Beslenme Koçluğu – 4

Yeşim Çim 35 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Herkese Merhabalar. Bu ayki yazımın konusu geçen ay söz verdiğim gibi BESLENME KOÇLUĞU’nun kazanımlarının duygusal ve ruhsal boyutları ile devam ediyoruz. Beslenmenin bütünsel olarak bir bakış açısı geliştirerek kesin sonuçlara ulaşılır olması hakkında bir yazı okuyacaksınız.

Daha önceki yazılarımı okuyan okuyucularım Koçluk mesleğinin ne olduğunu ve ne gibi yaklaşımlar ile çalıştığı ve hangi ekollerden etkilendiğini, hangi teknikleri kullandığını yazdım. Diğer yazılarımda bunların hepsini bulabilirsiniz.

Bugün Beslenme Koçluğu 4. bölümle devam, diğer 3 bölümü sayfamdan okuyabilirsiniz.

Koçluk güçlü soruları ile başlayalım mı?

Şeker hastası bir insan, ne oluyor da şeker yiyor?

Kanser hastası bir birey, ne oluyor da içki içmeye devam ediyor?

Bir anne, ne oluyor da kendisine bile zararlı bir besini canı çeker diye çocuğuna yediriyor?

Duygusal açlıktan dolayı kilo veremeyen bir birey, ne oluyor da cerrahi müdahale ile küçülttüğü midesini patlatıp kendini ölümcül bir riske atabiliyor?

Ya da bazı yiyeceklere neden farklı bir bağımlılık oluşuyor. Örneğin tatlı, çikolata, ekmek…

Bu minik koçluk sorularımın akabinde şunu söyleyebilirim ki, Beslenme Koçluğu tam olarak bu kazanım ile başlar, güçlü ve farkındalık meydana getiren sorular ile. En büyük kazanım ise yukarıda sorduğum soruları fark ettirmektir. Fark ettirmek ve kişinin potansiyelini görüp bütünsel olarak kiloları dışında ruhsal ve duygusal olarak da beslenme davranışı değişimi meydana getirmek için. Öyleyse söyle yazabilirim bütünsel bir arınma için beslenme koçluğu bir ihtiyaçtır.

Hayat bir dengeye gelme sürecidir. Bedenen, ruhen ve kalben bir dengeden bahsettiğimi vurgulamaliyim burada. Biopsikososyal olan biz varlıkların. Biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak da dengede olması huzurlu ve mutlu bir hayat için şüphesiz ki en önemli unsurlar. Bir çok aldığım eğitimde bunların dışında eril-dişil denge ve yin-yang dengesi ve çi dengelerini de buraya koyabilirim. Kilo almak ya da kilo almamak tam olarak bu dengelerin alt üst olmuş bir formu da olabilir. Bu yazımda ki hedef kitle diyet yapıp da kilo veremeyen bireyler hatırlatalım.

Örneğin, sizden çok daha fazla yemek yiyip incecik olan bireyler. Şimdi diyeceksiniz ki metabolizması çok çalışıyor. Evet metabolizmalarının çalışmaları fiziksel yani biyolojik bedenleri için harika, bununla birlikte içsel kaynaklarına da baktığınız zaman altta yatan kilo almaya neden kodlar da göremeyebiliyoruz. Bu insanlar için denge de diyebiliriz.

Karmaşık yapılı varlıklarız. Besinlerle farklı bağlar kurabiliyoruz. Her bireyde farklı olsa da genel olarak besin bağlanmaları var ki ben yıllardır bunları birebir deneyimleyerek buraya yazabiliyorum. Ekmek tüketimi çocukluğa duyulan özlem, çikolata tatlı ihtiyacı sevgi eksikliği, kahve bağımlılığı bir nevi tükenmişlik ile ilintili, cips gibi ya da çubuk krakerler ya da çiğdem gibi ses çıkaran yiyeceklerin bağımlılığı öfke problemi VS. Bir çok besin ile ilintili örnekler verebiliriz. Hatta öyle ki en yakın dostlarınızın bile bilmediğiniz bağımlılık yaşadığı besinler olabilir. Örneğin çok yakın dostumun patlamış mısır bağımlılığı olduğunu bilmiyordum. Instagram’da attığım bu içerikli (beslenme ve ruhsal bağlam) bir video ile ortaya çıkmıştı. Görene kadar kendisi de bunun bağımlılık olduğunun farkında değildi. Çokta kolay vazgeçtiğini söyleyemeyeceğim bu arada belki şu an ya ne var ki yemezsin olur biter de diyebilirsiniz ancak kolay olmayabilir.

Yine bir soru;

Ne oluyor da kilo alarak olduğundan büyük görünmeye çalışıyorsun?

Ya da olduğundan büyük görünerek o büyük bedende hangi duyguyu saklıyorsun?

Önümüzdeki ay bu soruların cevapları ve yine diyetisyen işbirliği ile yapılan Beslenme Koçluğu kazanımları devam sevgili okuyucularım.

Hepinizi çok seviyorum.

Sevgiler ve saygılar…

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Yeşim Çim
Bağlantılar:
Koç
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version