Beslenme Koçluğu – 3

Yeşim Çim 49 Görüntüleme Yorum ekle
6 Dak. Okuma

Herkese merhabalar. İki aydır Koçlukta Kuramlar ve Yaklaşımlar konularımıza biraz ara verdik biliyorsunuz sevgili okuyucularım. Bu ayki yazımın konusu geçen ay söz verdiğim gibi BESLENME KOÇLUĞUNUN Kazanımları ile devam ediyoruz. (Konu çok uzun sevgili okuyucularım biliyorsunuz. Ah, daha duygusal açlık var, o da bir sonraki ayın konusu olacak sanıyorum.)

Daha önceki yazılarımı okuyan okuyucularım Koçluk mesleğinin ne olduğunu ve ne gibi yaklaşımlar ile çalıştığı ve hangi ekollerden etkilendiğini, hangi teknikleri kullandığını yazdım. Diğer yazılarımda bunların hepsini bulabilirsiniz.

Ve bugünkü yazımız geçen ay yazdığım (Ah biliyorsunuz sevgili okuyucularım değil mi, nerede kalmıştık) , detaylı şekilde okuyacağınız Beslenme Koçluğunun kazanımları ile ilgili olacak. Yine de belki ilk defa sayfamda benimle tanışacak yeni okuyucularım olabilir. Bu nedenle biraz besleme Koçluğu ile ilgili önceki yazılarda neler yazdım. Hatırlayalım ne dersiniz?

Beslenme Koçluğu – 1” ve “Beslenme Koçluğu – 2” bölümlerinde neler yazmışım; beslenme koçluğu nedir? Beslenme koçluğu süreçleri nasıl işler? Beslenme koçları nasıl bir sistemle çalışır? Beslenme koçu kimlerle çalışır? Beslenme koçluğu kime yapılır? Beslenme koçları diyet listesi hazırlar mı? Beslenme koçluğu süreçlerinde nelere dikkat edilir? Beslenme koçluğu neden ihtiyaçtır? Ve daha birçok sorunun cevabını yazdım, tüm bu soruların ve de çok daha fazlasının cevaplarını bulabilirsiniz.

Peki gelelim beslenme koçluğu neden bir ihtiyaç ve bu ihtiyaçtan doğan kazanımlar neler?

Bir Koç olduğum sanıyorum ki çok belli. Sürekli soru sorduğumun farkındayım. Çünkü bu sorular herkesçe sorulması gereken sorular. Günümüzde obezitenin bu kadar çoğaldığı bir dünyada olmak tam da bu soruları sormayı gerektiriyor. Evet her yerde diyet listeleri bulabilirsiniz ve evet yine her yerde bir takım zayıflama ilaçları bulabilirsiniz ya da bir takım zayıflama çayları deneyebilirsiniz ya da her köşe başında yağlarınızı yakmaya söz veren birçok güzellik salonu bulabilirsiniz ya da mide ameliyatları yaptırabilirsiniz. Tabii bir Koç olarak duyduğum daha neler neler var, bazen gerçekten hiçbir şeye şaşırmayacağım desem bile bazen şaşırdığım o kadar çok şey daha denenmiş oluyor ki, belki onları da başka yazılarımda sizlerle paylaşabilirim. Yine burada bir soru sormak istiyorum. Duyguların düşüncelere, düşüncelerin ise davranışlara dönüştüğü herkesin bilişinde iken, davranışsal bir durumu herhangi bir kişi nasıl bir çay, bir ilaç, bir dolgu, bir botoks ya da bir ameliyat ile çözebilir?

Başarılı olunuyor mu? Henüz bir hap içip başarılı olanı görmedim ya da sadece bir zayıflama çayı içip de başarılı olanı da. O kadar çok kişiyle çalıştık ki, ben ve çalıştığım diyetisyenler en önemli soru hep şu oldu; Gerçekten bu kişi beslenme davranışını değiştirmeyi seçiyor mu? Tabi ki bunu yaparken diyetisyenler besin kısmındaki davranışları değiştirme konusundan ilerliyor, (yetki alanları bunu gerektiriyor tabi ki) listeleri de buna yeterli geliyor mu ki?Listeler yeterli bile gelse geçici bir çözüm oluyor genellikle, neden mi?

İşte bu son soru tam da beslenme koçluğu sorusu. Boğazını tut, kilo verirsin doxası doğru olsaydı beslenmesine dikkat etmeye çalışan herkes sonuç alır ve şu an dünyanın savaştığı bir obezite olmazdı sanıyorum. Basit bir akıl yürütme ile bunu her birimiz anlayabiliyoruz. O halde beslenme koçluğu programları ile oluşan en büyük kazanımın ne olduğunu, senin de beni okurken anladığını düşünüyorum sevgili okuyucum. Evet en büyük kazanım koçluğun saç ayağı olan denge; ki bu denge fiziksel, ruhsal ve duygusal olarak dengeye gelme olarak açıklayabilirim. Kilo verme isteği olan bireyin diyetisyen listeleri sadece fizyolojik yani fiziksel bedeni ile çalışırken, bir koçun bütünsellik bakış açısı ile bireye motivasyon ve davranış değişikliği kısmında yol arkadaşı olup, bir takım eylem planları aşamasında takip edip besinlerle olan ilişkilerini bulmak ise koçun yeterliliği. Yazarken ne kadar da kolay. Bunları bir bireye fark ettirmek tabi ki de pek kolay olmayabiliyor. Örneğin, bir şeker hastası niçin tatlıdan vaz geçemez? Örneğin, mide ameliyatı olan bir birey verilen sıkı bir diyete niçin uyamaz ve de midesini patlatır? Bir takım yasaklı besinleri olan alerjik bir bünye niçin ısrarla alerjisi olan besinleri yemek ister? Asitli gıdaların zararları bunca anlatılırken niçin bir anne çocuğunun canı çekti diye su ile karıştırdığı asitli içeceği çocuğuna verir? Daha sanıyorum çokça buraya soru ekleyebilirim. Bir sürü neden, niçin sorusu sormuş olsam da bu sorular tabi ki bizim alanımızda değil. Bir beslenme koçunun en büyük sorusu bu noktada şudur: Ne oluyor da bu zararlı besini yemeyi seçiyorsun? Tam olarak hangi duygun sana bunu yapmanı söylüyor? Hatırlatalım ne demiştik; duygular, düşünceleri düşünceler ise davranışa dönüşür sevgili okuyucularım. Bunu okurken sağlıksız ilişkiniz olduğu o besin her ne ise bu soruların cevabını bana verir gibi cevaplamanız harika olacaktır. Minik bir koçluk yapmış oldum size.

Bu minik koçluk sorularımın akabinde şunu söyleyebilirim ki, beslenme koçluğu tam olarak bu kazanım ile başlar. En büyük kazanım ise fark ettirmektir. Fark ettirmek ve kişinin potansiyelini görüp bütünsel olarak kiloları dışında ruhsal ve duygusal olarak da beslenme davranışı değişimi meydana getirmek için. Öyleyse söyle yazabilirim; bütünsel bir arınma için beslenme koçluğu bir ihtiyaçtır.

Önümüzdeki ay kazanımlarla devam sevgili okuyucularım.

Hepinizi çok seviyorum. Sevgiler ve saygılar…

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Yeşim Çim
Bağlantılar:
Koç
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version