Hiç karşılaşmadan sevmek, hiç tanışmadan tanımak mümkün mü? Ruhlar berzah âleminde ayrılarak dünyaya gelir. Her ruhun bir ya da birden fazla eşi vardır. Bu yalnızca karşı cins değildir. Hemcinsiniz, çocuğunuz ya da sizden önce yaşayana da olabilir. Hiç tanımadığınız birinin varlığından emin oldunuz mu? “Biri var! Bana benziyor, benim gibi düşünüyor, hissediyor!” Peki nerede? Bilmiyorum… Ama var..! Hissediyorum, deriz. “Hissettiğiniz, hatırladığınızdır.”
Bu dünyaya ait olmayabilir. Geçmişten gelen aşinalıklar, karşılaştığınızda uyanışa geçer. Sanki daha önce yaşamıştım, sanki yıllardır tanıyorum. Hatta bazen aynı düşünüp, aynı anda aynı cümleler dökülür dudaklardan. Tabii ki bu nadiren görülen bir durum. Koskoca dünyada ruhun diğer parçasını bulmak biraz zor. Ama yaşadığını biliriz. Aşkın ötesinde bir histir bu! İçsel huzur, sakin bir melodi gibi. Senkronize olan duygular, evrende gizemli bir yolculuk gibi. Aynı yemeği, aynı filmi, aynı manzarayı, aynı olan birçok dünyevi eylemi ve zevki farklı kalplerde aynı anda ve aynalayarak yaşamak gibi.
Biri yanlış, biri doğru olabilir. Biri sarışın, biri esmer. Fiziki ve ahlaki benzerlikten bahsetmiyorum. Mizacımız yaradılıştandır. Görüşlerimiz kültürümüzdendir. İnandıklarımız yöremizden, rengimiz coğrafyamızdandır, algımız âlemimizden. Fakat içten duyduğumuz o ses yaradılışımızdandır. “Hangi elbiseyi giyersen giy üzerine, soyunduğun vakit geriye sadece ruhun kalır.” Yani mizaç! Tekâmüldeki ruhun diğer parçaları, yolculuk sonunda birleşir. Bir diğeri temizlenmeden yolculuk bitmez.
Dünyaya gelirken hepimiz perdeleniriz. Bildiklerimizi unutarak geliriz. Özüne dönmek buradan gelir. Özünü fark ettikçe perdeler kalkar. Biri perdeli, diğeri yalın baktıkça ruhlar birleşmez. Aynı frekansa gelmeleri lazımdır, birbirlerini bulmaları için. Ve ruhlar bu dünyaya terbiye olmaya gelmiştir. Bazen sizi yoran, üzen, yıpratan kişi de olabilir bu, özünüzü bulmanız için.
Kısacası, her âşık olduğunuz kişi sizin ruh eşiniz, kayıp parçanız ya da armağanınız değildir. Bazen aşk sandığınız, nefsinizin oyunudur. Gerçek aşkı buldu mu, nefis devre dışı kalır. “Ruhlar nefisle değil, sevgiyle yol bulur.” Heyecan dürtüleri, uçuşan kelebekler, yükselen kan basıncı… Bunların hepsi beyin oyunu. Kalp demiyorum. Çünkü kalp, eşini bulduğunda yolunu da bulur.
Aslında konu çok daha uzun ve derin. Ben sadece kendinizi sorgulamanızı, gözünüzü dış dünyaya kapatıp kalbinize açmanızı istiyorum. Devamı gelecek…
Sevgiler, saygılar.