Olağanüstü Bir Gecem

Abdulhadi Yazıcı 45 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Gözlerim kapalı bomboş bir yolda yürüyorum. Adı konmamış anılara, hissini tadamadığım gözyaşlarıma ve sesini bile duyamadığım sana. İnan yol bomboş ancak arabanın biri hızla gelip geçiyor kalbimin bağrına doğru yol alıyor sanki.

Ve gökyüzündeki seyirlik yıldızlara bakıyorum rabbim bu ne büyük bir şans. Ancak birden telsiz sesleri ile birlikte fiyakalı ışıklar sönüyor sessiz ihtişamıyla. Kafam ve beynim yangın yeri sanki büyük bir harbin mağlubiyetiyle cepheden kaçmışçasına. Oysa bugün yüreğim nöbetçi vardiyaya kalmak istemişti umarsızca. Gönlümün sınırları delik deşik şehrin bu harabe beton ucubeliği karşısında. Oysa ben yalnızca meteor yağmurlarında birbirine kavuşan yıldızları izlemek istemiştim çok mu? Birden cıvıltılarıyla yeri göğü en çok da ruhuma, ince notalarıyla narince  sızan çekirge sesleri ansızın telsiz sesleri karşında  yok oluverdi. Sanki herkes bu gece savaşı kaybettiğimden memnun. Evet bu yazıyı 17 Ağustos 2023 Perşembe günü gecenin yarısını biraz geçmiş bir vakitte yazıyorum. Sanki Stefan Zweig’ın yazdığı Olağanüstü Bir Gece romanında gibiyim. Bu romanı en son katıldığım kitap okuma etkinliğinde okumuştum. O gün  katılımcılara sizin olağanüstü geceniz nedir diye sormuşlardı. Sıra bana gelince herkes için pek olağan sayılan hasta olduğum geceleri anlatmıştım. Bu hiç kimseye garip gelmedi yalnızca bana garip. Kimi hayatı sorguladığını ve bir gece dışarıya çıkıp tonlarca ilaç içmek isteyip intihara kalkıştığını anlattı. Ancak bir tek bana bunlar garip gelmiş olacak ki itiraz edip onlara haykırmak istedim. Bunun için henüz erkendi çünkü hiç tanımadığım ve ilk defa görüp tanışmaya çalıştığım  insanlar  tarafından kovulmak pek mantıklı sayılmazdı. Ancak şu an tam da olağanüstü gecemi yaşıyorum galiba. Gelin olağanüstü gecemi ucundan kıyısından anlatayım sizlere. Arkadaşlarla bu akşam pikniğe gitmeye karar verdik. Alana varınca  yedik içtik ve çokça  eğlendik. Şimdi bunun olağandışılığını anlatayım sizlere ve bana kızmayın. Uzun zamandır herkesten uzak yalnız kaldığım sıradan akşamlar olağanüstü bir şekilde şenlendi.

Tabii bu eğlencenin sonunda arabalara bindiğimizde arkadaşımın sürat yapıp kulakları patlatırcasına müzik çalması dışında. Başıma yastığa koyup uyumaya çalıştığım esnada galiba birçok kişinin mustarip olduğu migren ağrısı tutuyor beni. Daha dün bu saatlerde mışıl mışıl yatağımda uyuklarken şimdi bu yazıyı yazıyorum. Bu durum bende ölüm kavramını sıklıkla hatırlatıyor. Başımı yastığa koyduğumda müthiş bir bulanıklık ve ağrı sararken başımı kaldırıp yazı yazmaya başladığımda muhteşem bir hayatı elde etmişim  sanki. Zaten bu yaz oldukça sıcak geçerken bir de odamın sıcaklığı beni her şeyden bıktırıyor. Neyse ki buralarda gecenin eflatununda narin bir serinlik vadediyor berrak gökyüzü.

Hayatımızda rutinlerden kaçmak ister kabuğumuza çekiliriz bazen yazmak bazen okumak bazen de kendimizle konuşmak için. Ancak  şu sıralar bu kabuktan sıyrılmak isteyerek bu geceyi yaşadım. Çünkü tanınmış bir yazarın dediği gibi romancıların hayatı diğer insanlara nispeten çok sıkıcı geçer. Asla her gün gezip tozmaz hatta çoğu zaman yazmanın verdiği sihre dayanarak okur okudukça daha çok yazarız. Bende 1 hafta önceye  kadar 1 sene önce başlayıp  yazdığım  romanımı tamamlamaya çalıştım. Ancak insan öykü veya roman yazınca-ki ben öyle düşünüyorum- ters köşelerle dolu olan  olay örgüsünü tıpkı satranç oyuncusu gibi binlerce hamlelerle kurabiliyor. Bende yakında çıkacak olan novella türündeki eserimde bu tekniği kullanarak aniden bitirdim. Çok yakında çıkacak olan “Masum Günahların Mahkumiyeti ” adlı kitabımda inanın o kadar çok paradoksu içinde barındırıyor ki bir an ben bile karakterlerimi tanımakta güçlük çektim. Umarım okuyup beğenirsiniz.

Şimdi sabah oldu ama ne sabah. İki saatlik uykuyla nöbetçi eczane gibi ayaktayım. Gece boyunca kolumdaki şah damarlarım bana kızgınlık duyup yerinden fırlarcasına attı. Ben ise içimden gelen tüm sövgüleri zihnimde sıraladım. Neyse ki sabah ezanının bitip güneşin doğmasına yakın uykumu az da olsa almıştım. Uykuma dalarken şah damarlarımın keskin atışıyla ölüme  yakın uykunun mahmuz derinliğiyle yaşamın kıyısına demir atan mahkumun uzaklığında gibiydim.

NOT: Lütfen yazılarımı okurken olumlu/olumsuz yorumlarınızı bekliyorum. Bu tarz şeylere değer verdiğime inanın . Uykumun galibiyetiyle sonuçlanan Olağanüstü Bir  Gecem’de yazacaklarım bu kadar. Sizin de olağanüstü bir geceniz varsa yorum kısmına yazabilirsiniz veya ayc252002@gmail.com adresime gönderebilirsiniz. Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version