Beynin Yüzde Kaçı Sorunsalı

Murat Tepeler 30 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Yıllar önce bazı bilim insanlarının yaptıkları açıklamalar doğrultusunda oluşan genel bir kanıya göre: İnsanlar ancak beyinlerinin yüzde onunu kullanıyor. Şu an için Dünya üzerinde yaşayan insanların beyin kullanma oranlarının, bahsi geçen rakamdan çok daha az olduğuna inanıyor olsam da yüzde on hikayesi pek çok açıdan tamamen yanlış bir bilgi, hatta şehir efsanesidir.

Maazallah bu muhteşem organın binde biri bile işlemese, insan denen biyolojik robot hemen arızalanıyor. Son gelişmeler ışığında beynin tamamına yakın bir kısmında sürekli bir aktivite bulunmaktadır. Yani vücudun günlük enerji tüketiminin yüzde 20’sini kullanan beyin, yorulmak bilmez bir makine gibi tüm parçaları ile çalışmaktadır.

Peki ama zaten ilk andan beri mükemmel çalışan bir makine nasıl olurda daha çok gelişir ve güçlenir?

Benim bu konuda kendi kendime oluşturduğum bir teorim var. Bana göre beyin şu anda algılayamadığımız katmanlar içeriyor. Muhtemeldir ki bizler en üstte bulunan ve beynin gerçekten sadece yüzde onunu oluşturan katmanı kullanmayı birkaç milyon yıl sonunda ancak öğrenebildik. Anlaşılan o ki aslında beyin gelişim sürecimiz oldukça yavaş ilerliyor. Tabi istisnai durumlarda var. Tarih boyunca beynin daha iç katmanlarına doğru inmeyi başarabilen insanlardan bazıları değişik düşünce yapıları sayesinde sonraki nesillerin ilerlemesinin önünü açmıştır.

Bahsettiğim bu katmanları fiziksel olarak açıklayabilecek teknolojiye henüz ulaşamadık. Ama bu sürecin hızla ilerlediğini ve çok kısa bir zaman içinde kuantum bilgimizin de artması ile birlikte katmanlar arası geçişin kolaylaşacağını düşünüyorum.

Peki bu algılar açıldığında ne olacak?

Bu noktada yine konuyu daha iyi anlayabilmeniz için yapım yılı 2014 olan ve başrollerinde Scarlett Johansson ile Morgan Freeman’nın oynadığı Lucy adlı bilim kurgu filmini şiddetle öneririm. Beynin sınırları aşıldığında neler olabileceğini oldukça güzel bir dilde anlatmışlar.

Bunun dışında gerçek hayatta özellikle bu deneyimi yaşamış olan insanların yaşadıklarına, öğrettiklerine bakmamız yeterli. Evet bu insanlar her zaman aramızda bulundular ve bulunmaya da devam edecekler.

Pek çok bilim insanı ve diğer olağan üstü insan, tarih boyunca başka kimsenin yapamadıklarını yapma gücüne erişmişti. Bazıları matematiğin gizemlerini çözmüş, bazıları da fiziğin ve kimyanın sınırlarını zorlayarak daha önce hiç düşünülemeyen icatları hayata geçirmişlerdi.

Kim bilir zamanla bizlerde Hz. Süleyman (a.s.) gibi ışınlanabilir, Hz. Musa (a.s.) gibi denizleri yarabilir, Hz. İsa (a.s.) gibi yaşamı canlandırabilir ve Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi sadece sevginin gücünü kullanarak milyarları bir araya getirebiliriz. Gün gelecek bilemediğimiz alemleri görebilecek, bu diyarlar arasında akıl almaz hızlarda yolculuklar yapabileceğiz.

İşte eskilerin çok önceden beri varlığını bildiği kiminin çakra, kiminin boyut, kiminin de ruhani çağrışım yapan daha birçok şekilde isimlendirdiği katman dediğim şey aslında ALGI değişimidir. Algılarımızı açmayı başardığımız da işte o zaman küçük bir çocuğun üstüne bomba atmanın, biçare bize emanet edilmiş insan ve diğer tüm canlıların, her şeyi ile bize hizmet etmekte olan doğanın nedensizce katledilmelerinin zalimliğini de sanırım anlayabileceğiz.

O gün gelene kadar kalbinizden sevgi, ruhunuzdan umut hiç eksik olmasın dostlarım. Sağlıcakla kalın…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version