Manevra Kabiliyeti:
Manevra ne demek? diye bir soru ile başlamak istiyorum bugün yazarken. Manevra, bir düzeneğin işleyişini yönetebilme ve gerekli düzenlemeleri sağlayarak yönlendirebilme kabiliyetidir. Yani buradan bu tanımı bize doğru çevirecek olursam eğer; hayatımızda kendi manevra kabiliyetimizi güçlendirebilmek önemli.
Manevra yeteneğimiz aslında esnek olabilmek ile alakalı. Neden mi? Nedeni şöyle değerli okuyucu: Şöyle bir düşün, hatta güzelce bir hayal et bakalım: Kaskatı bir direksiyonun başındasın. Olası bir olumsuz durumda onu nasıl başka yöne doğru adapte edeceksin? Bu zor olur ve o zaman direksiyon gidişine aynı yöne doğru ilerlemek durumundadır. Sen o sırada etki edemezsin, orada söz sahibi değilsindir.
Bir de görüntüyü değiştir hadi şimdi: Direksiyon gayet yumuşak ve istediğin gibi hareket ettiriyorsun. O zaman yolun durumuna bağlı sağ veya sol şeride doğru direksiyonu rahatlıkla kırabilirsin. Bu da aslında kontrolü sende kılar. Burada somutlaştırdığım örnekten de yola çıkacak olursak eğer; esnek olabilmeyi önemli bir kavram ve sonucunda eylem olarak düşünebiliriz.
Kısa bir şekilde bilimsel bir gerçeklik de ekleyelim hemen buraya. Belki duymuşsunuzdur, beyin nöroplastisitesi olarak bilinen bilimsel bir kavram var. Bu, nöronların gelişebilir yapıda olduklarını gösteren bir tanım olarak karşımıza çıkar.
Beynin yapısal ve fizyolojik olarak değişime uğrama kapasitesini ifade eder. Nasıl ki bugün şpagat açmak için fiziksel esnekliğin olması bir gereklilik; hayatla beraber var olabilmek ve manevra kabiliyeti için zihinsel esnekliği sağlayabilmek de aynı şekilde. Burada şöyle de bir açılım yapmak faydalı olabilir: Beyin nöroplastisitesi dedik, artık tanımını biliyoruz. Peki, bu esneklik kabiliyeti nasıl oluşur? Aynı zamanda nasıl arttırılır? Esneklik kabiliyetini çok çeşitli şekillerde elde edebilirsiniz. Mesela zihinsel açıdan bulmaca çözebilir, bilişsel anlamda yeni beceriler öğrenebilir, farklı diller tecrübe edebilirsiniz. Bunların yanında düzenli egzersizler yapmak, beyindeki hücreler arası sinaptik bağları da güçlendirebileceği gibi yine esnek olma durumunuzu arttırabilecek bir başlıktır. En basitinden, her gün aynı yolda yürümek ya da sağ-sol el kullanımı gibi rutine bağladığınız şeylerde dahi farklı seçenekleri de denemek, değişik yolların olduğunu da size göstererek beynin ilgili loblarının aktive edilmesini sağlayacaktır. İzninizle son olarak bir sözümle bu bölümü bitirmek isterim: “Unutmayın ki rutin iyidir, fakat bir yerden sonra aptallaştırır. Algıda seçiciliği körleştirir.”
Hayat içerisinde karşılaşılabilecek her konuda bir dozun olması oldukça önemlidir. Bir konu özelinde ne çok eksi uçta ne çok artı uçta olmak konforludur. İbreyi ortalarda bir yerlerde bulundurmak ve orada o alanı oluşturabilmek meselesi önemlidir. Bu açıklamayı burada yapmaya gerek duymamın sebebini şöyle açıklayabilirim:
Kelimelerin gücü olduğuna, bizi etkilediğine inanırım. Ki bugün yapılmış olan çeşitli araştırmalar da bunu gösteriyor. İnsan fizyolojisi açısından baktığımızda %70 su ile çevrili bir bedene sahibiz. Bu da oldukça akan, akışkan ve yerinde durmayan bir molekül yapısına sahip olduğumuzu gösterir. Biz aslında yapımız gereği durağan değil; akışkan, hareketsiz değil; oldukça aktif bir role sahibiz. Bu sebeple kendimize nasıl yaklaştığımız; hangi kelimeleri, ne ölçüde ve sıklıkla kullandığımız, skalada oldukça önemli bir yer tutar. Sürekli kendimize yaklaşırken kullandığımız kelimeler döner dolaşır hücrelerimizde… -•^•● Yukarıda bir yerlerde, “Hayatla beraber var olmak” yazdığım yerde aslında “hayata karşı” ibaresini kullanmıştım. Sonrasında silip sizin de okumuş olduğunuz revize şekli ile ifade ettim. Çünkü “karşı olmak” kelimesi, “ona karşı var olmak” gibi bir anlam taşıyordu. Aynı “ben tek siz hepiniz” gibi de düşünebiliriz ●•^-. Halbuki ifade edilmesi gereken ise hayatın akışında yine onunla birlikte var olmaktı. İşte burada bir iş birliği vardı. Burada ben, hayata karşı olan tutumu onunla beraber olarak yola devam etmek anlamında esnetmiştim. Hülasa hayatımda olan biteni bir de bu perspektiften yorumluyor, farklı bakış açısına sahip olarak kendimi, duygularımı ve dolayısı ile hislerimi regüle edebiliyordum.
Hayatta her zaman illa büyük şeyler, büyük sonuçlar üretmede etkili değildir. Küçük nüansların etkisini görmezden gelmek de onların var olan etki alanını yok saymaz. Tıpkı burada benim yazarken silip revize ettiğim kelimeyi kullanmanın gücü ve öneminin olması gibi. Sevgili okur, bir de şu var: Tabii ki sadece yazı dilini değiştirmek tek başına bir etki alanı sunmaz. Her alanda tabiri caizse o fikir ile kendini kuşatabilmen gerekir.
Evet, yazı dilimi değiştirdim. Bunun yanında söylemlerimi değiştirdim, kendime kaynaklık eden dilimi değiştirdim. Esnek olmak biraz da buydu çünkü. Farklı ifadeler, farklı bakış açıları, tamamen farklı bir perspektif üretmek ve oradan bakabilmekti aslında. Ben de düşüncelerimin kılavuzunu yenilemeye başladım. İşte o zaman aynı devasa yapboz parçalarının birleşiminden oluşan bütünlük gibi karşıma bir oluşum çıktı. Eli yüzü belli, tabii ki her zaman gelişime ve değişime açık olan bir netlik ve bir açılım hali.
Sonra Biraz da Yavaş:
Tamam, esnek olduk, farklı düşünebiliyoruz. Peki, hayatı hızlı yaşarken değişimin, farkındalık dediğimiz hissin nasıl farkında olarak değiştiğimizi ve belki de üst basamaklara doğru çıktığımızı anlayacağız? İşte o zaman da kendi sesini dinleyerek biraz yavaş, usul, sakince kalabilmenin keşfine varmak önemli hale gelecek. Şöyle güzel kısa bir hikâye vardır tam da konumuzla alakalı: Kızılderililer bir ormanda yürürken hızlandıklarını hissettikleri anda ağaca yaslanıp beklerler. Nedeni sorulduğunda ise fiziksel olarak hızlandıklarını, fakat ruhlarının ise geride kaldığını, o yüzden beklediklerini söylerler. Yani düşünebilmek, bir yargıya varmak, özdeşim kurmak ve belki farklı açılardan düşünebilmek için ruhun fiziksel bedeni yakalaması; yani zihin-ruh-beden üçlüsünün birbirine yakın yerlerde olması lazım.
Herhangi bir fiziksel acı durumunda deriz ya hani; “Ağrı neredeyse can orada” diye. Evet, gerçekten de konu üzerine doğru bir kanı olma niteliği taşır. Peki, bu kısmı neden buraya ekledim? Bugün sağ elimin başparmağında yarasından ötürü bir ağrı var. Haliyle gün içinde bir şey yaparken çoğu zaman algım o tarafa doğru yöneldi. Acımdan kaynaklı ağrım olduğu için de çoğu hareketimi olabildiğince yavaş yapabildim. Bu bana aslında normal şartlarda da biraz yavaşlayabilme mottosunu kavramam gerektiğini düşündürttü. Yani hiçbir şey yokken de evet, yavaş adımlar atmalı; belki o an hangi pozisyondaysan durmalı ve bir şeyleri bakmaktan ziyade görebiliyor olmalı gibi. Yavaşlayabilmek de bize verilen, sahip olduğumuz muazzam bir seçenekken onu o kadar görmezden gelmişiz ki öyle bir kavramı komple lügatimizden de kaldırmışız aslında. Yavaşlık eşittir bir şeyleri kaçırmak gibi algılanır olmuş tanımında.
Biliyorum ki yaram iyileştiğinde ben yine hızlı davranmaya başlayacağım belki ama yavaşlayabilmek için ara ara yaptığım gibi kendime alanlar oluşturmaya devam edeceğim. Yani bu başlık kullanımım ile beraber ilgili yazımdaki gibi; “Hep yavaş modda takılalım, öyle de ilerlemeye çalışalım, sonra neden diye kendimize soralım” demiyorum. Sonuçta çokça kullanılan, “Nerede hareket, orada bereket” söylemi de su götürmez bir gerçeği temsilen var. Benim demek istediğim siz okurlara ve en başta kendi içimdeki bene denge mevzusu. Yavaşça dengede kalabilmek, esnek olma halinde denge ile var olabilmek. Hayattaki manevra kabiliyetini kendine has bir süre içerisinde geliştirmek ve böylece dengeyi kurmak, korumak… İşte burası asıl mühim olan yegâne mesele. Kısa bir notla bu ay da bana ayrılmış olan köşemdeki yazımı bitirmek istiyorum:
Burada okumuş olduğunuz ve daha da fazlasını içeriğinde bulunduran; denge, esneklikle beraber değişim, öz, öze giden farkındalık, bilinçli farkında olma hali, değişim ve tüm bunlarla beraber gelişim dediğimiz, o herkese özgü olan biricik gelişen süreçler biraz da nefes ve sevgi dillerinin olduğu bir başucu kitabı önermek istiyorum bugün size. Yazarı da bizzat bu yazının sahibi olur. 🙂
Okumak, keyifli ve öğretici bir vakit geçirmek sizin; sizde hoş bir sada bırakabilecek olmak da benim için şurada kıymetli bir yerde dursun. Keyifli, keyifle okumalar. 🙂
Linki de şöyle şuraya bıraktım: https://ty.gl/9l59gxgg6w



















