Düşünce yapımız, olaylara bakış açımız ve onları nasıl yorumladığımız duygularımızı etkiler ve davranışlarımıza yön verir. Düşünceler, duygu ve davranışların yakıtıdır, enerji kaynağıdır. Şimdi düşünce sistemini ve etkisini daha iyi anlamak için metafor örneğini inceleyelim: Düşünceleri bir gözlük gibi düşünelim. Gözlüğünüzün camında bazı filtreler var ve bu filtrelerin sizin zihninizden geçenlere göre şekillendiğini, değişime uğradığını hayal edelim.
Yaşanılan bir olayın veya içinde bulunulan durumun kötü, olumsuz tarafına baktıkça gözlük buğulaşıyor, grileşiyor ve netliğini kaybediyor; objektif ve daha sağlıklı bir şekilde düşünce yapılandırıldığında da gözlük camı daha belirgin ve net bir hal alıyor. Olaylara daha gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirebiliyor. Buğulu ve net olmayan gözlük, bizim olumsuz, sağlıksız zihinsel düşünce yapımızı ifade ediyor. Bu olumsuz ve sağlıksız dediğimiz yapılar bilişsel çarpıtmaları, savunma mekanizmalarını, yanlış çıkarımları ve yorumlamaları içerir.
Örneğin, okula veya işe giderken yolda tanıdığınız biriyle karşılaştınız ve gülümseyerek selam verdiniz. Ancak karşınızdaki kişi size bakmadı ve selam vermeden yoluna devam etti. O an zihninizdeki ses “Beni gördüğü halde görmezden geldi, bana değer vermiyor, ben sevilmeyen biriyim.”; “Benim değersiz biri olduğumu düşünüyor, beni kimse sevmeyecek.”; “Beni üzmek ve bana zarar vermek için beni görmezden geldi.” şeklinde birçok sağlıksız bilişsel iç konuşmalar yapılmaya başlanır.
Bu düşüncelerle beraber içinizde öfke, kızgınlık, değersizlik, sevgisizlik gibi duygular belirmeye başlayacak ve o andan itibaren belki günün sonuna kadar veya belli bir zamana kadar kendinizi tükenmiş, mutsuz, enerjiniz sömürülmüş ve keyifsiz bir ruh halinde bulabilirsiniz. Ayrıca günü hemen tamamlamak ve güvenli bölgenize gitmek isteyebilirsiniz. Belki de artık kimseye selam vermeyeceksiniz.
Bu olayı daha farklı ve sağlıklı bir şekilde değerlendirelim ancak asıl önemli taraf karşımızdaki kişinin niyeti veya davranışı değil, bu durumda bireyin kendi benliği, ruhsal durumu ve duygusal sağlığı önemlidir. Diğer insanların kişi üzerindeki etkisi, izin verildiği ölçüdedir.
Şimdi örnek verdiğimiz olayı bir de şöyle yorumlasaydık neler değişirdi? Gülümsediniz ve karşılık alamadınız. “Beni görmemiş olabilir.”; “Kötü bir gün geçiriyor olabilir, benimle alakalı olmayabilir.”; “Birinin beni görmezden gelmesi benim değerimi ve biricikliğimi değiştirmez, ben her anlamda değerli biriyim.”; “Beni sevmemesi veya beni üzmek istemesi kanıtlayabileceğim bir durum değil, bu benim şahsi yorumum. Sadece kendimin sevilecek biri olduğunu biliyorum ve kendimi seviyorum. Beni seven insanlar da var.” gibi içsel konuşmalarla düşünce yapısı yeniden düzenlenerek daha sağlıklı ve olumlu bir yapı inşa edilebilir.
Bu şekilde kişi kendini telkin ettiğinde çevresinin birey üzerindeki etkisi ve kontrolü daha da azalacak; birey, çevreye göre değil kendisine ve benliğine göre çevreyi düzenleyecek, kişilik yapısını daha sağlıklı değerlendirecektir. Bu da psikolojik sağlamlığı artıracak; kendi gücünüzü keşfedeceksiniz.