Çin Halk Cumhuriyeti, tarih ve kültür olarak çok eski bir döneme sahiptir. Birçok tarihi güzelliği bulunmakla birlikte bunlardan bir tanesi de meşhur Yasak Şehir’dir. Yasak Şehir’in yapımı, 1406 yılında Çin Hanedanı zamanında başlayarak kısa bir sürede tamamlanmış ve 1420 yılında muhteşem bir eser olarak ortaya çıkmıştır. Bu eser için 1 milyondan fazla beden işçisi çalışmıştır. Saray, yapılışından bu yana 24 imparatorun malikânesi olmuştur.
Bu eserin mimari özelliklerinden bahsedelim:
- 720.000 metrekarelik bir alana sahiptir.
- Saray, içinde 980 yapı/inşaat ve 8.707 odaya sahiptir.
- 10 metre yüksekliğinde surlarla çevrilidir.
- 52 metre genişliğinde yollara sahiptir.
- 4 adet ana kapısı ve çok zarif kuleleri vardır.
Saray iki ana bölümden oluşmaktadır:
- Dış avlu: Devlet erkânının tören yaptığı alandır.
- İç avlu: İmparatorun özel hayatı, ailesi ve hanedan halkının yaşam alanıdır.
Sembolik ve kültürel olarak çok anlamı olan bu saray, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kozmikleşmiş yapısını ve idari gücünü temsil eder. İmparatorun gücünü anlatır.
1925 yılında ise Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Saray Müzesi adı altında halka açılmıştır. Bu müze, paha biçilmez sanat eserleri, çini porselenler ve imparatorluk hazineleriyle doludur; bu da dikkatleri üzerine çekmektedir.
Sarayın ismini, halkın girmesinin yasak olmasından almaktadır. Renkler dahi önem arz eder: sarı renk imparatorluğu, kırmızı renk ise refah ve huzuru temsil etmektedir.
Kullanılan taşlar dahi Pekin’e uzak yerlerden getirilerek muazzam bir eser oluşturulmuştur. Ülkemizde de buna benzer eserler mevcutken, sarayın halktan uzak bir yönetim anlayışına sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti’nde bulunması dikkat çekicidir. Halkın açlıkla sınırlandığı, komşu ülkelerde çalışmak zorunda kaldığı; uzun çalışma saatleri, az haftalık tatil ve neredeyse yok denecek kadar az mesai kavramı olduğu bilinmektedir. Bu yüzden böyle eserler elbette önemlidir; ancak halkın yaşamı da en az onlar kadar önemlidir.
















