Ene (Ben) Nedir?

Amine Çalışkan 59 Görüntüleme 2 Yorum
5 Dak. Okuma

“Ben” anlamına gelen “ene” kelimesi Arapça’da birinci şahıs tekil zamirdir.

Kişinin kendisini ve çıkarlarını başkalarından üstün tutması, bencillik etmesi ahlak ve psikoloji terimidir.

Evet benlik ben bilirim, ben en iyiyim, mükemmelim, hep en iyisini yaparım ben, ben, ben… Oysa teklik ve yücelik Yaradan’a mahsustur.

Dinlemek, öğrenmek ve mütevazilik gibi özellikler erdem sahibi kişilerin özelliklerindendir.

İnsan hiçbir zaman ben olamaz, yalnız ve çaresiz hisseder kendini ben dedikçe. Psikolojik çöküş başlar ruhunda ve çevresinde, insan kalmaz yalnızlaşır, çünkü biz demeyi bilmez. Benlik duygusu zamanla ruhunu sarar ve kendini vazgeçilmez ve kusursuz görmeye başlar.

Kontrol edilemeyen öfke, kıskançlık, şüphecilik duygularda ani değişimler, güven sorunu ve aşırı sevgi isteği, hep ben sevilmeliyim gibi düşüncelere sahip olur, hatta öyle ilerler ki, kişiyi intihar teşebbüsüne kadar götürür.

Mutsuzdur, sürekli takdir bekler, farkında değildir kendine zarar verdiğinin, sürekli arayış içinde benliğini sorgular.

Kişinin kendi benliğini keşfetmesi ayrı bir şeydir, ben demesi ayrı bir konudur. Benliği keşfetmek insanlar arasında iletişimi sağlamlaştırır, ben demesi tam aksine insanlar arası iletişim kopukluğu, devamında kendi ile baş başa kalmasına sebebiyet verir.

Kişinin kör bir benliği olur ki, kendisinin göremediği ve asla kabul etmediği, çok güçlü olduğunu iddia etmesi, eleştirilere kapalı şüpheci, benmerkezci olmasıdır.

Öylesine derin ve o kadar da hazin bir konudur aslında, benim evim, benim arabam, benim hayatım, kulağa normal gelse de öyle değil.

Düşünün, aldığımız nefes bile bize ait değil, can bizim değil, güzellik, endam hiçbiri bize ait değil. Bunların hepsi emanet değil midir?

Her zaman konuşurken üslup çok önemlidir, bir söz sizi yok sayabilir, Rabbimin emaneti olan cana bile benim dememeli insan, onun yerine faniyiz, bâkiye talibiz, bizler emanetçiyiz denilse daha hoş olmaz mı?

Olayın farklı bir yönü de, biz dedikçe çoğalır, sevilir, sayılır, itibar sahibi olursunuz, bu da sizi mutlu, huzurlu insan yapar, hem kul yanında, hem Yaratıcının yanında.

İkili ilişkilerde veya bir topluluk içinde fikir ayrılığı yaşarsınız kimi zaman. Kimi zaman birileri sizden daha yetenekli ya da sizden zeki olabilir. İnanın bu insanlar size ışık olur, ben bilirim, benim dediğim doğru demek yerine ışık saçan insanları takdir edin. İnanın bu sizi daha asil, erdemli, olgun ve biz yapar. Evet biz, aynı kainatın ayrı renkte insanları, ayrı renk diyorum, tek renk demiyorum… Hayatınızda her şeyin tek renk olduğunu düşünün ya da her gün aynı yemek, ne kadar dayanabilirsiniz buna? İşte benlik böyle bir şeydir. Zamanla insanın aklını alır arafta bırakır.

Bildiğiniz üzere şeytan en güzel melek olarak yaratılmış ama gururu ve benlik duygusu onu şeytan yapmıştır.

Kibir, kin, nefret gurur, inkar, haset, fesat saymakla bitmeyen en kötü özellikler, benlik duygusu böyle bir şey duyması bile hoş değilken, insan bu özellikleri kendine nasıl yakıştırır?

Oysa üstünlük takva üstünlüğüdür…

Velhasıl benlik iblis özelliğidir. Size çok güzel olduğunuzu, vazgeçilmez, mükemmel olduğunuzu söyler.

Rabbimizin yarattığı her ne olursa olsun çok güzeldir.

Her insan çok değerlidir. Hırsız kuyumcuyu soyar değil mi genelde? O yüzden elinizden geldiğince dinlemeyi, sormayı, öğrenmeyi takdir etmeyi yaşam felsefesi haline getirmelisiniz. Bu hem sizi sevilen bir insan yapar, hem Hak yanında itibarlı insan yapar.

Güneş bizim, ay bizim, gece, gündüz bizim, kalp bizim, nefes bizim, dikkat ederseniz bizim diyorum, bunların hiçbiri kişiye özel değil. Demek ki biz olmak Yaradan’ın bizlere verdiği bir özellik. Çok naif ve yüce bir duygu.

İstediğiniz kadar bilin, müthiş zeki olun, Karun kadar zengin olun, sultan olun ben olduğunuz sürece siz yalnızsınız.

Kendi çıkarları için başkalarını yok saymak, hatır saymamak, çıkmaz bir sokak gibidir. Sokağın sonunda anahtarsız bir kapı, ya sokağın sonunda kalırsınız ya da o anahtarsız kapıyı kırar dışarı çıkarsınız değil mi? Sokağın sonunda çaresiz çıkış ararsınız, kapıyı kırınca da muhteşem bir kalabalık içinde yalnız kalırsınız… İşte ben demek insanın ömrü boyunca arafta kalması demektir…

Peki ben olmamak için ne yapmalısınız?

Önce hiç olmak gerekir, çünkü hiçlik benliğin zıttı düşmanıdır.

Her insanın iç alemi, fücur ve takva temayülleri arasında bir seyir takip eder. Yani benlikten sıyrılıp hiçliğe varılmadan manevi tekâmülden söz edilemez.

Nefsani hayat benlik, ruhani hayat hiçliktir.

Önce “ben” yani gurur, kibir enâniyetini “hiç”e döndürünüz.

Manevi olarak “hiç”i “ben”e galip getirdiğinizde kuş gibi hafif olacaksınız, işte o zaman siz tam anlamıyla insan olmanın hazzına varacaksınız.

İnanın dünyanın en büyük zenginliği insana değer vermektir.

Her ne olursa olsun geçicidir ve emanettir ama insana verilen değer mükâfatı, meyvesi, sınırsızdır.

Rabbim güzel bakıp, güzel görebilmeyi, nasip etsin cümlemize.

Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun, her daim.

Hoş çakalın.

Sevgilerimle.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
2 Yorum
  • Değerli yazarımızdan değerli fikirler, kalemin her daim varolsun. Faydalananlar bol olsun inşallah.

  • Kalemine yüreğine sağlık o kadar güzel ve birbirinden özel cümleler var ki insanı en ince ayrıntısına kadar anlatıyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version