TUYUĞ
Tuyuğ’un sözlükteki anlamı “kapalı, imalı, cinaslı söz söyleme, şarkı söyleme” dir.
Genel olarak Tuyuğ’un özelliklerinden bahsedecek olursak; Tek dörtlükten oluşur ve kafiye şeması aaxa şeklindedir. Örnekte gibi;
Cümle alem gamzesi gül goncasın
Kalbimin can toprağı bülbülüsün
Gel sinem kabrinde ölüm bizi bul
Üzme cancağzımı sen sevdasın.
(Özgündür)
Naçizane benim verdiğim tuyuğ örneği, aşk ve güzellik konuludur. Fakat din, tasavvuf ve felsefi konularda da yazılıdır. Aslında tuyuğ daha çok hikemî ve lirik muhtevalara uygun bir nazım şeklidir. Şairlerin önemli bir düşünceyi kısaca dile getirmek istediğinde tuyuğa başvurur.
Genellikle mahlas kullanılmaz. Yani şair, kendini ön plana çıkarmaz, düşünceler öndedir.
İlk iki dizesinde söylenecek düşünceye hazırlık yapılır ve asıl söylenmek istenenler genellikle son iki dizede ifade edilir. Halk edebiyatındaki mani ile özdeştir bu konuda.
Tuyuğun en önemli temsilcisi olarak karşımıza Kadı Burhâneddîn çıkar. Bunun yanı sıra Nesimi’nin de ünlü tuyuğları vardır.
Aslımda konunun asıl özüne gelirsek Tuyuğ, Türkler tarafından oluşturulmuş nazım biçimidir. Rubainin Divan Edebiyatı’na Türkler tarafından kazandırılmış karşılığıdır. Daha çok Arap ve İran edebiyatından alınmıştır nazım şekilleri. Bu yüzdendir kıymetlidir Tuyuğ nazım şekli.
Ufak bir bilgi verelim Tuyuğ ve Rubai arasındaki farklarla ilgili. Şöyle denebilir. Tuyuğun sadece aruzun “failatün – failatün – failün” kalıbıyla yazılır. Fakat rubai 24 farklı aruz kalıbıyla yazılabilir. Ve Tuyuğlarda genellikle cinaslı kafiye kullanılır.
Kadı Burhâneddîn’in Tuyuğ nazım şeklinde kıymeti ise,
14. yüzyılda Anadolu’da yaşayan Kadı Burhâneddîn kadılık, vezirlik ve hükümdarlık yapmış âlim ve şair bir devlet adamıdır. Divan şiirinin öğelerini Türkçe’nin zenginliklerine katan onun içinde harmanlayan ve bunun ilk örneklerini veren ilk Türk şairlerdendir.
Edebi Kişiliği
Kadı Burhâneddîn, şiirlerinde, eski Anadolu Türkçesiyle birlikte Azeri ve Doğu Türkçesinin özellikleri de görülür. Çünkü o dönem, kullanılan diller, kesin çizgilerle ayrılmamıştı. Bir devlet adamı olarak dile de hakimdi. Böylece İran şiirine ait mazmunları geniş ölçüde Türk şiirine getirmiş ve Türkçenin dil ve ifade imkânlarından yararlanmıştır.
Şiirlerinde aşktan, eğlenceden, dünya zevklerinden, sevgilinin güzellik unsurlarından bahsetmekle birlikte, tasavvufun düşünce ve mecazlarına da yer vererek ele almıştır.
Yani özetle yazdığı tuyuğlar ve yaptığı cinaslı kafiyeler, onun milli zevke bağlı olduğunu gösterir.
“Dilberün işi itâb u nâz olur.
Çeşmi câdû gamzesi gammâz olur.
Ey gönül sabr it tahammül kıl ona,
Yâra irişmek işi az az olur.
(Kadı Burhâneddîn)
Örnektir:
Tasavvufi unsurlar barındırır.
“Düştü dünyanın zalim yollarına, (a)
Yoksa şeytanın alim olmasına, (a)
İç mi dış olsun a tam tersi imiş, (x)
İnsanın rengi nedir anlayasın.” (a) failatün-failatün-failün
(Özgündür)