Bu siteyi kullanarak Gizlilik Politikası'nı ve Kullanım Şartları'nı kabul etmiş olursunuz.
Kabul et
HayrendişHayrendişHayrendiş
  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Kategoriler
    • Aile
    • Araştırma
    • Bilim & Kurgu
    • Bilişim & Teknoloji
    • Biyografi
    • Sevgi & Aşk
    • Çeşitli Bilgiler
    • Çocuk
    • Denemeler
    • Edebiyat
      • Öyküler
      • Şiirler
      • Hatıralar
      • Mesajlar
      • Sözler
    • Eğitim
    • Felsefe
    • Finans
    • Genel
    • Gezi
    • Güncel
    • Günlük
    • Hayvanlar Alemi
    • Hukuk
    • İlahiyat
    • İş ve Meslek
    • Kişisel Gelişim
    • Kitap & Dergi
    • Kültür & Sanat
    • Maneviyat
    • Motivasyon
    • Müzik
    • Nostalji
    • Psikoloji
    • Sağlık
    • Sevgi & Aşk
    • Sosyoloji
    • Spor
    • Tarih
      • Tarihi Mekanlar
    • TV & Sinema
    • Yaşam
    • Yemek & Mutfak
  • Okuma Listem
    • Okuma Geçmişi
    • İlgi Alanları
  • İletişim
Arama
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Yazarlar
  • Başvuru
  • Gizlilik politikası
  • İletişim
© 2024 Hayrendiş - Sitede yer alan makale, yazı ve şiirlerin tüm hakları yazarlarına ve Hayrendis.com'a aittir. Kaynak gösterilerek de olsa kullanılamaz. Web Tasarım: YD Web
Okunuyor: Kale Muhafızı
Paylaş
Bildirimler Daha fazla göster
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
HayrendişHayrendiş
Yazı Tipi Yeniden BoyutlandırıcıAa
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Yazarlar
  • Başvuru
  • Gizlilik politikası
  • İletişim
Arama
  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Yazarlar
  • Kategoriler
    • Aile
    • Araştırma
    • Bilim & Kurgu
    • Bilişim & Teknoloji
    • Biyografi
    • Sevgi & Aşk
    • Çeşitli Bilgiler
    • Çocuk
    • Denemeler
    • Edebiyat
    • Eğitim
    • Felsefe
    • Finans
    • Genel
    • Gezi
    • Güncel
    • Günlük
    • Hayvanlar Alemi
    • Hukuk
    • İlahiyat
    • İş ve Meslek
    • Kişisel Gelişim
    • Kitap & Dergi
    • Kültür & Sanat
    • Maneviyat
    • Motivasyon
    • Müzik
    • Nostalji
    • Psikoloji
    • Sağlık
    • Sevgi & Aşk
    • Sosyoloji
    • Spor
    • Tarih
    • TV & Sinema
    • Yaşam
    • Yemek & Mutfak
  • Okuma Listem
    • Okuma Geçmişi
    • İlgi Alanları
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2024 Hayrendiş - Sitede yer alan makale, yazı ve şiirlerin tüm hakları yazarlarına ve Hayrendis.com'a aittir. Kaynak gösterilerek de olsa kullanılamaz. Web Tasarım: YD Web
Hayrendiş > Edebiyat > Hatıralar > Kale Muhafızı
HatıralarÖyküler

Kale Muhafızı

Yekta Yıldızlı
Yekta Yıldızlı
Yayınlanma 3 Haziran 2025
41 Görüntüleme
Yorum yapılmamış
3
Paylaş
8 Dak. Okuma
Paylaş

Futbolla alakamın olmadığının en büyük kanıtı; topu rakipten öteye geçiremememdir herhalde. Çünkü ne zaman topu ayağıma alsam, çalım atayım derken çalım yemişimdir hep.

Yıllar önce amcamın oğlu İstanbul’dan bize misafirliğe gelmişti. Kendisi alt yapının umut saçan fakat bir o kadar da bilinmeyen bir yıldızıydı. Ama iyi topçuydu. Topu ayağına aldığında bize bir resital şölen izlettirecek kadar mahirdi bu işte. Bir gün “hadi stada gidip maç yapalım” dedi. Bende hiç isteğim olmadığı halde onu kırmamak için “tamam, hadi gidelim” dedim. Neyse gittik evimizin önündeki statta maç yapmaya. Fakat saymakla bitmeyecek kadar bir sorun silsilemiz vardı: Oynayacak kişi, oynamayı bilen kişi, krampon ve büyük bir sahaya yetecek kadar bir kondisyon. Maalesef hiçbiri bizde yoktu. Amcamın oğluna dönüp dedim ki “Ya oğlum, nasıl maç yapacaz? Gel en iyisi paslaşalım ya da sırayla kaleye girip şut çekelim birbirimize.” Suratındaki çaresizliği gizlemeye çalışarak “tamam” dedi. Ve başladık gelişigüzel şut çekmeye. Arada çalım da atıyoruz birbirimize. Tabi ben onu yapamıyordum ama en azından deniyordum. Biraz topla beraber ısındıktan sonra amcamın oğlu bana “kuzen gel seni kaleci yapalım” dedi. Cümlesini bitirdikten sonra şaşkınlığımı gizlemeden: “Ben ve kalecilik!” dedim.

“Evet kuzen, senden iyi kaleci olur. Güven bana.” Dedi. Bir yandan saçmalama dercesine jest ve mimiklerime halay çektiriyorum, bir yandan da “ulan acaba benden kaleci olur mu?” diye soruyorum kendime. Sonra düşündüm “Olum zaten ayağınla topu süremiyorsun. En iyisi geç kaleye, adam şutunu çeksin sende kurtarmaya çalış.” dedim içimden.

Beş dakika sonra kaleye geçtim. Amcamın oğlu da artistlik yapıyor kendince: “Uzaktan şut çekecem kuzen. Rahat ol.” Diyerek beni teskin etmeye çalışıyordu.

Topu aldı, ceza sahasının dışına çıktı. Başladı şut çekmeye. O atıyor ben tutuyorum. O atıyor ben tutuyorum. Baktı top fileye değmiyor. “Kuzen, biraz yakından atayım” demeye başladı. Topu aldı ve daha yakın bir mesafeden şut çekmeye başladı. Bu sefer o atıyor ben yiyorum. O atıyor ben yiyorum.

Bu böyle olmaz dercesine yanıma geldi. “Kuzen bir ay boyunca burdayım. Gel sana sağlam bir kalecilik öğreteyim” dedi. Okulda verilen ödevi yapmamış bir öğrencinin, ödev kontrolü sırasındaki o çaresizliğini resmeder bir surat ifadesiyle “tamam lan, gel öğret.” Dedim. Başladı öğretmeye. Normalde top geldiğinde topun yönüne doğru uçmazdım. Yani topa doğru sıçramazdım. Ama amcamın oğlunun verdiği birkaç taktikle bunu yapmaya başladım. Bu çalışmaları bir hafta üst üste yaptıktan sonra, kalecilik hoşuma gitmeye başlamıştı. Ve yapa da biliyordum.

Yine bir gün ben kaleye geçmiştim. Amcamın oğlu da şut çekiyordu. Kendimce akrobatik hareketlerle topu def etmeyi başarıyordum. Amcamın oğlu bana heyecanlı bir şekilde “kuzen, harbi fena kaleci oldun sen.” Dedi. Durdum, düşündüm. “Fena olmasa da sırıtmıyorum” dedim içimden.

Aradan iki hafta geçmişti. Göle yüzmeye gitmiştik. Üç ya da dört saat kadar yüzdükten sonra stada geldik. Tabi stada geldiğimizde büyük bir kalabalıkla karşılaştık. “Acaba bizi mi karşılamaya gelmişti bu kadar insan” diye düşünmekten kendimizi alıkoyamadık. Fakat öyle bir şey olmamıştı. İşin gerçeği şuydu: Şehrin futbol takımı antrenmana gelmişti. Takımla beraber de yöneticiler ve teknik direktör ekibi de gelmişti. Onlar ısınmaya başlamışlardı. Ve karşı kale tarafında antrenman yapıyorlardı. Benle amcamın oğlu da diğer kale tarafında çalışıyorduk. Ben kaleye geçmiştim. Amcamın oğlu da şut çekiyordu. Anlık olarak gaza gelmiş olmalı ki bu kaç haftalık süreçte ondan hiç görmediğim sert şutları görmeye başladım. En son dayanamadım “Yavaş şut çeksene oğlum!” dedim. O da “kuzen herkes burda. Belki senin kaleciliği beğenirler. Takımı alırlar.” Dedi. Ben de “Yok be. O kadar da iyi kaleci değilim.” Dedim. Ardından çalışmalarımıza tekrardan devam ettik. On dakika sonra yöneticiler yanımıza geldiler. “Gençler, bir iki şutta biz çekelim” dediler. Tabi o anda bir heyecan sardı beni. O ana kadar sadece amcamın oğlunun bilindik şutlarını kurtarmaya çalışmıştım. Şimdi ise tanımadığım birilerinin şutlarına karşı kaleyi muhafaza edecektim. Amcamın oğlu koşarak yanıma geldi. “Kuzen bak gelen her şutu kurtarmaya çalış. Beğenirlerse belki seni takım kadrosuna dahil ederler” dedi. O cümleyi duyduktan sonra heyecanım daha da artmaya başladı.

Ben bu heyecan ve muhabbet sürecinden sonra, yöneticilere “Şut çekin abi!” demeye başladım. Onlar da “tamam” dediler. Ben kaledeyim, amcamın oğlu sol çaprazımda bana bakıyor ve karşımda üç tane adam var. Başladılar şut çekmeye. İlk gelen şutu kurtardım.

Baktım amcamın oğlu alkışlamaya başladı beni. İkinci şutu da kurtardım. Bu sefer amcamın oğlu ıslık çalmaya başladı. Üçüncü şutu da kurtardım. Bu sefer de amcamın oğlu gülmeye başladı. Yanıma geldi. “Kuzen, sen neler yapıyorsun böyle ya?” dedi heyecanlı ve güler bir şekilde. Ben de “Oğlum, abartma. Alt tarafı iki üç tane şutu kurtardım. Nazar da değdirme bana.” Dedim. “Tamam kuzen. Sıkıntı yok. Hadi kurtar yine.” Dedi ve beni izlediği yere doğru ilerledi.

“Şut çekiyorum!” diye seslendi yöneticilerden biri. Ve çekti. Çektiği şut normalde kolay kolay kurtaramayacağım bir şut değildi. Fakat olmadı, kurtaramadım. Ya amcamın oğlunun nazarıydı ya da benim amatör beceriksizliğimdi. Tam emin olamadım. Emin olmak için “Abi, hadi bir şut daha çekin.” Dedim. “Tamam kardeşim hemen” dedi bir yönetici. Başladı şutları çekmeye. İnsafsız durmadan gol atıyordu. Ben ise durmadan gol yiyordum. Bir an için amcamın oğluna dönüp bakayım dedim. Bir de baktım ki o da bana bakıyor. Gözlerimizden ise manidar bir hüzün akıyordu. “Sağlık olsun” dercesine başımızı sallıyorduk.

Daha iki dakika olmamıştı ki yönetici abiler bize “Gençler, hadi siz bize biraz izin verin de antrenmanımızı tamamlayalım.” Dedi. Bizde “tamam abi” dedik. Aldık topumuzu elimize ve sahanın köşe tarafına geçtik. Artık dermanımız da kalmamıştı. Amcamın oğlu sert çektiği şutlardan, ben ise sert gelen şutları kurtarmaya çalışmaktan perişan olmuştum. Sahanın köşe tarafında oturduk, sırtımızı tellere dayadık. Ve yöneticileri ve futbolcuları izlemeye başladık. Aslında ben daha çok kaleciyi merak ediyordum. “Acaba nasıl bir kaleci? Nasıl topa doğru uçuyor? Gerçekten çok mu iyi?” gibi soruları kendi kendime soruyordum. Ben bu soruları zihnimde tartışırken kaleciyi gördüm. Kaleye geçmiş gelen şutları kurtarmaya çalışıyordu. Allah var çoğunu da kurtarıyordu. Ama işin ilginç tarafı bu kalecide bende hiç görmediğim bir şey vardı: Eldiven.

Döndüm amcamın oğluna “Kardeşim! Sen niye bana eldiven tak demedin hiç? Ulan top kurtarmaktan ellerim nasır oldu. Haberin var mı senin?” dedim ciddi bir ses tonuyla. O da bana dönüp “Kuzen, eldiven yoktu. O yüzden dememişimdir.” Dedi. Ben de “Tamam, haklısın. Eldiven olmayabilir eyvallah. Ama insan demez mi ‘kuzen eldiven kullansan senin için daha iyi olur?’ diye.” Dedim. Yaz ayında, soğuk içiniz yazılan bir içeceği sıcak içmiş bir insanın surat ifadesiyle “Kuzen, deseydim eğer eldiven bulabilecek miydik?” dedi. Ben de “Oğlum, gerekirse çorabımızdan eldiven yapardık” dedim. Ardından ikimizde birbirimize bakıp “Yav de bırak Allah aşkına!” dercesine bakışarak sitemde bulunduk. Sonra baktık ki acıkmışız. Evin yolunu tuttuk…

Şu an düşünüyorum da büyük ihtimalle, o gün benim için hiç başlamayan kalecilik kariyerim, orda bitti.

Bu Yazarın (Yekta Yıldızlı) Diğer İçerikleri:

Tiyatroda Amnezi

Mardin

Varoluşsal Betimleme

İnsanın Arayışı

İnsan ve Sorgulamaları

ETİKETLER:kalecilikönerilenlerYekta YıldızlıYekta Yıldızlı yazıları
Bu İçeriği Paylaş
Facebook Whatsapp Whatsapp Bağlantıyı kopyala Yazdır
Tepki Ver
Hayran1
Mutlu0
Üzgün0
Uykulu0
Sinirli0
Şaşkın0
Göz Kırp0
Avatar photo
YazanYekta Yıldızlı
Bağlantılar:
Yazar
Önceki İçerik Empati Eksikliği ve Olumsuz Rekabet Duygusu
Sonraki İçerik Tahammülsüzlük Üslubu
Yorum yapılmamış Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sosyal Medya

FacebookBeğen
XTakip Et
InstagramTakip Et
YoutubeAbone Ol

Yeni İçerikler

Dünkü ve Bugünkü Çocuklar
Hatice Ümit Arpınar
Çocuk
5 Haziran 2025
13 Görüntüleme
Rezilyans: Hayatın Fırtınalarında Dimdik Durabilmek
Halil Akın Kalkan
Kişisel Gelişim Psikoloji
5 Haziran 2025
12 Görüntüleme
İsmail Olabilmek
İbrahim Halil Özdemir
İlahiyat Maneviyat
5 Haziran 2025
11 Görüntüleme
Yalnızlıktan Değişime
Erdal Özaydın
Kişisel Gelişim
5 Haziran 2025
14 Görüntüleme
Duygularım Bana Ne Yediriyor?
Selin Okunak
Sağlık
4 Haziran 2025
38 Görüntüleme

En Çok Yorumlananlar

Minimalizm
Yaşam
Pilav
Hatıralar Öyküler
26 yorum
Aynanın Söylediği
Öyküler
26 yorum
Yorgunuz
Güncel
26 yorum
Her Şey Kendini Tanımakla Başlar
Öyküler
25 yorum

Bunları da beğenebilirsin

Şiirler

Küsurat

6 Temmuz 2022
Güncel

Ramazan İzlenimleri

28 Mart 2024
Öyküler

Gizemli Köşk

15 Haziran 2024
EdebiyatYaşam

Dünya Kimsenin

20 Aralık 2024
//

Hayatın Lezzeti “Hayrendiş” Olmakta!

Kurumsal

  • Hakkımızda
  • Künye
  • Yazarlar
  • Başvuru
  • Gizlilik politikası
  • İletişim

Hızlı Menü

  • Tüm Gönderiler
  • Bugün Eklenenler
  • Okuma Listem
  • İlgi Alanları
HayrendişHayrendiş
Bizi takip edin
© 2024 Hayrendiş - Sitede yer alan makale, yazı ve şiirlerin tüm hakları yazarlarına ve Hayrendis.com'a aittir. Kaynak gösterilerek de olsa kullanılamaz. Web Tasarım: YD Web
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Yazarlar
  • Başvuru
  • Gizlilik politikası
  • İletişim
Tekrar Hoş Geldiniz!

Hesabınıza giriş yapın

Username or Email Address
Password

Şifreni mi unuttun?