Kalmaktan örülü duvarlarla çevrili,
Kalmanın bahçesinde bahar ayazları çarparken
Bul!
Bul özünde birikmiş olan,
Fark etmediğin,
Fark ettiğinde gecikmiş bütün eylemlerin,
Gücenikliğe evrilmesine aldırmaksızın
Bul!
Gitmekle başlar bazen bulmak
Ve bulunmak; asırlar önce kaybolmuş olsan da,
Bir gidişle kapanan kapının ardında kalan dünya senindir.
Bul!
İşte orada saksıdasın, mor menekşe olmuşsun.
Sonra şurada, sıcacık tutan renkli battaniye,
Duvardaki denizli, ağaçlı, güneşli tablo da sensin.
Çayını içtiğin bardak, hatta dilediğinde açtığın, ışıl ışıl
Dilersen kapattığın lamba…
Artık bulunmuşluğun huzuru en leziz katığın.
Bul, çünkü
Yalnız bir bulunmuşluk,
Kalabalık kayboluşlardan değerlidir.
Aslında ne gitmek gereksizdir ne kalmak zulüm. Bazen sürdürmek eziyet olur ve işte o zaman bitiş zili çalar. İnsanlar azınlıktayken çözümler, inananlar azınlıktayken fetvalar şahsa özelken, büyük bir toplum ve topluluk bu durumu zorlaştırmıştır.
Meselelerin birden çok yönü, insanların da nev-i şahsına münhasır olduğu düşünüldüğünde, birçok öneri hedefi teyit geçiyor gibi görünebilir. O nedenle sosyal medyada, özellikle insan davranışları konusunda, konunun uzmanları fikirleri de her zaman isabetli olmayabilir.
Girişteki şiirin açılımına gelirsek; gitmek onurlu bir eylem, kalmak ceza gibi yorumlanır çoğu vakit. İnsana, duruma, zamana göre bütün eylemler doğru olabilir. Mesele okuyabilmektir; olayları, sebepleri ve fıtratları.
Bizim için uygulaması zor görünen bir kararın sonrasında güzel gelişmeler de olabilir ve bunu dilemek ve tevekkül etmek tabi ki olması gereken davranıştır. Ancak insanın ruh durumu, yorgunluğu, fiziksel yıpranmışlığı, çevresel faktörler, toplumsal yargılar ve aile, akrabalar ve ve ve…
Bu yazının ana fikrini tam olarak anlatamadığımı düşünerek tek kelimeyle özetlemek gerekirse: değişkenlik diyorum. Mümkün olsa da bütün yargılarımızdan soyutlanarak bakabilsek olaylara. Bütün değişkenleri göz önünde bulundurabilsek mümkün olsa da. İnsanın gönlü mahkeme olsun, aklı avukat, vicdanı hakim mesela!
Gün içerisinde kırk türlü ruh haline bürünen, esen rüzgârdan, yağan yağmurdan etkilenen insanı anlamak elbette zor. Yine de denemek gerekiyor. Bu hassasiyet zaman içinde bize ağır gelebilir tabi ki; o nedenle empatinin dengesini de kurmayı öğrenmemiz gerekecek.
Vel hâlsıl-ı kelâm: ne kalan kurbandır, ne giden kahraman; ne giden özgürdür, ne kalan ziyan. Giden de kalan da biziz. Gitmek sadece hareket eylemi değildir. Bazen kalmak en yüreklice yapılmış eylemdir. Kararımız ne olursa olsun, eylemlerimiz vicdani, yürekli ve erdemli olsun.