Yürek Ağacının Dalları

Amine Çalışkan 48 Görüntüleme 5 Yorum
5 Dak. Okuma

Hassas insanlar her alanda olduğuna inandığımız ve bizzat tanık olduğumuz naif, zarif, incitmemek için incinen insanlar… Diğer yanda incitmeyi üstünlük sanan insanlar…

Yürek ağacının dalları, bazen çok kırılgan olabilir. Bunu anlamak için karşınızdaki insanla belli bir yol almanız gerekebilir.

Hiç tanımadığı insanları fütursuzca yargılamak, ön yargıyla yaklaşmak incitme sebebi olabilir.

Bir ses tonu, veya adresi, zamanlaması yanlış bir söz diyelim.

Önce anlamak dinlemek gerekir. Burada hassas insanlar anlayış gösterirken, sabırsız ve kırıcı insanlar incitici olabilir.

Bireyler birbirini çok iyi gözlemlemiş ve anlamış olmalıdır. Kişiyi nelerin incittiğini tahmin edebilmek diyebiliriz.

Herkesin incindiği şeyler farklıdır. Bazen nefsimiz kalbimizin önüne geçer istemeyerek, bile olsa bir dal kırabiliriz…

Gönüller çiçekli bir bahçeye benzer, gönül gözüyle bakmayı bilmeyenler kırılmış, yok olmuş bir enkaz yığını bırakabilir.

Gülü dikeni ile sevdiren Rabbimiz, insanı hatasıyla sevmeyi emretmiş.

Renk renk çiçekler, her birinin kokusu diğerinden farklı, ayrıca bakımı da, kimi aşırı güneş sever, kimi gölge ve karanlık.

Gönül der ki; sev beni, yol açık yürü.
Yolcu der; yol çok uzun yorgunum.
Dil der; dinle beni, düşün anla.
Söz der; faklı dilleri konuşuyoruz.

İnsanoğlu yokuş yerine düz yolu tercih eder genelde. Zorlu yolda şikayet, isyan ve incitme kaçınılmaz son olur.

Bu dünyada her birimiz misafiriz ve üstünlük ancak “Takvâ” iledir.

Her incittiğimiz insan, Yaradanın hatırına yaradılanı sevme sözünü öteleme, hatta göz ardı etmek, gibidir. Yaratılanın kalbi incindiğinde, Yaratıcının kalbinin incindiğini unutmayın. En önemlisi, ah ve hak hukukuna giriyor.

Karşınızda ne kadar ters biri olursa olsun, her insan lisanı kadardır.

“Hakikat şehrine yolcu değilsen / Ne yolcuyu eğle ne yolu incit.” (Âşık Hüdâî)

Etrafınız çok kalabalık, belki çok iyi tanıdığınız insanları tanımıyorsunuz. Belki bazıları dostlarınız, yeri gelir dostunuza kırılırsınız, yeri gelir hiç tanımadığınız birine.

Evet bazı dostluklar pamuk ipliğine bağlı olabilir, ama şuna inanın insan asla gerçek dost bildiğine kırılmaz ve incitmez, çünkü onun ne istediğini çok iyi bilir. En ufak kırgınlıkta, incitmede dostluk düşmanlığa dönüşüyorsa, ortada dostluk yoktur hiç olmamıştır.

Kırılan taraf olun, varsın dostum dediğiniz sizi incitsin. Kim bilir gül için dikenin nazını çekmek gerekir.

Haklı olun, haksız olun sonuç olarak incitilmiş veya incinmiş bir yürek varsa özür dilemek erdemdir.

Ne Hak yanında, ne kul yanında incitme, incinme, kalp kırma, saygını koru. Yar ol, yaren ol, yoldaş ol, ama asla yara olma.

Dünya iki kapılı bir handır. İnsanın doğduğu an girdiği bir kapı, diğeri öldüğü zaman çıktığı kapıdır.

Girdiğinde eli bomboş olan bu kapıdan çıkarken arkasında bir çok duygu, acı ve ah bırakmamalı. Asıl incitmemek, burada çok önemli bu duygular, sizin dünyadan ahirete yansıyan eserleriniz olacaktır.

Arkanızdan adınız anıldığında tebessüm olmak varken gözyaşı olmayı kim ister ki?

Seviyor, seviliyor, belki sevilmiyor ama asla incitmiyoruz. Sevmek şahane bir duygu. Her ne olursa olsun, aşkla bakıyor gerekirse aşık oluyoruz. Karşınızdaki için değil önce kendinize bir bahçe, şenlik çiçeklerle, ve misk-i amber kokulu bütün sevdiklerinizi davet ediyorsunuz. Gönül bahçeniz, sevgiden naiflikten yana oluyor her daim. Rüzgar ekip fırtına biçmiyor, yağmur sonrası gökkuşağı oluyoruz.

Her renge saygı duyup neden, niçin demeden, sorgulamadan, incitmeden zarafetle, Mısır’a sultan olma ihtimalleri ile şahane duygular ekiyoruz gönül bahçemize.

Bizi biz yapan özelliklerimiz, dil bizim, gönül bizim, akıl bizim, farkımız, farkındalığımız olsun.

Durması gereken yeri bilmeyen, önceliği siz olmayan, her fırsatta size kendinizi değersiz hissettiren, dilleri zehir etkisi meydana getiren insanları kesinlikle hayatınızdan çıkarın. İncitmek öyle insanlar için sıradan bir davranıştır, hatta üzerine özür dilersiniz, bu da sizi onlar gibi yapar zamanla.

Önce temizlik yaparak başlayın, sizi dibe çeken, düşününce yüreğinize acı veren tüm yükleri silkeleyin.

Aynaya bakın ve mucize karşınızda. Önce kendinizi, sonra başkalarını incitmeden çiçekli yolda yürüyün, sevdiklerinizle, sevenlerinizle.

Hepimizin bir insan yüreğine ihtiyacı olduğunu unutmayalım. Kişiliğimizin kalbimizin aynası, hal ve hareketlerimizin birer örnek teşkil ettiğini, incitmenin belki yıllar boyunca kapanmayan izlerini asla unutmayalım.

Yüreklerde ayak izi değil, sevgi izleri bırakmanın sizi en üst mertebeye getirdiğini, en güzeli kul hakkı almamayı, arkanızda bir ölümsüz kişilik armağan ettiğinizi kesinlikle görmezden gelmeyin.

Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.

Sevgilerimle.

Hoşça kalın.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
5 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version