Merhaba yaşam.
Sana zamanın içinden, bilinmeyen bir diyardan yazıyorum. Nasıl geçti bunca zamandır yaşam diye düşünür, dururum… Geçmişe dönüp baktığımda! Güzellik, huzur, sevgi, merhamet ve en önemlisi hayata güvenin olduğu yıllarda geçti. Komşunun birbirine koştuğu, yardımlaşmanın en güzel yaşandığı, kimi mahallede, kimi sokakta gülücükler saçarak oyunlar oynadığı, en güzel arkadaş ve dostlukların olduğu zamanı geride bıraktım.
Gençliğin en sakin, en samimi, en değerli zamanında en heyecanlı maçları izlediğim günleri hatırladım. Beraber bir takım kurup, komşu çocukları ile mahallede bir araya gelip maç yaptığımız, kimi zaman sohbet ettiğimiz günleri arar olduk.
Okul arkadaşları ile her sabah zil çalmadan önce buluşup, edilen sohbetlerin tadı damakta kalan bir zaman geçti.
Uzakta olan sevdiklerimize hasretimizi, özlemimizi, dertlerimizi bir kalem, kâğıt alıp içimizi döktüğümüz mektuplar hep yüreğimizin bir köşesinde saklı kaldı.
Yıllar hep gelip geçtiğinde! Zaman hızla akıp gittiğinde eski hayatı özler olduk. Ne bir muhabbet, ne bir samimiyet, ne bir huzur, ne de eskiden kalan güzel anlar kaldı yaşantımızda.
Ne oldu da! Hep eskilerde kaldı her şey? Ne yaptık ta! Eskileri arar olduk? Güzel günleri hep yâd ediyorum. Eski dostlukları, eski komşuları, eski muhabbetleri, yalansız, çıkarsız dostlukları özlüyorum.
Her yıl hep aynı dileklerle, aynı güzelliklerle, hayalleri hep bir sonraki seneye bırakarak eski bir seneye veda ediyoruz. Değişmesi gereken sadece takvimler olması gerekirken! Hayat ta takvimler gibi her sene değişti.
Bir takvim yılı daha geldi! Bir yıl daha yeni umutlarla, yeni beklentilerle bize huzur katar diye geldi.
Hoş gel bize yeni bir yıl…
Hoş gör bizi yeni bir yıl…
Hoş karşıla hayatı,
Hoşça kal dediğin her yıl bize hep mutluluk ver…
Umut var oldukça!
Güzel günler gördükçe!
Biz hep sana iyi ki geldin diyeceğiz…
Yılın bir önemi yok!…
Saatin zamanı yok!…
Zamanın birinde,
Zamanın ötesine,
Bir mektup bıraktım yaşama…


















