Depresyon

Furkan Öztekin 26 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Depresyon duygu durum bozukluklar arasında belki de en yaygın olarak görülen psikolojik rahatsızlıkların başında gelmektedir. Ruh sağlığı uzmanları çağımızın en yaygın duygu durum bozukluğu için yüzlerce makale onlarda kitap yazmış birçok psikoterapi yaklaşımının oluşumu fikir kaynağı olmuştur. Depresyon hastalığı ilaç endüstrisine de yön vermiş birçok insanın mustarip olduğu çağımızın hastalığı için çeşitli antidepresanlar üretilmiş. Antidepresan kullanımı her geçen gün artmakta tedavi için tek başına yeterli gelmemekle birlikte bağımlılığa neden olmaktadır. Bir diğer yan etkilerinden biri ve en yaygın olarak karşılaşılan belirti duyguların hissizleştirmesidir. Antidepresanlar beynin duyu merkezlerine etki ederek olumsuz ve yoğun duyguları bastırması üzerine kurulu bir yapısı vardır.

Depresyon kişinin dış dünyadan kendini soyutlaması içe kapanması olarak görülür. Geleceğe, şu ana ve kendisine karşı oldukça karamsardır. Depresyonda olmayan insanların yaptığı günlük faaliyetlerin çoğunluğunu yapamazlar veya yapmak istemezler kendilerinde bu hayat enerjisinin olmadığını düşünürler. Bütün gün yatakta kalarak enerjilerini korumaya çalıştıklarını sanırlar. Depresyondaki kişiler yapabilecekleri etkinlikleri başaramayacaklarını düşünürler. Kendilerini yetersiz ve başarısız olarak görürler. Depresyon hastalığına mustarip kişiler kendilerine yönelik yineleyici şekilde ağır olumsuz eleştirilere maruz bırakırlar. Depresyondaki kişiler öz bakım becerilerinde gerilemeler görülür. Yıkanmak istemezler ve kişisel bakımlarını yerine getirmezler. İştah kayıpları ani bir şekilde artar. Hızla kilo alıp vermeler görülür. Veya aşırı iştah artışı görülür orantısız kilo almalar meydana gelir. Kimseyle arkadaşlık kuramazlar var olan arkadaşlarıyla iletişimin azalmasıyla körelmeler görülür bunu sonucunda değersizlik ve sevilmeme inançları giderek artar. Gün içinde duygu, düşünce ve davranışlarında sürekli bir düşüş görülür. Depresyondaki kişiler düşüncelerini ve ilgilerini bir yere toplamada güçlük yaşarlar bunun sonucunda da bir işi başaramama veya devam ettirememe durumları görülür. Depresyondaki kişiler bu durumdan kendileri için suçluluk hissiyle bütünleştirir. Depresyondaki insanlar artık hiçbir şeyin çözümü olmadığını bu durumdan artık kendini kurtaracak gücü olmadığına inandırdığı için bazı hastalarda intihar düşüncesi fikri filizlenmeye başlar. Birçok hasta bunu tek çözüm olarak gördüğü için bu fikri hayata geçirmeye çalışabilir. Kimsenin onu umursamadığını ve artık kimsenin ona değer vermediğini düşünmeye başlar. Kendisini herkes için yük olarak görmeye başlar ve eğer öz kıyım gerçekleştirirse herkesi kendin kurtarabileceğine dair düşünceler gerçekleştirirler.

Yapılan araştırmalar sonucunda kadınların erkeklere oranla depresyona daha yatkın olduğu görülmektedir. Kadınların erkeklere oranla depresyondan etkilenmelerin nedenleri arasında hormonal değişimlerin daha sık yaşıyor olmaları, hamilelik süreçleri ve sonrası lohusalık dönemi yaşamaları. Kadınların erkeklere göre aile içi şiddete, istismara ve tacize daha çok maruz kalması. Bu etkiler sonucunda kadınların erkeklere göre depresyona daha yatkın olmasına neden olmaktadır.

Depresyonun birçok çeşidi vardır bunlardan bazılar;

  • Mevsimsen depresyon: mevsimlerin değişmeleriyle birlikte ortaya çıkan bir depresyon türü genellikle kış aylarında karanlık ve puslu havanını uzun sürmesi duygu durum üzerinde etkili olur.
  • Majör depresyon: en yaygın ve en ciddi olan türüdür. En az iki hafta boyunca yoğun şekilde ilgi kaybı, uyku ve iştah düzenin ciddi bozulmalar. İçe kapanmalar.
  • Distimik depresyon: en iki yıl boyunca devam eden bir depresyon türüdür. Yaşanan belirtilerin etkisi yıllara yayılır. Majör depresyon gibi bir yoğun bir atak dönemi geçirmezler.

Depresyon birçok duygu durum bozukluğunda olduğu gibi birçok etki sonuncunda meydana gelir. Depresyonu etkileyen faktörler kısaca şöyle sıralayabilir; belki de en önemlisi kişisel özellikler öz benlik saygısının düşük olan kişilerde daha sık görülebilir. Çocukluk travması çocuklukta ciddi bir olayla karşı karşıya kalan çocuklarda görülebilir. Kayıplar, istismar veya yer değiştirmeler sonucunda çocuk etki altında kalır ve bunun sonucunda travma meydana gelir. Sters; çağımızın hastalığı etiketi almasında en çok etki eden faktörlerinden biri stres faktörüdür. İş yaşamının yükünün ve rekabetin giderek artması etki eder.

Depresyon rahatsızlığı tedavi için çeşitli psikoterapi yöntemleri tercih edebilmektedir. Yararının en çok görüldüğü psikoterapi yaklaşımı Bilişsel Davranışçı Terapi’dir. Bilişsel terapi depresyon için tek başına yeterli gelmeyebilmektedir. Bilişsel terapinin süreçteki amacı hastanın kendisine yöneltti ağır ve gerçeği yansıtmayan mantıksız eleştirileri fark ettirmektir. Hastanın aklından geçene olumsuz otomatik düşünceleri fark ettirildikten sonra bu düşünceleri yeniden düşünce inşa etme süreci başlar. Yeniden inşa edilen düşünceler çerçevesinde hayatını sürdürmesi beklenir. Depresyon hastası tedavisini planlarken ilk aşamalarda davranışçı terapi yöntemlerinden yararlanılmaktadır. Davranışçı terapinin süreçteki amacı ise; hastanın davranışsal hareket kazandırmak. Davranışsal deneyler planlanarak ve uygulamaya dökülerek duygusu üzerindeki olumsuz havayı dağıtmak ve geliştirdiği olumsuz düşüncelerinin mantıksız olduğu kanıtlayarak hastaya sürece ikna edip motive etmeye çalışmaktır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Psikolojik Danışman
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version