Geçmişin Lastik İzleri

Gülhan Özbay 27 Görüntüleme 4 Yorum
4 Dak. Okuma

Her sene yaz tatili başlar başlamaz biletimizi alır ve babamı geride bırakarak, köye giderdik. On iki saatlik süren yolculuğun ardından dedemin bizi terminalden almasını bekler, babaannemin özenle hazırladığı kahvaltıyı düşünürdük. O zamanlar sekiz yaşındaydım ve iki sene önce İstanbul’a taşınmıştık. Bu nedenle senelerce yaşadığımız köyden, babaannem ve dedemden ayrılmak zor gelmişti. Şimdi ise bir yılın özlemine göz yaşları eşlik ediyordu. Çünkü babaannem asla çıkarmadığı çamurlu lastik ayakkabılarıyla yokuşun başında bizi karşılamış ve hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Ee hal böyleyken benim musluklar durur mu? Başladı akmaya.

Karmaşık duygulara ve salya sümük ağlamalara son verdikten sonra nihayet babaannemin hazırladığı o mükemmel kahvaltı sofrasına oturmuştuk. Ama kardeşlerimden önce hızlı davranıp babaannemin yanına oturmayı da ihmal etmemiştim. O annem gibi peynir yemem için ısrar etmiyordu ya da benden üç yaş büyük olan ablamın bana gıcıklık yapmasına…

Tatilin ilk günleri el bebek gül bebek bir şekilde geçerken ilerleyen günlerde tarla işlerinin devreye girmesiyle benim sinirler bir hayli gerilirdi. Çünkü erken kalkmak daha o yaşlarda bana zulümdü. Ama unuttuğum bir şey vardı; ben o zamanlar sekiz yaşındaydım ve yaramazlık yapmaktan başka hiçbir işe yaramazdım. Bir de benden dört yaş küçük kız kardeşimle bir olduk mu annemlerin emdiği sütü burunlarından getirmekte üstümüze yoktu. Tabii unuttuğum bir şey daha vardı; o da yüzüm kadar koca burnuyla yaptığımız her şeye kızgın suratını sokan dedemdi. Allah yukarıda! Küçükken dedemden çok korkardım. Eğer bir yaramazlık düşünüyor ve yolda dedemle karşılaşıyorsam; o yolda bir adım dahi attıysam kör olayım. Hemen geri kaçardım.

Köyde tarlalarımız biraz çoktu ya da bana öyle geliyordu. Çünkü isimlerini saymak hep vaktimi alırdı. Uzun Tarla, Dikenlik, Yolaltı, Askel Yeri, Alvar Yeri, Düz Tarla… Daha adını hala hatırlayamadığım alengirli tarlalar… O zamanlar dünyanın son yazıymış gibi babaannem ve dedem bütün tarlaları ekerdi. İkisi de ayaklarına lastik ayakkabılarını giydi mi, her engelle yiğitçe güreşir, torunlarımın boğazından bir lokma fazla geçsin diye didinir dururlardı. Balkabağından asma yaprağına, buğdaydan arpasına, elmasından kirazına her şeyi elde etmemizi sağlarlardı.

Yaz tatilinin sonundaysa bir yılın emeğini çuvallayarak İstanbul’un yolunu tutardık. Babaannemin gözleri gitmemize daha bir hafta kala yaşarmaya başlardı. Özellikle terminalden bize el sallayınca hıçkırıklara boğulur, dedem de ağlıyor diye ona kızardı. Otobüs camından bu görüntüye bakmak sekiz yaşındaki bir çocuk için hiç kolay değildi. Benim musluklar yine kapanmak bilmiyordu. Babaannem göz yaşları içinde bize el sallarken dahi çıkarmadığı çamurlu lastik ayakkabıları yine gözüme çarpıyordu.

Ertesi yaz her zamankinden farklı bir yazdı. Dedem bizi terminalden aldığında durgundu, ben durgundum, herkes durgundu. Köye vardığımızda yokuşun başında bizi halam bekliyordu, kahvaltıyı o hazırlamıştı. Sessizce kahvaltı ettikten sonra dışarı çıktığımda çiçeğin yanı başında duran lastik ayakkabıları dikkatimi çekti. Göz yaşlarıma engel olamadım. Babaannemin her zaman çamurlu duran lastik ayakkabıları şimdi tertemizdi. Babaannenim bin bir emekle büyüttüğü çiçekleri solmuştu, sadece lastik ayakkabının yanındaki çiçek her şeye rağmen dimdik ayakta duruyordu. Her zaman temiz duran ayakkabım bugün çamurluydu çünkü babaannemin mezarındaki toprak bulaşmıştı.

Şimdi dedem 72 yaşında. Babaannem öleli 13 yıl oluyor. Dedemin geçirdiği yazlar son yaz olabilir ama sadece bir tarla ekiyor ve artık terminalde bize veda ederken o da ağlıyor, hem de lastik ayakkabılarıyla. Ama onun bir farkı var. Dedemin lastik ayakkabıları hep tertemiz, babaannem gibi çamurlu değil ve ben yirmi iki yaşında, geceleri başımı yastığa koyarken bazen babaannemin hayatını düşünüyorum.

Yıllar; uğruna savaştığımız vaatler içinde yok olup giderken, toprak her şeyimizi bizden alırken, geriye ne kalır? Emeklerimiz mi? Değer verdiklerimiz, yaşantımız, hayvanlarımız mı? Ya da bir hiç uğruna eskittiğimiz lastik ayakkabılarımız mı?

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
4 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version