Hikâyeyi bilirsiniz; hırslı bir bilim adamı, ölümü yenmek için ölümsüz bir beden meydana getirir; ancak bu ölümsüz varlık bir süre sonra kendisi için tehdit oluşturur. 1931 yılından beri birçok kez ve farklı şekillerde sinemaya uyarlanan Mary Shelley’in 1818 tarihli ünlü romanı “Frankenstein” ya da diğer adıyla “Modern Prometheus”, bu sefer Guillermo del Toro’nun yönetmenliğinde hayat buluyor.
Film, kuzey kutbunda buzda mahsur kalmış bir gemi ve gemiyi buzdan kurtarmaya çalışan mürettebatın yaralı hâldeki Victor’u bulmasıyla başlıyor. Kaptan, Victor’u gemiye alıyor ve Victor kendi hikâyesini anlatmaya başlıyor. Annesi, kardeşi William’ı doğururken ölmüştür ve Victor, annesini kaybettikten sonra yaşadığı acıyla kendini deneylere vermiştir. Kadavra parçaları ile insan meydana getirmeye ve onu canlandırmaya çalışmış, dini olarak uygun olmayan bu deneyleri yüzünden disiplin kurulu tarafından okulundan atılmıştır. Harlander isimli bir silah tüccarı, Victor’un deneylerine devam etmesi için destek sağlar ve Victor sonunda bir kulede yaratığı canlandırmayı başarır. Ancak meydana getirdiği bu insandan korkar ve kuleyi ateşe verip oradan uzaklaşır. Victor hikâyesini anlatırken yaratık gemiye gelir ve kendi hikâyesini anlatmaya başlar. Böylece film, yaratığın hikâyesi ile devam eder. Yaratık, kuleden kurtulup ormana kaçar; ormanda avcılar tarafından vurulur; tesadüfen avcıların yaşadığı çiftlikteki değirmen çarklarına sığınır ve buradan aileyi gizlice izleyerek insan hayatını öğrenir. Ailenin yaşlı üyesi ile tanışır ve ondan kitap okumayı öğrenir. Ancak onu aile kabul etmez; onu öldürürler ve çiftlikten dışarı atılır. Yaratık ölmemiştir, yaraları iyileşir ve bir süre sonra ise Victor’u bulmak üzere yollara düşer. Gemide Victor’u bulduğunda ise onunla son kez yüzleşir.
Film, görsel detaylarıyla adeta bir sanat eserine dönüşmüş. Özellikle bu filmi diğer uyarlamalarından ayıran en önemli özelliği, Guillermo del Toro’nun sahnelerinde ünlü sanatçıların eserlerini kullanması, ünlü bazı tabloların filmde canlandırılması, filmi daha etkileyici kılıyor. Bu Frankenstein’ı diğer uyarlamalarından ayıran başka bir özellik de canavarın daha çok insani, daha fazla naif, kırılgan bir ruh hâlinde betimlenmesi. Zaten filmin temasına bakarsak tam olarak Guillermo del Toro’nun ellerinde şekillendiğini anlıyoruz. Öyle ki yönetmenin “Pan’ın Labirenti”, “Suyun Sesi” filmlerinde de benzer görsel şölene tanık olabilirsiniz.
Frankenstein’ın çok sevilen yeni uyarlamasını Netflix’te izleyebilirsiniz. Yeni yazımda görüşmek üzere. Şimdiden iyi seyirler diliyorum.
















