Babasız Büyümek

Turan Demir 78 Görüntüleme 5 Yorum
10 Dak. Okuma

Hayat insanoğlunu en büyük sınavlardan geçirir.İnsanların bazıları henüz doğmadan babasız yaşamayı tadarlar, bazıları ise gözlerini dünyaya henüz açtığında..

Çocuklukta dünyaya büyük yük yüklenerek başlamış veya başlayacak olmak, hayatın yaşam kriterlerinin de belirleyici bazı özelliklerini beraberinde kabullenerek yaşamaya devam etmek gereklilik olarak ortaya çıkar.

Babasız evlatların büyümesi,büyütülmesi zaman zaman dramatik yaşamın gelişiminde öncü olurlar. Başkaları tarafından zaman zaman horlanma veya zaman zaman acıma hisleri gibi değişik duygusal bakış açıları; çocukların üzerinde çeşitli kalıcı duygu durumları yaşamalarına, belleklerinde kalıcı izler kalmasına sebep olurlar. Bazen çevresel duyarlılığın baskın olduğu durumlarda istemsiz de olsa toplumsal zorunluluk kendi gücünü hissettirmeye başlar. Dolayısıyla çocuğun dünyası sınırlı olarak etki altına alınmış olur.

Babasız büyümek sevgiden yoksunluk olarak ortaya çıkar. Çocuklar duygularını açıklar veya açıklayamazlar. Ancak, çocuklar her daim güçsüzlük, güvensizlik, yalnızlık, yıkık, yılgınlık, eksiklik, durgunluk, vs. duygular hissederler. Her zaman yaralı yaralı gezer, dolaşırlar.

Çocuklar; başkaları gibi “babam” diyerek babalarını karşılamak, sarılmak, sıcaklığını, gücünü, yanında varlıklarını hissetmek isterler.

Çocuklar anneyle babanın beraberliğini, aynı çatı altında yaşamalarını, aynı odayı, aynı yatağı paylaşmalarını görmek isterler.

Çocuklar aile içi çatışmaları dış dünyalarında yaşayabilecekleri gibi,kendi iç dünyalarında da yaşayarak, çeşitli travmaların oluşumuna sebep olurlar.

Zaman zaman çocuklar gözyaşlarını içlerine akıtırlar. Zaman zaman da çeşitli tepkiler göstererek; ağlayarak, hırslanarak, anormal hareketlerde bulunarak, bağırıp çağırarak veya ketumlaşarak farklı duygu durumları yaşayarak çeşitli fiziksel tepkilerde bulunabilirler.

Babasız büyümek; nedenler, çünküler, varsayımlar, keşkeler, pişmanlıklar gibi özellikler babasızlık hissini ortadan kaldırır veya ısrarla aratır.

Ayrılan eşlerin, bazı durumlar hariç olmak üzere çocuğun velayetinin mahkeme kararıyla anneye verilmesi ve çocuğun babadan uzak kalarak büyümesine vesile olmaktadır.

Gurbette çalışan babanın çocuklarında ayrı olarak yaşımı idame ettirmesi.

Babanın bencil davranışları; zevk ve sefa düşkünlüğü, eş ve çocuklarından uzak, ilişkisiz, sorumsuz vb. yaşıyor olması.

“Babasız büyüyen bir kıza sahip gerekir” diyerek erken yaşta yakınları tarafından evlendirilmesi ve çocuk gelinlerin oluşmasına vesile olması.

Babasız büyüyen bir erkek çocuğu, ailede baba yerine konularak, küçük yaşta erken evliliğe yönlendirilerek henüz çocukluğunu yaşayamadan olgun erkek tavırları ile yaşamında şekil yaratmasını beklemek. Dolayısıyla erken yaşta taşıyamayacağı kadar “sen evin erkeğisin” demek suretiyle ağır sorumluluklar yükletilmek.

Baba çocuğunu, gayrimeşru doğmasından dolayı terk eder mi?

Tabi ki babalık içgüdülerinin zayıf kaldığı böyle bir durum,olasılıkla çocuğun bir ömür babasız yaşayacağı algısının da güç kazanmış olabileceğine önemli vurgu yapar.Ancak her ne şekilde olursa olsun ölüm dışında çocuk, bir ömür boyu töhmet altında bırakılırcasına babasız yaşamayı hak etmez.

Babasız büyümeyi hangi çocuk ister…!

Çocuklar,her daim ebeveynlerini bir arada yanlarında görmek isterler. Nazlarını, cilvelerini anne babaya yapmak isterler. Çocuklar anne babanın kollarında,kucağında sevgiyle güvende büyümeliler. Sevgisiz büyümemeliler. Çocukların her daim ilgiye, sevgiye, korunmaya, beslenmeye, güvenmeye, bakıma ve birçok şeye daha ihtiyacı vardır. Çocuklara öz güven kazandırılmalı, hiçbir zaman öz güvenlerini kaybetmemeliler.

Fiziksel ve duygusal güzel yaklaşımları, hangi çocuk anne babadan beklemez,hangi çocuk güzel sözleri anne babadan duymak istemez. Çocuklar; babasının elinden tutmasını, kolları arasında uyumayı istemez mi? Hangi çocuk, babasının boynuna sarılarak, yanaklarına minik öpücükler kondurarak, kokusunu içine çekmeyi istemez. Hangi çocuk, babasının ellerini saçlarına dokunmasını okşamasını, ismini telaffuz ederek yada aşkım, tatlım, balım, böceğim gibi sözcüklerle seslenmesini, ellerinden tutup birlikte alışverişe gitmelerini, birlikte oyun parklarında oyun oynamalarını, birlikte zaman geçirmelerini istemez.

Her çocuk babasının varlığını öncelikle yanında hissetmek ister. Çocuklar, anne ve babalarının varlığıklarıyla kendilerini daha güvende, daha güçlü, daha mutlu hissederler.

Babam gerçekten gurbette mi?

Aldatma psikolosiyle bir çocuk nereye kadar babanın gurbette gelmesini sabrederek bekleyebilir. Bir babanın uzaklarda olduğunu gerçek yaşamdan uzaklaştırarak, bir gün döneceğini sürekli anlatmanın o çocuk üzerinde olumlu olabileceğini düşünsek de, telafisi mümkün olmayacak çeşitli travmalara sürüklediğimizin de göz ardı edilemeyecek kadar ciddi sorunlarla yaşamın şekil alacağını belirtmekte yarar vardır.

Aile bütünlüğünün korunması,özellikle çocukların ruhsal ve bedensel gelişiminde en önemli etken olarak ortaya çıkar. Parçalanmış aile çocukları, ölümlerle sonuçlanan öksüz büyüyen çocukların durumları. Ebeveynleri tarafından terk edilmiş veya elde olmayan nedenlerle yetiştirme yurtlarına bırakılmış, anne babanın varlığından habersiz ya da yol gözleyip ebeveynlerinin gelip gelmeyecekleri, arayıp soracakları hakkında tereddüt yaşayan çocukların durumları…

Çocukların; her kapı çalındığında “işte babam geldi” diyerek umutlanıp ancak büyük boşluğa düşmesi, umutlarının zamanla yıkılması, büyük bir çöküntü altında çıkabilmeyi hangi çocuk kaldırabilir.

Kundakta bebek iken gayri meşru olarak doğan çocukların güvenli ellere teslimiyetini, cami avlusuna bırakılmakta bulan yada yaşama şansını vermeden çöp konteynırlarına bırakılan, çok ağır bedeli suçsuz günahsız çocuklara mal edilen sahipsiz ve çaresiz bir şekilde terk edilen yavrular..

Öldü denilerek başka ailelere verilen çocuklar….

Bir çocuğun,okul çıkış kapısında çanta sırtında arabada bekleyen babasına doğru yönelmesini gizlilikle ve mutsuzca takip eden, babasız büyüyen diğer minik öğrencinin bakışlarının mahzumlaşarak, gözlerini ovalaması babasızlığın verdiği büyük travmayı bu ve buna benzer çocukların yüklenmiş olduğunu açıkça ortaya koyar.

Babasız büyüyen çocuklar acaba ne derece mutlular?
Hiç bu soruya yönelik gözlemleriniz oldum mu?

Çocuklar mutluluktan ağlamayı bilmezler. Ne zamanki babasızlığın farkına varırlar işte o zaman mutsuz, umutsuz ve burukturlar. Güçsüz ve yıkıktırlar. Öfkeli, saldırgan veya içlerine kapanık olurlar. Çeşitli olumsuz davranışsal tutum sergileyebilirler. Bir çocuk annesine sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlıyorsa bilin ki baba özlemi, baba hasreti, baba yokluğu vs. O çocuğun iç dünyasını kasıp kavurmaktadır.

Babasız büyüyen çocukların bazıları, istemsiz olarak sokak çocukları olarak yaşamayı tercih ederken,bazıları da babanın yokluğunu aratmayacak şekilde küçük yaşlarda simit,poğaça veya mendil satarak annenin veya kardeşlerinin yükünü sırtlayarak hayatta tutunmaya çalışırlar. Kimileri hayatın kamburu altında ezilerek büyürlerken zorlukları yüklenerek,yetim çocuk olmanın verdiği nitelikle yaşam mücadelesini her anlamda zaferle sonuçlandırmışcasına ipin ucunu kaçırmadan dimdik ayakta durmayı başararak yollarına devam ederler.

Vakit ilerledikçe yaşanan gerçeklerin mazide kalması, yaşamın ağır külfetleri, tüm geçmiş, film şeridi gibi zaman zaman gözler önüne sergilenir. Zaman zaman durum değerlendirmesi yapılır. Nereden nereye gelindiği hususu daha da anlam kazanır.

İşte o zaman ezilerek nereden nereye gelindiği noktasında sadece “babasız büyüdük” sözcüğünün verdiği yük ve büyük boşluğu doldurmanın ömre eşdeğer olduğunu bilmek gerekir.

Öldü babam!
Benim babam doğduğum gün öldü.
Görmedim yüzünü, hiç göremedim göremedim babamın yüzünü.
‘‘Baba’’ bile diyemedim, söylemesini beceremedim.
Hatırlamam bile hatırlayamam ki öldü babam.

Sizin de babanız öldü mü?

Yollarını gözledim, bekledim gelmedi öldü babam.
Bana yakın mı ırak mı onuda bilemedim.
Nerededir kimlerledir?
Bir türlü gelmedi, gelmek bilmedi babam.
Terk edildiğim gün öldü babam.

Sizin de babanız öldü mü?

Sıcak nefesini hissetmek istediğim gün öldü babam.
Kokusunu özlediğim gün,
Yollarına gül dökmeyi beklediğim,
Hasret çektiğim gün öldü babam.

Sizin de babanız öldü mü?
Sahipsiz büyüyüp ‘‘baba’’ diyemediğim gün öldü babam.
Korkularıma yenik düştüğüm,
Yaslanıp da sırtım boşta kaldığı gün,
Adımı söylemeyi unuttuğu gün,
Okula ilk başladığım,
Sırama kapanıp da hıçkıra hıçkıra ağladığım gün öldü babam.

Yırtık çantayla okula gittiğim,
Kalemim elimde tükenip, kömürle çizdiğim gün,
Beslenmemi sıramın üstüne açamadığım,
Yağmur altında yırtık ayakkabılarla, yırtık giysilerle titreyerek okula gittiğim gün,
Arkadaşlarım benimle alay ettiği gün öldü babam.

Mezuniyet törenimde gözlerim çok aradı O’nu.
Başkalarının babalarını yanlarında görürken,
Poz poz resim çekilirlerken,
O an bana gururlanacağım sözler söylemesini çok bekledim.
‘‘Benim kızım okulunu dereceyle bitirdi’’ demesini,
Kocaman elleriyle başımı okşamasını,
Açık kolları arasında kucağına zıplamayı beklediğim gün öldü babam.

Sizin de babanız öldü mü?

Bayram sabahları başkalarının babalarını;
Namaz dönüşünü heyecanla bekleyenler gibi
Ben de seni bekledim baba,
Seni hemde çok bekledim, gelmedin.
Namazda dağılan son kişilerinde yanımda,
Usul usul geçişlerini izlerken öldü babam.

Sizin de babanız öldü mü?

Gelinliğimi giydiğim gün vedalaşmak için ellerini öpmeyi çok arzuladım.
Eğildim el öpmeye, tutacak el bulamadım..!
Yoktun, yoktun yanımda baba.
Elimin boşlukta kaldığı gün öldü babam.
Kulağım çınladığında, ‘‘beni mi söylüyor babam’’ dediğimde
‘‘Yavrum’’ diye seslenmediğinde öldü baba.

Sizin de babanız öldü mü?

Biliyor musun baba?
Senin geride bıraktığın oğlunda büyüdü baba
O’nu bugün yarın askere yollayacağız.
Belki oğlun şehit düşecek baba.
Tabutun ucunda nasıl tutacaksın,
Nasıl saf tutacaksın cenaze namazında,
Helallik nasıl alınacak baba.
Senin helal etme gibi bir hakkın yok baba.
Vebal aldığın gün sen öldün baba.

Zevk ve sefa içinde yüzerek bizleri unuttuğun,
Umutsuzluğa terk ettiğin gün öldü babam.
Uçuruma savrulduğum,
Un ufak dağıldığım gün öldü babam.

Sizin babanız da öldü mü?

Gelmeyeceğini tahmin ettiğim halde;
Yinede geleceğine inanmak istedim biliyor musun baba.
…… ümitlendim, gelmedi yine gelmedi.
İşte o zaman;
Sahipsiz kaldığım gün öldü babam!
Kolum kanadım, dalım kırıldığı gün,
Kefensiz toprağa gömüldü, öldü babam.

Saygılarımla.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Turan Demir
Bağlantılar:
Yazar
5 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version