaleminize sağlık hocam,tam ruhlarımıza dokunuyorsunuz,hissederek yazıyorsunuz yazılarınızı heyecanla bekliyoruz

  • Gülay hocam her müslümanın bilmesi gerektiği ama çoğumuzun sadece 7 uyuyan magara ve kıtmir adlı köpekten başka bilgisi olmadığı bu önemli konuda bizi bilgilendirdigin için teşekkür ederim.

  • Her zaman okudukça keyf alan ve sürkleyici yazılarınızdan dolayı tebrik ediyor.Bir sonraki yazınızı heyecanla bekliyorum başarılar diyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version