Kırmızı Akan Meriç Nehri

Rıdvan Er 32 Görüntüleme Yorum ekle
6 Dak. Okuma

Sırpsındığı’nda aldıkları ağır yenilgiden sonra Sırpların ve Hristiyan devletlerinin tek derdi Balkanlara doğru hızla yol kateden ve asla durdurulamayan Müslüman Türk Osmanlı devleti olmuştur.

Osmanlılar aslında kurulduğu günden beri mütemadiyen haçlı seferlerine maruz kalmış bir devletti, ancak her seferinde Hristiyanlara karşı Müslüman Türklüğü kazanmıştır. Üstelik Selçuklu gibi köklü bir imparatorluk çöküş döneminin sonlarına girmişken ve Bizans’ın bunu fırsat bilerek eski kaybettiklerini geri kazanma hesapları yaptığı sırada beylikler kendi çizgilerini çizmeye başlamıştı..

Henüz Osman Gazi’nin kurduğu beylik bile aslında ilk savaşını birleşmiş bir güce karşı vermişti. Osman Gazi’ye karşı gelişmekte olan beyliğe karşı Türkleri Anadolu’dan atmak için kırılmış Selçuklu imparatorluğu gücünden hiç de çekinmeyerek Türk Beyi Osman’a birçok kez suikast tarzında haince planlarda bulunmuştur. Bunların ilki ve en etkilisi bir Bizans düğünü davetiyesiydi ve Osman Bey’in kendisine karşı yapılacak olan suikasti Mikhael Kosses tarafından, daha sonra Köse Mihal adını alacak olan Türk dostundan öğrenmesine rağmen bile isteye o davete icabet etmiş. Fakat kıvrak zekalı Osman Bey muazzam bir plan ile karşı plan hazırlamış, onu zehirlemek isteyen Bizans tekfurlarını ve askerlerini kılıçtan geçirmiştir. Daha sonra Osman Bey zaten sır olmayan düşmanlığı görüp artık fetih işlerine girişmiş, kendi çizgisini çizmiş, bölgede ki tüm Tekfurları ve Kaleleri sırasıyla fethetmiştir. Bunun artık önünü alamayan Bizans, son bir bölgesel büyük güç ile tekfurların ittifaklarıyla ayrıca 2000 kişilik paralı asker kuvvetiyle güçlü bir orduyla Kayıların önüne çıktılar. Bu savaş için derler ki; Bizans gücü Kayıların tam iki katı büyüklüğünde tamamen Orta çağ usulünde gerçekleşen kanlı savaşta Bizans tekfurları adeta bir haçlı ordusu gibi Türklerin karşısına çıkmışlardı. Ancak Türkçe adı Koyunhisar Savaşı, Bizans kayıtlarında ise Bafeus Muharebesi olarak bilinen 1302 yılındaki bu savaşın kesin galibi, koyun çobanı olarak görülen, barbar sıfatını almış, bölgede ki yükselen güç Osmanlı Beyliği olmuştur.

İşte Kayı beyliğinden, Osmanlı beyliği, ardından Devlet ve İmparatorluk vasfına kadar zamanla yükselen Osmanlılar, Türk ve Müslümanlığı Avrupa’da ve tüm Dünya kıtalarında en şerefli halde gerek denizde, gerekse karada yaymış, mazlumların yanında olup zalimlerin ise karşısında durmuştur.

Osmanlıların Edirne’yi fethetmesinden sonra tüm Dünyanın göz bebeği olan Bizans’ın Konstantinapolis’inin Avrupa hattı ile tüm bağları kopmuştu ve aslında Orhan gaziden beri Avrupa ve Balkanlar üzerinde seferler kuran bölgeleri zamanla iyi kavrayan Osmanlılar aradan geçen zamanda fetihlere de başlamıştı. İşte Sırpsındığı muharebesinde, bu yüzden Bulgar, Sırp, Macar, Bosna, Eflak gibi krallıkların, Papa Urban’ın dini kullanması sayesinde güçlü Haçlı İttifakı kuruldu, ancak bu güç Osmanlılara direnç sağlayamadı ve Akıncılar Balkanların kapısını adeta kırıp geçmiş, muharebeyi ağır bir hezimetle kazanmış, Sırplar ve tüm taraflar yenilmiş, Edirne güvene alınmış, Macarların şövalyelerinin de gücü ve etkisi kırılmış, Bulgarlar vergiye bağlanmıştır. İşte bundan sonra Osmanlıya karşı bir tür boyun eğme olsa da, aslında içten içe muazzam bir düşmanlık vardı, Türkler mutlaka Balkanlardan kovulmalı, hatta Anadolu’dan kovulmalı, hatta Asya’ya, asıl kökü Ötüken’e kadar kovulmalıydı. Ancak buna o dönem güçleri yetmedi, uzun senelerce de asla yetmeyecektir.

Çirmen Muharebesi veya diğer adıyla İkinci Meriç Muharebesi, 1364 yılında yapılmış olan Sırpsındığı Muharebesi’nde yenilen taraf olan Sırpların, Osmanlı Devleti ile Meriç kıyısındaki Çirmen yakınlarında günümüzde Ormenio olan bölgede 26 Eylül 1371 tarihinde yapılan muharebedir. Savaş Osmanlıların kesin zaferiyle ancak tuhaf bir hikaye ile sonuçlanmıştır.

Sırp kral Jovan Ugljesa, I. Murad Anadolu’dayken Edirne yönüne saldırıp Osmanlı Devleti’ni hazırlıksız yakalamak istedi, bu yüzden aylardır fırsatını kolluyordu. Sırp ordusunun mevcudu 70.000 kadar asker idi. Durumu gözleyen Osmanlı casusları derhal Sultana haber uçurdular ve Sultan emrini verdikten sonra, düşmanın karşısına çıkan Lala Şahin Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu sayıca çok az, 800 kişi öncü birlik olarak bilinir, ancak bunun kaynağı az olmasına rağmen biraz da mantık yorulduğunda 800 değil 8000 olduğunu anlamak mümkün. ancak taktiksel yönden bu kuvvet yüksek manevra kabiliyetine ve daha üstün taktiklere sahipti. Sırp ve Makedon birliklerinin ilerlemesine izin veren Osmanlı kuvvetleri, Çirmen mevkiinde, zaferin önlerindeki gücün sayısına bakarak kesin olduğunu bilen düşman askeri, yol yorgunluğu ve moral olması için aşırı serbestlikte çılgınlar gibi içip eğlendiler. Fakat Osmanlı ordusu bunu fırsat olarak bildiğinden ansızın gece vakti düşman ordusuna saldırdı. Ne olduğunu anlayamadan hazırlıksız yakalanan ve panikleyen düşman ordusu, hatlara sızan Osmanlı atlılarının, Sırp ve Makedon komutanlarını öldürmesi ile darmadağın edildi. Savaş, Osmanlı Devleti’nin zaferi ile sonuçlandı. Sırp tarafı binlerce zayiat verdi ayrıca binlerce Sırp askeri kaçmak isterken Meriç nehrinde boğuldu. Muharebeden sonra Meriç Nehri’nin rengi ölü Sırp askerlerinin kanlarından kırmızıya döndü. Bu zafer ile Osmanlılara Makedonya’nın yolları açıldı. Osmanlılar Drama, Kavala, Serez gibi önemli yerleri, Yunanistan’daki belli bölgeleri de hızla ele geçirdiler. İskender soylu olduklarını iddia eden yenilmez olduklarını düşünen Makedonya’daki Sırp Prensleri, Bulgar Kralı ve Bizans İmparatoru Osmanlı hakimiyetini tanıdılar. Böylece Osmanlı’nın Balkanlardaki fetihleri elde ettiği güç ile kolaylaştı. Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki ilerleyişi hız kazanmış oldu.Bu zaferden sonra Sırplar, Osmanlı Devleti’ne bağlılığını bildirmek zorunda kalmıştır. Savaşlar silsilesinde papalık mütemadiyen Avrupa’yı kışkırtmaya çalışarak Bizans’a yardımcı olunmasını, aksi halde Bizans düşerse Müslüman Türk devletinin Avrupa’ya fethedebileceğini sürekli anlatmaya ve buna karşı dini kullanarak önlemler almaya çalıştı. Fakat korku ve gerilim Anadolu’dan Balkanlara ardından da yavaş yavaş Osmanlı sayesinde Avrupa’ya doğru ilerlemekteydi.

Geçmişteki tüm Osmanlı şehitlerine, gazilerine ve artık yaşamını yitirmiş tüm geçmiş Müslüman Türk Osmanlı ahalisine rahmetle minnetle…

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Rıdvan Er
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version