Her zaman söylerim: İnsanın ağzını beyni yönetir. Bu nedenle, “Bir anda ağzımdan çıktı” bahanesi benim için mesnetsizdir. Çünkü söz, bir düşüncenin dışa vurumudur. Her aklımızdan geçen düşünceye elbette katılmayız; zihnimizde bir konu hakkında birden fazla fikir belirir, biz bunları tartar, bazılarına daha çok yakınlık duyarız. Ancak düşünmeden konuşursak, henüz içselleştirmediğimiz ya da aslında katılmadığımız bir görüşü de ağzımızdan kaçırabiliriz. Bu yüzden konuşmadan önce düşünmek; neyin gerçekten bizim fikrimiz olduğunu anlamak açısından hayati önem taşır.
Ağzımız var diye, aklımızdan geçen her şeyi uluorta söyleyemeyiz. İşte tam bu noktada devreye akıl girer. Homo sapiens, yani insan, bu anlamda yaratılmış en zeki varlıktır. O halde bu zekâyı sadece üretmek için değil, konuşurken sınır koymak, sözü tartmak ve susmayı bilmek için de kullanmalıyız.
Beynin yavaş çalışıyorsa, konuşman da yavaş olmalı. Aceleyle söylenen her cümle, geri alınamaz yaralar açabilir. İnsan önce düşünmeli, sonra söylemeli. Çünkü kelimeler, sadece anlam taşımaz; karakteri de taşır. Hatta çoğu zaman, sessizlik bile bir duruş ifadesidir.
Ne söylediğimiz, nasıl söylediğimiz ve kimlerle nasıl konuştuğumuz, kişiliğimizin aynasıdır. Karakterli bir insan sözlerinden belli olur. Ama aynı şekilde, karaktersizlik de kendini dilde çabucak ele verir.
Bir de şu konu var ki beni hep düşündürür: Neden insanlar başkalarının kusurlarını konuşmaya bu kadar heveslidir? Neden eleştiri, sohbetin giriş kapısı olmuştur? Oysa eksikler konuşuldukça büyür. Kusurlar dillendikçe çoğalır. Güzellikler ise fark edildikçe artar.
Ben kendi adıma, insanların zaaflarıyla değil, meziyetleriyle ilgilenirim. Hele ki söz konusu kadınlarsa… Onların eleştirilmekten çok takdir edilmeye, kırılmaktan çok onarılmaya, yargılanmaktan çok anlaşılmaya ihtiyaçları vardır. Çünkü söz, bazen bir tokat gibi çarpar. Ve her tokat, iz bırakır.
Konuşmak sadece dudakla yapılan bir eylem değildir; bir zihin, kalp ve vicdan birlikteliğidir. Ağzımızı açmadan önce aklımızı açmalı, konuşmadan önce insan olmanın sorumluluğunu hatırlamalıyız.
Çünkü dil kalbin aynasıysa, onu tutan elin ne kadar temiz olduğu her kelimede ortaya çıkar.