Mevsim geçişleri ve soğuk havalar gelmişken, bağışıklık sistemimizin adeta sınavdan geçtiği günleri yaşıyoruz. Bu hava değişikliklerine bir de yorgunluk, stres, uykusuzluk eklendiğinde vücudun savunma hattı büyük bir savaş içerisinde. Peki bu savaşı nasıl kazanacağız? Bilim bize şunu söylüyor: Günlük beslenmemizde yapacağımız küçük ama bilinçli seçimler, bizi kışın soğuk algınlığına, yorgunluklara ve hatta mevsimsel alerjilere karşı çok daha dirençli hale getirir.
Peki nedir bu seçimler? Aslında Türk mutfak kültürümüzde yer alan, sofralarımızdan eksik olmayan ve hepimize tanıdık gelen besinler… Örneğin tarhana çorbası. Anadolu mutfağının bu geleneksel lezzeti yalnızca içimizi ısıtmakla kalmaz; içerdiği yoğurt ve sebzeler sayesinde doğal bir probiyotik kaynağıdır. Bağırsak mikrobiyotasını desteklediği için, dolaylı olarak bağışıklık hücrelerinin aktivitesini de artırır. Araştırmalar, sağlıklı bir bağırsak florasının güçlü bir bağışıklık sistemiyle doğrudan bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
Bir diğer güçlü destek ise kızılcık. Yüksek C vitamini ve antioksidan içeriğiyle bağışıklık sistemini destekleyen kızılcık, aynı zamanda idrar yolları sağlığı üzerinde de olumlu etkiler gösterir. Günümüzde kızılcığın toz formu da oldukça yaygın. Yoğurdunuza ya da çocuklarınıza hazırladığınız içeceklere bir çay kaşığı kızılcık tozu eklemek hem lezzetli hem de bağışıklık dostu bir takviye olacaktır.
Beslenme listelerinde kış akşamlarının vazgeçilmezlerinden biri de kuşburnu çayıdır. C vitamini açısından portakaldan bile daha zengin olan kuşburnu, bağışıklığı desteklerken vücudu rahatlatır. Yanına yaban mersini ya da son dönemde oldukça popüler olan, biz beslenme uzmanlarının da gönlünü içerdiği besin değerleri ile fetheden aronyayı eklemek içeceği adeta antioksidan deposuna dönüştürür. Çocuklar içinse en güzel alternatif şiraz özüdür. Siyah üzümden elde edilen bu öz, resveratrol ve polifenol içeriğiyle güçlü bir antioksidan kaynağıdır. Düzenli tüketildiğinde hücreleri oksidatif stresten korur, bağışıklık sisteminin doğal savunmasını destekler. Şekerli içeceklere doğal bir alternatif olarak şiraz özünü sulandırıp meyve suyu şeklinde hazırlayabilirsiniz. Böylece çocuklar hem keyifle içer hem de bağışıklıklarını güçlendirmiş olurlar.
Zeytinyağı da mutfağımızın şifa dolu hazinelerinden biridir. E vitamini ve polifenoller açısından zengin olan bu değerli yağ, hücrelerimizi korurken bağışıklık sistemimize de destek verir. Günlük sofralarımızdan eksik etmediğimizde uzun vadede sağlığımıza önemli katkılar sağlar.
Zerdeçal ve zencefil, içeriklerindeki biyoaktif bileşenlerle iltihapla savaşır, soğuk algınlığına karşı destek olur. Bir bardak suya damlatılan 1–2 damla zahter yağı ise antiseptik etkisiyle boğaz enfeksiyonlarına karşı koruyucu olabilir.
Elbette iş yalnızca tabağımıza koyduklarımızla bitmiyor. Yeterli uyku, düzenli egzersiz, bol su tüketimi ve stres yönetimi de bağışıklık sisteminin en az beslenme kadar güçlü destekçileridir.
Sonuç olarak, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için mucizevi çözümler aramaya gerek yok. Çözüm; fermente ürünlerin probiyotik desteği, kuşburnunun C vitamini ve antioksidan kapasitesi, kızılcığın polifenol zenginliği gibi geleneksel mutfaklarımızın sunduğu doğal kaynaklarda saklıdır. Bu geleneksel besinleri modern bilimin ortaya koyduğu mekanizmalarla birlikte değerlendirdiğimizde, aslında sağlığımıza yaptığımız en güçlü yatırımı sofralarımız aracılığıyla gerçekleştirmiş oluruz.
Hastalığın size uğramadığı, sağlıklı bir kış geçirmeniz dileğimle.