İnsan, gördüğü muamele ile şekillenir. Peki, sizin tutumunuz nasıl bir dönüşüme yol açıyor?
Hayat bazen öyle dersler çıkarır ki, en bilgelik dolu sözler bile ancak yaşanmışlıkla anlam kazanır. Goethe’nin bu çarpıcı sözleri, insan ilişkilerinin özünü anlatıyor.
Yıllar önce, aynı kurumda çalıştığım bir müdür arkadaşım çaresizlik içinde odama geldi. Bir personelinden yakınıyordu:
—”Onunla baş edemiyorum. Benden onu kurtar. Yerine kimseyi de istemiyorum.”
Onu dinlerken, zihnimde ‘sorunlu personel’ etiketi beliriverdi. Ama içimde bir soru vardı: Bu etiket gerçeği mi yansıtıyordu, yoksa ona biçilen bir rol müydü?
—’Peki,’ dedim, ‘yarın bizde başlasın.’
O gece zihnimde kara bulutlar dolandı. Bu “sorunlu” olduğu söylenen kişi gerçekten huzursuzluk kaynağı mı olacaktı? Kurumun dengesi bozulur muydu?
Ertesi gün, o meşhur personel geldi. Odama aldım. İlk izlenimim? Rahat birine benziyordu. Sohbet etmeye başladık; ailesinden, genç kızlarından konuştuk. O anda, bir babanın endişelerini hissettim.
Ona döndüm ve dedim ki:
—”Sen genç kız babasısın. Benim de kızlarım var. Genç kız babaları toplumda daha dikkatli davranmak zorundadır. Bugün sergilediğimiz tavır, yarın çocuklarımızın kaderini bile etkileyebilir. Sen asil bir insana benziyorsun. Peki, diğer müdürle neden anlaşamadınız?”
Cevabı beni derinden düşündürdü:
—”Müdür beni hizmetçi gibi kullanıyordu. Benimle doğru düzgün konuşmuyor, aşağılar gibi davranıyordu. Ona hakkımı helal etmiyorum.”
İşte o an, Goethe’nin sözü zihnimde yankılandı:
“Bir insana olduğu gibi davranan, öyle kalacaktır. Bir insana olabileceği ve olması gerektiği gibi davran, öyle olacaktır.”
Belki de sorun personelin kendisinde değil, ona takılan etiketteydi.
Ona gözlerinin içine bakarak söyledim:
—”Sen asil bir insansın, öyle de davran. Burada birinci sınıf insan muamelesi göreceksin. Özel işlerimizle muhatap olmayacaksın. Tek isteğim, işini doğru ve zamanında yapman.”
Teşekkür etti ve çıktı. Ertesi sabah, kapı açıldığında gördüğüm manzara karşısında kısa süre nefesimi tuttum. Dün gördüğüm adam gitmiş, yerine özgüvenli bir beyefendi gelmişti. Sadece selam vermekle kalmadı, adeta kendini yeniden tanıttı.
O günden sonra iki yıl daha çalıştım. O kişi, kurumun en güvenilir, işine en sadık personeli oldu.
Bu deneyim, hayatımın en büyük derslerinden biriydi: İnsanlara değer verirseniz, çoğunlukla gösterdiğiniz değere göre hareket ederler.
Bizler birbirimize ayna tutarız. İnsanlara hak ettikleri değeri vermeden, onlardan “doğru” davranış beklemek adil mi? Başkalarının etiketlediği bir insanı, kendi potansiyelinden mahrum bırakmak, bizde kaç tane “keşke” biriktirir?
Bu hikâye bana sadece insan ilişkilerini değil, toplumun ve bireysel keşfin derinliklerini de öğretti.
Her birey içinde keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyel taşır.
Bizim görevimiz, bu potansiyele inanmak, ona alan açmak ve doğru bir tohum ekmektir. Çünkü asıl mesele, insanların bize nasıl davrandığı değil, bizim onlara nasıl davrandığımızdır.
Her insan, önüne konulan aynada kendini bulur. Siz, nasıl bir yansıma sunuyorsunuz?