Gönülden hoş geldin diyerek bir dostun karşılamasına ne kadar muhtacız, bilmem farkında mısınız? Öyle bir vakit ki, suskunluk yankılanıyor duvarlarımızda. Yollar, özlemle kıvrılıp uzanıyor, ayak seslerini duymak için. İnsan, insana muhtaç; kelimeler, ruhu kuşatacak bir sıcaklığa ama ısıtmıyor. Şu zaman ki ellerimiz boşlukta asılı, bir dokunuşa, bir sesin tınısına hasret. Kalbin bekleyişi, umudun sabrı ile birleşiyor; sancılar, gelecek bir gülüşle son bulacak. Bilirim, hasret sadece uzaklığın adı değil, insanın insana kavuşamama arzusudur. Ses sanki ta uzaklarda, gelen bir melodi gibi yaklaşıyor sonra kayboluyor. Sözler, rüzgârın fısıltısında yankılanıyor; ama o sesi duyacak olan insan orada bulunmuyor, zamana şifa olmuyor o sözler, sanki o sözler uzaylılara söyleniyormuş gibi hiç kimse kendisine söylendiğini sanmıyor…
Hoş geldin ey beklenen hoş geldin dostun gülüşüyle, ne kadar yalnızlık içinde söylenilmeyi bekliyor! Onunla gönüller tamamlanacak bu esaret dolu günler sabahlar yarım kalan dualar, her insan anlamı suskunlukta bulamıyor ki. Şimdi bu teknoloji çağında yollar daha kısa, kavuşmalarla geceler daha sıcak olacak, varabilirsek eğer. Çünkü insan varlığı, ruhumuza baharı müjdeleyen bir nefes gibi…
Gelişlerden söz ederken bak doğa da dile gelmeye başladı. Kuşlar, kanatlarında taşıdıkları haberlerle gökyüzünü dolduruyor. Cıvıltıları, hasretin susturduğu sessizliği bozan şarkılar gibi yankılanıyor. Uzaklara açılan pencereler, kanat sesleriyle umutlanıyor. Ağaçlar, dallarını rüzgâra bırakmış, sana dokunabilmek için hafifçe eğiliyor. Köklerinde sakladıkları geçmişin hikâyeleri, hışırtılarla anlatılıyor verdiği meyvelerin tazeliği tadı ile hatırlatıyor. Senin gelişin, kuruyan yapraklara yeniden yeşermeyi fısıldıyor. Ve her bahar, senin adını taşır gibi açıyor çiçeklerini.
Deniz, hasreti saklamayı bilirdi ama şimdi dalgalarıyla seni selamlıyor. Ufuk çizgisi, beklenenin gelişini kutlayan bir bayrak gibi dalgalanıyor. Sular, güneşi yansıtırken, varlığın bir ışık gibi düşüyor maviliğe. Her dalga, bekleyişin sabrını anlatıyor, her kıyıya vuruşta özlemle kavuşmanın ne kadar değerli olduğunu fısıldıyor. Rüzgâr, gelişinle yeni bir melodiye bürünüyor. Eskiden yalnızlığın şarkısını söyleyen esintiler, şimdi kavuşmanın sevincini fısıldıyor. Her yaprağa, her taşın üzerine senin adını işliyor. Gecenin serinliği, artık özlemin ürpertisi değil; senin varlığınla ılık bir dokunuşa dönüşüyor.
Bulutlar, özlem taşıyan mektuplar gibi dağılmaya başladı. Yıldızlar, göz kırparken anlatıyor sana olan hasreti. Yağmur, özlemi yıkayıp taze bir başlangıç getiriyor. Her damla, uzun süredir beklenen bir buluşmanın damgası gibi toprağa düşüyor. Çiçekler, seni selamlamak için topraktan başlarını kaldırıyor; her renk, gelişinin neşesiyle daha canlı parlıyor. Sen geldin ey hoş geldin, artık doğanın her zerresi tamamlandı. Yolunu gözleyen her şey, seninle gerçek bir nefese kavuştu. Sen geldin ve mevsimler yeniden anlam kazandı. Bahar, senin adını fısıldayarak açtı çiçeklerini; yaz, kavuşmanın sıcaklığını taşıyan güneşi serdi yollarımıza. Sonbahar, eski defterleri kapatıp yeni sayfalar açmanın vakti olduğunu hatırlattı; kış ise özlemin en derin hallerini, bekleyişin en sessiz yanlarını anlatan bir örtü gibi düştü toprağa.
Hoş geldin ey-Hoş geldin- özlemle çağrılan,
Rüzgârın serinliğiyle ruhu okşayan.
Gözler yolları süzerken, sen geldin,
Hasretin suskunluğuna son verdin.
Hoş geldin ey umutla beklenen, hoş geldin
Gecenin koynunda yıldız gibi parlayan.
Sen geldin, düşlerimiz renklendi,
Kalplerimiz yeniden sevdaya inandı.
Hoş geldin ey hoş geldin,
Sana açılan kapılar hasretin mühürlerini kırdın.
Şimdi yollar seninle şen,
Hasret bir gülüşünle dağılıp ortadan yok oldu.
Mevsimler gibi insanın iç dünyası da değişir, dönüşür. Bekleyiş zamanla sabra çevrilir, özlem derinlik kazanır. İnsan, içinde kopan fırtınaları sessizce taşır, ama bir gün… Bir gün kavuşmak, tüm o karmaşayı huzura dönüştürür. Sen geldin ve içimizde saklı kalan duygular su yüzüne çıktı. Düşüncelerin en uzak kıyılarına yol alırken, kalbin derinliklerinde yankılanan sesler artık huzur buluyor. Senin gelişinle yitip giden ümitler yeşeriyor, ruh yeni bir bahara uyanıyor. Çünkü insanın en büyük kavuşması, beklenen bir dostun, bir sevdanın, bir hayalin adımlarıyla gerçekleşir, ey hoş geldin dostun gülüşüyle, selamıyla.