Yahudi milletinin bin yıllık acındırma ve kendilerini mazlum hak olarak lanse etmelerinin, dünyadaki milletleri inandırmak ve onları bu konuda kandırmak için çok büyük çabalar harcadılar. Ekonomik olarak ifade bile edilemeyecek milyar dolarlar sarf ettiler. Sonunda da bunu dünyadaki milletleri kandırarak inandırdılar. Nankör ve lanetlenmiş bir halk olduklarını insanlara unutturmak, mazlum ve soykırıma uğramış bir millet olduklarını inandırmak için yüzyıllar süren bir emek harcadılar.
Hz. Musa (a.s) dönemini, Babil ve Roma devletlerinin yaptıkları üzerinden HOLOCAUST ENDÜSTRİSİ’NİN temelini attılar. Tarih 21. yüzyılın ortalarına geldiğinde Nazi Almanya’sı Adolf Hitler hükümetinin yaptıkları süreçte insanlara yaptığı insanlık dışı vahşeti, yıldırmaları, zulümleri kendileri için kullanarak HOLOCAUST ENDÜSTRİSİ’NİN binasını kurdular. Medya, yazılı ve görsel basın ve maddi imkânları ile de tüm dünyayı buna inandırmayı başardılar. Tabii ki planlarının perde arkasını da tüm dünyadan gizlemeyi de başardılar. Ancak Siyonist Yahudiler Filistin halkına uyguladığı soykırıma kadar bunu başarabildiler. Daha önceki yazımda “Turnusol Kâğıdı: Gazze” diye bir yazı kaleme almıştım. Orada Gazze’nin dünyada bir turnusol kâğıdı olduğunu uzun uzun bahsetmiştim. Merak eden okuyucularım yazımı tekrardan okuyup ne anlatmak istediğimi daha iyi anlayabilirler.
Siyonist Yahudilerin dillerinden düşürmedikleri ve üzerine sanayilerini kurmuş oldukları HOLOCAUST’tan biraz bahsedelim. Bu olayın da arka perdesini biraz irdeleyerek gerçekleri, aynanın diğer yüzünü görmeye çalışalım.
Holocaust, 1933-1945 tarihleri arasında Avrupa’daki Yahudi ve birçok millete karşı Nazi Almanya’sı Adolf Hitler hükümetinin ve işbirlikçileri tarafından sistematik olarak gerçekleştirilen zulüm, işkencelere ve katliamlara verilen tanımdır. Bu sistematik katliamlar sonucu birçok milletten insan yok edildi. Ancak en fazla dile getirilen millet Yahudi milleti oldu. Dilden düşmeyen, sanki tek bir millet katledilmiş gibi bir algı oluşturarak dünyada bir kamuoyu yaratarak mazlum bir halk olarak lanse edilmeye başlandı. Bu sadece aynanın görünen yüzüydü. Bir de aynanın görünmeyen yüzü Holocaust’un arka perdesi zaman içerisinde su yüzüne çıkmaya başladığına tanık olmaya başladık. Holocaust’un neden, niçin yapıldığını, gerçekleri görmeye başladık. Yahudi Siyonistlerin gizli planlarını hayata geçirmek için kendi milletinden bile olsa ölümlerine göz yumduğu ve kendilerine yaramayan, kendi planlarına karşı dindaşlarını ölmeleri için de her türlü planı yaptığını tarih bize göstermiş oldu.
Siyonist Yahudiler, kendilerine vaat edilmiş topraklar olarak ifade ettikleri toprak üzerinde kendi devletlerini kurmak için Yahudi milletini bir arada toplamak adına çok büyük planlar yapmaya başladılar. Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yaşayan Yahudileri bir araya toplamak için her türlü imkânlarını kullanmaktan geri kalmadılar. Avrupa’da yaşayan Yahudi milletini Filistin’e getirmek, orada çoğunluğu sağlayıp devlet kurmaya ikna etmeye ve göçe zorladılar. Filistin’e gelmek istemeyen Yahudiler için de her türlü gizli planlar yapmaya başladılar. Siyonist Yahudiler için hedefe ulaşmak için her şey mubahtır; kendi dindaşlarının katledilmelerine neden olsa bile.
Siyonist Yahudiler zengin bankerler aracılığıyla devletlerle gizli anlaşma yoluna gittiler.
Mustafa Güldağı’nın Derin İsrail eserindeki 149. sayfasında yazdıklarına bir bakalım:
Her şey planlı ve sırayla oldu. Hitler önce Almanya’da Yahudi memurları görevden uzaklaştırdı, sonra Yahudi dükkânları yağmalanmaya başlandı. Henüz katliam yoktu. Katliam yapılmadan Yahudilerin önce bu boykotlarla korkutularak göç etmeleri sağlandı. Bir kısmı göç etti fakat çoğunluğu duruyordu. Hitler yönetimi baskının dozunu arttırdı. Fişleme ve eziyet arttı. Yahudi nüfusunu öğrenmek ve fişlemek için Yahudilerin Yahudi isim kullanması için özel yasa çıktı. Yahudilere yapılan sosyal yardım kesildi. Yahudi öğrenciler okullardan atıldı. İşlerin kötüye gideceğini anlayan büyük bir Yahudi kitle göç etti. Plan amacına ulaşıyordu. 1939’dan sonra Yahudilere yönelik katliam ve işkencenin boyutu daha da arttırıldı. Yakma ve aç bırakma başladı. Bu korkutucuydu. Yahudiler öldürülüyordu. Toplu yakılıp öldürülenler de vardı. Bundan sonra Avrupa’dan kaçmalar ve göç hız kazanacaktı. Türkiye’ye bile gidenler olacaktı ve Filistin’deki Yahudi nüfusu da ciddi şekilde artacaktı. Plan tıkır tıkır işliyordu. Bu arada Yahudilerden işe yaramayacak olan 65 yaş üstü ve hasta olanlar Hitler tarafından özellikle toplu olarak yok ediliyordu. Onlar, İsrail’e de yaramazdı.
Siyonist Haim Weizmann bu konuyu şöyle anlatıyordu: “Avrupa’daki altı milyon Yahudi’nin umutları göçte. Bana sordular, ‘Altı milyon Yahudiyi Filistin’e götürebilir miyiz?’ diye. Cevabım hayır oldu. O trajedinin derinliklerinden kurtarmak istediklerim genç insanlar. Yaşlılar gelip geçicidir. Yazgılarına katlanacaklar ya da katlanamayacaklar. Onlar tozdur, şu zalim dünyada toz. Hayatta kalacak olan sadece genç dallardır. Bunu böyle kabullenmek zorundalar.”
Yani işe yaramaz ihtiyar Yahudileri ölüme ve zulme terk ettiler. Hitler’in bu yaşlı kesimi öldürmesini istediler. Bunu kendileri itiraf ediyor.
Algıyı yönetmek, yönetebilmek; siyahı beyaza, beyazı siyaha, iyiyi kötüye, kötüyü iyiye gösterebilmek, insanları da buna inandırabilmek çok büyük bir olay. Siyonist Yahudilerin bunu da çok güzel başardıklarını görüyoruz. Mustafa Güldağı’nın Derin İsrail eserindeki 151. sayfasında yazdıkları da dediğimizi kanıtlar nitelikte.
Alman Nazi tarihinin ve Adolf Hitler’in yaptığı iddia edilen katliamlar incelendiğinde, Nazi toplama kamplarındaki öldürme amaçlı gaz odalarının da birer tezgâh olduğuna dair önemli deliller ortaya çıkmaya başladı. Bu konudaki çalışmaların en önemlisi Amerikalı mühendis Fred Leuchter’in hazırladığı rapordur. Fred Leuchter, Amerika’da idam amaçlı kullanılan gaz odaları konusunda uzman bir mühendistir. 1988 yılında Nazi toplama kamplarında soykırım yaşanmadığını öne süren ve bu nedenle de Kanada’da mahkeme önlerine çıkarılan Ernst Zündel, Fred Leuchter ile bağlantıya geçti. Zündel, bu gaz odası uzmanı olan Fred Leuchter’i toplama kamplarının en ünlüsü olan Auschwitz’e gönderdi. Uzun incelemeler yaptı ve gaz odası olarak tanıtılan yerlerin gerçekten bu amaçla kullanılmış olmasının imkânsız olduğunu açıklayan ünlü raporunu yazdı. Daha pek çok araştırmacı ve tarihçi Nazi toplama kamplarında Yahudilerin imha edilmediğini, yalnızca işçi olarak çalıştırıldıklarını belgeleyen çalışmalar ortaya koydular. Buna göre Naziler hiçbir zaman Yahudileri imha etmeyi düşünmemişler, aksine işçi olarak çalıştırdıkları bu insanları hayatta tutabilmek için büyük bir çaba harcamışlardır. Toplama kamplarında hayatlarını kaybetmiş olan birkaç yüz bin Yahudi’nin ölüm nedeni ise savaş sırasında patlak veren ve Nazilerin tüm çabalarına rağmen bir türlü önüne geçilemeyen tifüs salgınıydı. Naziler, bu tifüs salgını ile baş edebilmek için Zyklon B adlı dezenfektandan bol miktarda sipariş etmişler ve bununla toplama kamplarının binalarını ve tutukluların giysilerini dezenfekte etmişlerdi. Savaş sonrasında ortaya atılan veya Yahudilerin Zyklon B ile toplu olarak öldürüldüklerini öne süren iddia ise gerçeğin ustaca çarpıtılmasından başka bir şey değildi. Siyonistler bu denli dramatik bir hikâye sayesinde, Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak için desteği Batı hükümetlerinden ve kamuoyundan kolayca elde edebileceklerini düşünmüşlerdi ve bunu da çok iyi bir şekilde başardıkları, bugünkü İsrail devletine bakıldığında anlaşılabilmektedir.
Holocaust sürecinin oluşumuna bakıldığında her şey ayan beyan ortaya çıkıyor. Tarih er ya da geç perde arkasında olan gizli anlaşmaları, görüşmeleri ve ilişkileri ortaya çıkarıyor. Siyonist Yahudilerin mazlum Yahudiler üzerindeki kirli oyunları ve anlaşmalara da değinmeden geçmek mümkün değil. Bu konuya da Mustafa Güldağı’nın Derin İsrail eserindeki 153-154. sayfasında değindiğini görüyoruz.
2. Dünya Savaşı sırasında bütün Avrupa’yı kasıp kavuran Hitler ve Nasyonal Sosyalist Parti, Almanya’da ilk ortaya çıktığı zaman henüz kimse tarafından tanınmaz ve kendilerine taraftar dahi bulamazken, önce ülkenin önde gelen Siyonist sanayicileri tarafından destek gördü. Krupp, IG Farben ve diğer bazı Yahudi şirketlerin sahipleri 1929 yılında bu partiye girdiler. Partinin toplantısında bulunanlar arasında, bir gün içinde Nazi oluveren Krupp von Bohlen, IG Farben’den Bosch ve Schnitzler ve Birleşik Çelik Kurumundan Vögler vardı.
Yahudi banker Warburg Almanya’ya geldiğinde Hitler’in danışmanları ile görüşmeler yapıyor. Temsil ettiği Amerikalı finansörler adına Führer’e başa geçmesi için 10 milyon dolar vaat ediyor. Bu arada Hitler, Wall Street’teki koruyucularıyla sürekli mektuplaşıyor: “Hareketimiz Almanya’da büyük bir hızla gelişiyor. Bana gönderdiğiniz para bitti. Bir dahaki sefere bana ne kadar alabileceğimi bildirmenizi önemle rica ediyorum.” Hitler’in bu ricası Yahudi bankalar tarafından karşılıksız bırakılmıyor. Yapılan kısa bir toplantıdan sonra Nazilere 15 milyon dolarlık yeni bir yardımın yine Warburg aracılığıyla yapılması kararlaştırılıyor. Nokta.
Sözlerimi toparlarsam, Siyonist Yahudilerin binlerce yıllık yapmış olduğu planları ve kurmuş oldukları düzenleri, oluşturmuş oldukları “zulme uğrayan” algıları Filistin toprakları üzerindeki yapmış oldukları zulümle silinip gitti ve bütün planları çöktü. Dünya milletleri şunu gördüler ki bugüne kadar mazlum ve soykırıma uğramış olarak kendini ifade eden ve bu yönde algı oluşturan Siyonist Yahudilerin tüm gerçekleri su yüzüne çıkmış oldu.
Yazımı Âl-i İmrân Sûresi’nin 54. ayeti ile bitirmek istiyorum:
“Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. (Allah onların kurduğu tuzakları bozacaktır.)”
Özgür Filistin, Özgür Kudüs, Özgür Mescid-i Aksa, Özgür Kâbe.
Duanızı, Filistinli Müslüman kardeşlerim başta olmak üzere dünyada zulüm altında olan tüm Müslümanlara eksik etmemeniz dileğiyle…
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.
