Misafirlikteydim. Sıradan bir akşamın telaşsız anlarından birinde, kalabalığımızın ortasında bir boşluk açıldı. Sohbetlerin arasından sıyrılan bir sessizlikte, içime döndüm. Gözle değil, gönülle baktım bir anlığına. Farkındalığımın perdesi aralandı, sanki dünya bir süreliğine durdu ve içimden bir ses fısıldadı: “Her şey Allah’tandır.”
O an, yanımda olan dostların tebessümünde, suskunluklarında, bakışlarındaki huzurda bir ismin yankısını duydum: Es-Selam. Kalpten kalbe akan bir selam gibi, Allah’ın Es-Selam ismi tecelli ediyordu çevremde. Anladım ki, yalnızca O’nun selamı gerçek huzuru getiriyor. Ve ben, farkında olmadan o selamın içine alınmıştım.
Hayat dediğimiz bu uzun yolculukta Allah, bana isimleriyle yaklaşıyordu. Kimi zaman Rab ismiyle… Beni sabırla eğiten, eksiklerimi görmemi sağlayan, her düşüşümde öğretmeyi murat eden bir Rabbi tanıyorum yavaş yavaş. O yetiştiriyordu beni (aslında hepimizi yetiştirdiği gibi) ve çocukluğumdan beri, hatalarda, kırıklarla, sorgularla… ama hep bir ilmek daha bilgelik katarak.
Kimi zaman Rahman ismiyle… Kalbime iyi insanlar çıkarıyor, yollarıma ince iyilikler serpiştiriyor. Ansızın gelen bir yardım eli, içimi ısıtan bir söz ya da sadece anlaşılmanın verdiği huzur… Bunların hepsi, Allah’ın bolca veren, esirgeyen rahmetinin işaretleriydi, anladım ve yine anlıyorum ki her an bir iyilik var hayatımızda. Her an bizim için iyi şeyler yaratılıyor Allah tarafından ve farkında olalım ya da olmayalım, o iyilik bizi kuşatıyor.
Daha sonra Rahîm ismiyle… Fark ettiriyor, uyandırıyor, yönlendiriyor. Sadece vermiyor; gösteriyor da. Kalbe düşen küçük bir şükran duygusu, gözyaşının içinde beliren bir farkındalık, bir dua anı… Bunların hepsi O’nun hidayetiyle mümkün oluyor. O, kendine çeken, içimizdeki puslu yolları aydınlatan, yolumuzu yeniden O’na yönelten bir sevgiyle sarıyor bizi.
Bir misafirlik anıydı belki… Ama içimde misafir olan nice ismin farkına vardım. Allah’ın isimleriyle sarılmışız; bazen bilmeden, bazen unutarak.