Kum Saati

Ayşenur Dürlü 161 Görüntüleme 5 Yorum
4 Dak. Okuma

Zaman hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip, onu hep kaybedince veya ucu ucuna yetişince, en önemlisi de yarışınca anlıyoruz.

Evet hayat aslında, kum saati misali böyle bir şey! Önce dünyaya gelince Kum saatine benzer gibi yavaş yavaş akıp gideriz. Yaşadığımız süreç döngüsü gibi doğar, yaşar ve ölürüz…

Kimi zaman bir sınava geç kalınca saniyesinde kapanan bir kapının sesinin verdiği pişmanlığı hissederiz, kimi zaman ise sevdiğimizi kaybetmenin verdiği o acıyı iliklerimize kadar indiğini! Kimi zaman ise yarış atı gibi koşturup ehemmiyetini anlamadığımız sürenin hızlı ilerlemesinden şikâyet ederiz. Onu iyi kullanınca faydasını, elimizden akıp gidince keşke cümlelerini sığdırırız. Zamanı etkili bir şekilde yönetmek için çeşitli stratejileri hayatımıza dahil ederiz. Geçen bir saniyenin dahi yaşam kalitemizde ne kadar geniş bir yere sahip olduğunu anlarız.

Bazen ilaç olur bazen zehir!

Bazen mutluluk bazen hüzün!

Bazen çabuk geçer, bazen geçmez!

O kadar çok sıralanır ki bu bazenler oluşturduğun bakış açısı seni nereye çekerse o tarafa yönünü çevirirsin. Yaz gelir, kış gider dal kurur yeniden filizlenir. Tam bitti derken yeniden başlarız. Evet akıp giden ömür mücadelesinin bir başını hatırlarsın birde sonunu! Hani derler ya yaşlanınca büyüklerimiz, “Hayatım film şeridi gibi önümden gelip geçti” diye tam da bunun gibi bir doğduğunu hatırlar insan birde ölümünü… Çocukluğunun en güzel yıllarını, en küçük bir hareketten mutluluk duyduğu günleri, yaşlanınca ise umudunu kaybedip yolun sonuna ulaştığını, çabuk geçti zaman dediği ölüm döşeğinde seyirci gibi olur…

Bir yolculuk gibi çıkarsın en sevdiğin yiyecekleri yer, sonra uzun uzun yürürsün, yoluna bazen çakıl taşları düşer, bazen dikenler, bazen düz olur bazen eğri ama sen rotanı şaşırmamak için çabalarsın ve sonunda ulaşırsın gideceğin yere!

Unutursan yolculukta karşına çıkan dikenleri ve çakıl taşlarını düşünür acısı hafif olur bakmazsın geri, ama geçmişe dalıp arkana bakarsan ıstırap olur günlerin önünde ki güzellikleri fark edemezsin! Umudun hep yarınlar için gül bahçesi gibi olur. Yeter karanlığa ışık tutmayı bil!

Hayal kırıkları, elem ve kederin olduğu vakit zamanın durduğunu sanki bu acı ve kederin hiç son bulamayacağını anlarsın durur saatler geçmez saniyeler! Ama gün geçince gerçek değerini ortaya çıkarır, hiçbir şeyin sabit olmadığını her kötü olayın ve her güzel anın geçici olduğunu anlarsın!

Zaman bize her geçen günün, her saatin, her dakikanın değerini anlamamız için bize şans verir. Farkında olanlar kazanırken farkında olmayanlar kaybeder!

Mevlana Hazretlerinin şu sözünü hiç unutmam; “Mücevherler vakitle satın alınabilir; Ama vakitler mücevherlerle alınamaz.” Öyle güzel geçen vakitler vardır ki hiç bitmesin, hiç geçmesin isteriz zamanın, fakat ne çare tutamayız elimizden akıp gider…

Anı yaşamak, hayat kalitemizi yükseltmek, yaşam sevincimizi dengede tutmak, her şeye olumlu bakabilmek, umudun var olduğunu bilmek bizi iyileştirir. Sabırlı olup her şeyin gelip geçici olduğunu bilmek güçlü bir savaşçı olmaktır. Bazen bu savaşta yenik düştüğün anlar olur bazen de kazandığın ödül aldığın anlar! İyi ki geçiyorsun zaman hiç geçmeyecek sandığımız en kötü anıları bile alıp götürüyorsun. İyisiyle kötüsüyle akıp gidiyorsun! Yüzmeyi bilenler kurtulurken, bilmeyenler boğulup gidiyor. Bazen sabrın sonucunda bir doktor oluyor iyileştiriyorsun, bazen de kötülük yapanlara adaleti sağlayıp hakim oluyorsun! Sana tekrar ulaşmak zor ama kum saati gibi her tanen değerli çok kıymetli! Boşa giden zamansa, geçmemesi için her kum tanesine sahip çıkmak gerekir. Keşkelerle dolu cümleler yer almasın diye çabalamak, her anın tadını çıkarmak gibi!

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
5 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version