Şiir Devleti

28 Görüntüleme
5 Dak. Okuma

“Şiir devleti de ne?” demeyin sakın, anlatacağım. Arkanıza yaslanın ve kemerlerinizi bağlayın; uçaçağız. Bu bir ütopya olabilir, belki de hakîkat; amma ben biliyorum ki hakîkatin ta kendisi. Hem de bizim hakîkatimiz.

Başlıyoruz şimdi, uçuşa hazır olun. Bahsettiğim şiir devleti; bir zamanlar üç kıtaya hükmetmiş şanlı bir Türk devlettir. Devlet deyince aklınıza öyle hemen asker, kılıç, kalkan, ok, at ve kan gelmesin. Bu devletimizin hünkarları; yazdıkları şiirlerle edebiyatın zirvesine adlarını yazdırmışlar. En ağdalı, en ağır Arapça, Farsça, Türkçe kelime ve tamlamalarla, bütün edebi sanatlarla bir şiir devleti kurmuşlar.

Bu şiir devletinin otuz altı tane hakanı varmış. Birbirinden değerli, azametli ve halis yürekli; karıncayı bile değil, karıncayı incitmekten çekinecek kadar naif yürekli tam otuz altı sultan. Bu otuz altı sultandan yirmiden fazlası üst düzey şair, diğerleri de ortalama. Yani ortalama dediğime bakmayın; şuan dünyada onlar gibi şiir yazan yok, ortama bu. Evet, saydığım bu otuz altı hünkardan zaten bir tanesi Divan Edebiyatının bir numaralı şairi. Hani hem sultan hem en büyük birinci şair; şampiyon anlayacağınız, lider. Peki, ikinci şair kim? İkinci de yine aynı sultan zamanında yaşamış başka bir şair.

Ya bu nasıl bir devlet ki sultanları şair, böyle devlet mi olur? Devlet dediğin; sultan emir verir: “Alın şunun kellesini!”, “Bunu zindana atın!”, “Hadi savaşa!”, “Kan dökelim!”, “Şurayı alalım, burayı fethedelim, öbür tarafa saldıralım.” değil mi? Bizim aklımıza bunlar geliyor. Dediğim gibi, bu şiir devleti; hatta şiir imparatorluğu. Hepsini anlatmak isterdim ama yazıyı çok uzatmayacağım, tadında bırakmaya çalışacağım. Bir kaç sultandan beyitler paylaşacağım.

Mesela bir misâl verelim, tabi anlayabilirsek sözlerini:

“Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana,
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana.”

Bu sadece bir beyit. Kimden peki? Hemen söyleyelim: Sultan 2. Mehmed Han. Ee başka var mı? Olmaz mı, beyitler devam etsin:

“Sanma şâhım, herkesi sen, sâdıkâne yâr olur.
Herkesi sen dost mu sandın, belki ol ağyâr olur.
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur.
Yâr olur, ağyâr olur, dildâr olur, serdâr olur.”

Bu efsane ve eşi benzeri olmayan şiiri kim yazmış? Sultan 1. Selim. Eşi benzeri yok diyorum, abartmıyorum; soldan sağa bir de yukarıdan aşağı okuyun, anlayacaksınız.

“Saltanat didükleri ancak cihân gavgasıdur,
Olmaya baht ü saâdet dünyada vahdet gibi.”

Bu güzel beyit kimin? Muhibbi mahlasıyla döktüren 1. Süleyman.

“Yokdurur zulme rızâmız adle biz mâilleriz,
Gözleriz Hakk’ın rızâsın emrine kâilleriz.”

Ahmed Han’dan güzel bir beyit.

“Gördüğüm gibi seni oldu gönül avare,
Nice arz eyleyeyim aşkumı sen hünkâre.”

Sultan 2. Osman Han’dan sadece bir beyit ki 18 yaşında sultan olmuştur.

“Cân bilmezem ol turra-i Hindû’ya mı düşdi,
Yâ bu dil-i gam-perver o ebrûya mı düşdi.”

Bu da Cem Sultan’dan bir beyit.

“Hudâyâ Hudâlık sana yaraşır,
Allah’ım Allahlık sana yaraşır,
Nitekim gedâlık bana yaraşır,
Nitekim kölelik, kulluk bana yaraşır.”

Sultan 2. Bayezid’den minik bir dörtlük.

“Varalım bir iki gün zikredelim Mevlâ’yı,
Bize ısmarladılar mı bu yalan dünyayı?”

Sultan 2. Murad Han’dan minik bir beyit.

Liste o kadar uzar ki ben hepsini buraya alamam; lakin gerisini siz değerli okuyucularım halledin bir zahmet. Kiminize ütopik gelebilir, kiminiz inanmayabilirsiniz, kiminiz de “Acaba mı?” diyebilirsiniz. Ben altın anahtarı verdim size; kapıyı açıp o hakîkat babı’ndan girmek sizden, o kadarını da yapın değil mi?

Evet, bu bir şiir devleti; şiir imparatorluğu, edebiyat imparatorluğu, medeniyet imparatorluğu. Hitam olarak söyleyeceğim şu ki: Keşke demeyi sevmem amma keşke şiir devletini, yani Devlet-i Aliyye’nin zaferlerini, yenilgilerini, seferlerini konuştuğumuz kadar şiirsel yönünü, edebi yönünü konuşsaydık; belki de dünyamız çok farklı olurdu.

Bu vesileyle hatırlatmakta fayda var: 27 Aralık Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ölüm günü. Ben “ölüm” demeyi sevmiyorum çünkü âşıklar ölmez. O, vatanına âşık bir şahsiyetti. Atalarımıza rahmet olsun diyor; hepinizi, Yûnus Emre’nin dediği gibi, Çalab’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla.

Vesselam…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version