İslamiyet’te Evlilik

Ayşe Ulaş 48 Görüntüleme 1 Yorum
5 Dak. Okuma

Merhaba, bugün sizlerle dinimizin evliliğe bakışını konuşalım istiyorum. Evlilik nedir? Evlilik ne değildir? Bunlar üzerine konuşalım.  Evet, evlilik elbette sadece tek bir dinin sınırları içerisinde açıklanamaz. Ancak ilahi dinlerin evliliğe ortak bir bakışları vardır. Ve dünya geneline de bakacak olursak,  aslında  bu bakış hakimdir.  Aile evrensel bir kurumdur. Bunun sonucu olarak evlilikte evrensel  bir  olgudur. Konuya bu bakış açısı ile yaklaşıp, genel  olarak tüm dünya, özelde ise İslamiyet çerçevesinden evliliği inceleyelim istiyorum.

İnsan toplumsal bir varlık olduğundan toplum içerisinde yaşamayı  arzular. Toplumsal yaşam ise beraberinde medeniyeti gerektirir. Medeniyet dediğimiz olgu temel olarak iki kurumu bünyesinde barındırır. Bunlardan birincisi din iken ikincisi ailedir. Aile bilindiği üzere kadın ve erkeğin toplum önünde hayatlarını birleştirmesi ile oluşan bir kurumdur.  Aile nikah dediğimiz akit ile meydana gelir. İslamiyet evliliği teşvik eder.  Netice olarak evlilik insanların fıtratı gereği bir çeşit zorunluluktur. Hak dinlerin belirttiği üzere insanlık Adem ile Havva’dan türemiştir. Yani ilk evlilik Hz. Adem (a.s.) ile Hz. Havva arasında gerçekleşmiştir. Bu evlilikten doğan çocuklar insanlığı çoğaltmış  ve zamanla günümüz medeniyetlerine evriltmiştir.

İslamiyet’te pek çok ayet ve hadis ile evlilik teşvik edilmiştir. Örneğin, daha dindar yaşayabilmek adına evlenmeme kararı almış olan gençlere hitaben Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisinde  şöyle buyurmuştur: Nikah benim sünnetimdir; kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. (İbn Mace, Nikah, 1.) Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisi de evli olup ruhban hayatı yaşamamıştır. Müslüman toplumlarında da böyle bir ruhban düzene izin vermemiştir. Müslümanların ahiret hayatını kazanabilmek adına,  dünya hayatından vazgeçmelerine ve evliliğe soğuk bakmalarına müsaade etmemiştir.

Hadis kaynaklarında geçen bir başka rivayet ise; “Geçim korkusu ile evlenmeyen bizden değildir” şeklindedir. (Kenzu’l-ummal, hadis no. 44460) Farklı kaynaklarda evlenmeye gücü yetip de evlenmeyen benim ümmetimden değildir, şeklinde de geçmektedir.

Hz. Peygamberin (s.a.v.) bir sohbetinde; “Evlenin çoğalın; zira ben ahirette sizin çokluğunuz ile övüneceğim” şeklinde buyurduğu da rivayet edilmektedir. (Ebu Davud, Nikah, 3)

İslamiyet’in fıkıh ekollerinin hukuki metinlerinde evlilik ile ilgili dikkat çeken şöyle bir düzenleme bulunmaktadır.  Normal şartlarda evlenmek müekked sünnet; evlenilmemesi halinde zina ve fuhuşa düşülmesi korkusu bulunduğunda evlenmek vacip/farz; eşine zulmedecek olmaktan korkanın evlenmesi mekruh/haramdır. (Mevsılı, el-ihtiyar Lita’lili’l-Muhtar, Çağrı Yay.İst.ts.,III)

Evlilik her zaman aile kurumunun toplumca onaylanmış şekli olarak tüm toplumlarda insanlığın var oluşundan bu yana önem taşımıştır. Din, dil, ırk, medeniyet ayrımı olmaksızın kadın ve erkeğin ilişkisini meşrulaştıran bir yapı olarak tarihsel süreçte karşımıza çıkmıştır. Gördüğünüz üzere gerek ilkel dinlerde gerek hak dinlerde toplum adına önemli olmuştur. İslamiyet özelinde evlilik terimini aydınlatmaya çalıştığımız yazımızdan da anlaşılacağı üzere evlilik toplumların olmazsa olmazlarından biri olarak karşımıza çıkar. Çeşitli ayetler, hadisler  ışığında açıklamaya çalıştığımız evlilik üzerine pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar incelendiğinde karşımıza çıkan en temel sonuç ise evliliğin geçmişten günümüze önemini kaybetmeden geldiği ve göründüğü üzere de insanlık var olduğu sürece önemini yitirmeden varlığını sürdüreceğidir.

Peter Berger gibi bazı düşünürler dinin zamanla etkisini yitireceğini, beraberinde toplumsal yaşamda ailenin ve evliliğin ortadan kalkacağını, çocukların toplumun sayılacağını öngörmüşlerdir. Ancak bu düşünürlerin büyük kısmı henüz hayatta iken bu düşüncelerinde yanıldıklarını ifade etmişlerdir. Kendileri henüz sağlıklarında eski düşüncelerini yanlışlamışlar, dinin, ailenin ve evliliğin form değiştirse dahi ortadan kalkmayacağını kabul etmişlerdir.

Günümüzde de bazı çevreler benzer feveranlarda bulunmaktadırlar. Özellikle feminizmin etkisi ile ailenin yok olacağı iddia edilmektedir. Oysaki dünya da hiçbir şey yok olmaz. Sadece form değiştirir. Din de aile de tabii ki evlilik de bu kurala uyacak ve zamana göre şekillenerek yeni yapısını bulacaktır.

Sonuç olarak evlilik ilk insandan bu güne önemini korumuş ve devam ettirmiştir. Bundan sonrası için de durum bundan farklı olmayacaktır. Evet, bir takım farklı bakış açıları gelişecektir. Farklı yaklaşımlar ortaya konacaktır. Ancak bunların hiç biri evliliğin önemini yitirmesini sağlamayacaktır. Nitekim geçmişte de farklı toplumlarda dönem dönem benzer bakışlar ortaya konmuştur.

İslamiyet evliliği yukarıda bahsettiğimiz bazı özel durumlar haricinde neredeyse zorunlu tutmuştur diyebiliriz. Bu görüş bütün İslam alemi için inkar edilemez bir gerçek olarak ortada durmaktadır. Evlilik zaman içerisinde biraz form değiştirmiş olmakla birlikte halen önemini korumaya devam etmektedir. İnsanlık devam ettiği sürece de önemini koruyacağı yadsınamaz bir gerçek olarak ortada durmaktadır.

Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere sağlıcakla kalın…

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Ayşe Ulaş
Bağlantılar:
Yazar
1 Yorum
  • Merhaba Ayşe hanım. Sizi ilk yazınızdan beri büyük bir hayranlıkla takip ediyorum. Sizin o değerli ve eğitici yazılarınızı büyük bir şevkle okuyorum. Bir sonraki yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Saygılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version