Acının Ruhu

Hüseyin Can Konar 27 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Karanlık onun içerisinde yaşamayı bilmiyorsan peşini bırakmazmış. Peki bu derinliklerden haykırsam duyulur mu sesim? Öncesinde çiçekler açan, şimdiyse geçit vermeyen bu yollar ardına kadar kuşatılmıştı. Ancak yine de dört bir yanı pencereyle çevrili sonsuzluğa uzanan duvarlarımı tekrar inşa edebildim bu yola, güneş ise bir gün daha karşıladı yıkanmış ruhları. Çok uzun zaman önce üzerime sinmiş esaretin kokusu. Benimle birlikte var olmuş bu koku çıkar mıydı üzerimden?

Kolay değildi elbet yol boyunca sana eşlik etmiş olanı öylece çıkarıp atabilmek ve yeni yola onsuz devam edebilmek. Herkesin yolu farklı noktada başlar, eğer tutunacak bir el bulamıyorsan, yaslanacak duvarda yoksa yine de ayakta kalıp yürümen gerekir bu yolda. Bu yol acının büyüklüğü kadardır, acı ise ruhun ta kendisidir. Eksik kalan her şeyi bir gün tamamlamak zorundasın; peki bunun için kendini hazırlayabilir misin? Bu çok zor. Ayakta kalabilmek ve o gücü ruhunda hissedebilmek için o durumun bütün zorluklarını ve acısını bütünüyle yaşamış ve ruhuna sindirmiş olmalısın. Kişinin mücadelesi ne ölürken ne de yaşarken işte tam olarak o zaman başlar. Bunu anladığı vakit o zaman yolun ağırlığını da bilmiş olur ve o an yaşam tekrar canlanır ruhunda. Aslında bu mücadele kendini tanımayla eş değer bir anlam ifade eder. Acıyı ruhunda beslemek, onu yetiştirmek çok uzun süreçlerden geçer. Eğer onu fark ettiysen bir adım daha yaklaşmışsındır; acı büyüdükçe daha çok yer kaplar ruhunda, büyür ve sona bir basamak daha dayar her an ve artık kapladığı yer yetmez taşar diğer insanlara. Küçücük bir şeydir insanları sürükler durur yayıldığı her yere. Bu bazen bir umut, bazen de yarım kalmışlığı temsil eden geçmişidir insanın. Bir eksiklik mi, yoksa yarının merakı mıdır her şeye rağmen bir adım daha atmasını sağlayan? Yavaş yavaş döküldüğüm şehir benimle birlikte acıyla kaybolurken bir yandan da arınmaya çalışıyor. Fakat bu kadar çirkinliğin içerisinde nasıl yaşam bulur ruhlar, olanları bu denli görmek acıyla birlikte ruha işleyen leke gibi tıpkı. Değişmeyen kalpler uzun zaman geçse de aynı imge ve duygularla yansıyor her defasında. Bugün esir kalmış tüm duyguların aynasıyım; insan her zaman bir şeyler anlatır, inkar edilen duygular acıyla pekişen ruhun eşsiz taraflarından belli eder kendini. Bilinmeyenlerin ardına hatta kilitli odaların ardında her zaman saklanmış ve kendini göstereceği günü bekler, eğer kendisini anlayacak birilerini görürse o da keşfetmek ister onu, ancak her ruh bunu kaldıramaz ve saklı kalan duyguları esir eder derinliklerine. Çünkü kolay değildir duyabilmek her acıyı, onunla yaşayıp var olabilmek kadar. Zaten duymak istemezsin de kimsenin varlığını ve bu en çok da içinde sürekli olarak sana seslenen için geçerlidir çünkü bilirsin ki sana gerçekleri söyleyen tek şey odur. Bir zaman sonra da bu seslerin aşılamayacağını anladığında kapanmasını istersin bütün duyduklarının. Ancak ruhuna sinmiş bu acılar azad olmaz öylece. Ne sorular ne de cevaplar son bulur kafanın içinde, gözler kapanmaz sürekli bir arayıştadır, kimi aradığını bilse de yine de kaybolmuş gibi devam eder seyretmeye.

Mezarlar içleri kazınmış, boşluğa uzanan insanlarla dolu bütün pişmanlıkların gömüldükleri tek yer. Burada; acılar, yarım kalmışlıklar, hüzünler ve en çok güven duyduklarından kalan kırgınlıklar saklıdır. Ruhları karaya kaplanmış olanlar hiçbir zaman bilemedi bu acıları oraya saklamadıkça, onlar sadece istedi yaralarına kabuk olmanı onu sürekli soyup atarlarken. İnsanlar ise hiçbir zaman anlayamadı birbirini, ya görmedi görmek istemediğini ya da göremedi görmesi gerektiğini. Bu yüzden anlaşılmadı kimseler tarafından cevabı sendeyken başkasında aradıkların. Ne yaparlarsa yaptılarsa da bu düşüncelerden paklanmadı ruhları her bir anı hapsolmuşken hafızalarına. Herkes bundan kolaylıkla arınamazdı, ruhu acıyla pekişmeyenler bir tebessümle geçip giderken hiçbir zaman değişmedi değiştikleri bu yüzden verilmiş bir söz bu, her ne kadar ruh acıyla kavrulsa da her zaman için tek ses olacak karşılarında ve bu bir sonsa da o zaman son kez tebessüm saçabilir aciz kalmış bütün ruhlara ve de acı ruhun derinliklerinde kaybolmuş olan en güzel başyapıtlardan biriyse, o da bir gün daha gün yüzüne çıkar ve selamlar saklanmış bütün kelimeleri son bir defa.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version