Bu ayki yazımı Kerbela ve Gazze arasında bir bağ ilişkisi kurarak ve bunu da siz değerli okuyucularıma aktarmak istedim.
İslam tarihinde bitmeyen ve kıyamete kadar sürecek bir acı vardır. Bu acı, Ehli Beyt mensubu Hz. Hüseyin ve beraberinde bulunan 70 kişinin Kerbela’da şehit edilmesidir. Kerbela olayında yaşanan bu vahşet, her Müslüman’ın yüreğinde kanayan ve hiçbir zaman dinmeyen bir acıdır. Kıyamete kadar bu acı hep yaşanacak ve hep dile getirilecek; gözyaşları içinde dile getirilip ağıt yakılmaya devam edilecektir. Dünya saltanatının sürmesi için Peygamber torunlarını katleden Yezid’e ve onun taraftarlarına hep beddua etmekten geri kalınmayacaktır.
Tarih akışı içerisinde Kerbela olayını ifade etmeye başlayalım. Sonra da Gazze ile Kerbela arasındaki bağı kurmaya çalışalım.
661 yılında Hz. Ali suikast sonucu şehit olunca, Hz. Hasan halife olur. Daha önce halifelik sorunu, Hz. Ali ve Muaviye arasında askeri bir çatışmaya (Sıffîn Savaşı) neden olur ve birçok Müslüman hayatını kaybeder. Hz. Hasan, halifelik makamına geçtikten sonra Muaviye ile bir başka savaşın çıkmasını da engellemek için Muaviye ile antlaşma imzalar. Bu anlaşmanın en önemli maddelerinden biri de, kendisinden sonra hilafeti saltanata döndürmeyecek; bunun yerine istişare ile halifenin seçilmesine izin verecekti.
Maalesef, Muaviye öldükten sonra yerine söz verildiği gibi istişare yoluna gidilmeyip, Muaviye’nin oğlu Yezid babasının yerine halifelik makamına geçerek kendini halife ilan etmiştir. Yezid’in halifeliği, Müslümanlar arasında büyük tepkilere neden olmuştur. Çünkü Hz. Hasan ve Muaviye arasında istişare yoluyla yapılan halifelik anlaşması hiçe sayılarak, Yezid’in halife olmasıyla halifelik makamı kendi vasfını yitirerek saltanat usulüne çevrilmiş oldu.
Yezid, halifelik makamına geçer geçmez iktidarını ve otoritesini sağlamlaştırmak için İslam beldelerine mektuplar göndererek kendisine itaat etmelerini istedi. Kûfe halkı ise Hz. Ali’ye sıkı sıkıya bağlı olduklarından, Yezid’in halifeliğini tanımadıklarını ifade ederek Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’e mektup yazarak kendisine bağlılıklarını bildirip Kûfe’ye davet ettiler. Hz. Hüseyin de amcaoğlu Müslim b. Akîl’i durumu yerinde görmek ve uygun bir zemin sağlamak üzere Kûfe’ye gönderdi. Önceleri Müslim, Kûfe’deki çalışmalarında başarılı oldu ve Hz. Hüseyin de bunun üzerine Kûfe’ye doğru yola çıktı. Müslim’in Kûfe’deki faaliyetleri Yezid tarafından haber alınca, Kûfe Valiliği’ne zalim Ubeydullah getirildi ve Müslim yakalanarak idam edildi.
Hz. Hüseyin kafilesiyle yolda hareket ederken Arapların ünlü şairi Ferezdak ile karşılaştı. Hz. Hüseyin ondan Kûfe’deki durumu sorunca, Ferezdak, “Halkın kalbi seninle, kılıçları ise Benî Ümeyye iledir; kaza ise gökten iner ve Allah dilediğini işler.” dedi. Hz. Hüseyin de, “Doğru söyledin, Allah’ın dediği olur.” dedi ve yola devam ettiler.
Hz. Hüseyin, Müslim’in ölüm haberini yolda öğrenince çok üzüldü. Kûfelilerin kalleşlikleri ve döneklikleri meydana çıktığını, Müslim’e oynanan oyunların her şeyi ortaya çıkardığını gördüğü hâlde, Kûfe halkı kendini davet ederken canlarıyla, mallarıyla yanında olduklarını söyleyip çağıranlar dağılıp kaçtığı durumda bile Hz. Hüseyin, ailesi ve onunla beraber yola çıkan dostlarıyla yola devam etmekten çekinmedi.
Hz. Hüseyin’in ordusu ile Yezid’in ordusu Kerbela’da karşılaştı. Hz. Hüseyin’in ordusunda bulunan 70 adama karşılık, Yezid’in ordusunda 4500 kişiye yakın kişi vardı. Bu savaşta Hz. Hüseyin ve beraberinde bulunan Ehli Beyt şehit edildi. Geride kalan Hz. Hüseyin’in ailesi de esir alınarak Şam’a götürüldü. Bu olay, tarihe Kerbela Olayı (Katliamı) olarak yerini aldı.
Kerbela olayında dikkat edeceğimiz konulardan biri de şuydu: Dünyadaki makamı için Peygamber torunlarını katletmekten çekinmeyecek kadar dünya sevdaları için gözleri dönmüş olan insanlar. İkinci konu ise Peygamber torunlarını kandırarak yola çıkarıp sonra onları yarı yolda bırakarak katledilmelerine neden olan bir ümmet. Bu iki konuya değindikten sonra Filistin/Gazze konusuna gelelim.
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Hz. Peygamberin ümmeti, Yahudi Siyonistler tarafından Kerbela’daki gibi boğazlanarak şehit ediliyor. Yahudi Siyonist İsrail ve onun işbirlikçileri, ABD başta olmak üzere destek verenler, bir avuç Müslüman’ın üzerine kimyasal bombalarla, füzelerle soykırım uyguluyor.
Kendi makamlarını, koltuklarını kaybetmemek için ses çıkarmayan sözde ümmet liderlerinin Yezid’den ne farkı var?
Sessiz kalan ümmetin, Hz. Hüseyin’in yola çıkmasına sebep olan ve onu yarı yolda bırakıp katledilmesine neden olan Kûfe halkından ne farkı var?
Bu ümmet nasıl Kerbela’da yaşanan bu vahşetin hesabını veremezse, 21. yüzyılda Filistin/Gazze’de yaşanan bu vahşetin hesabını da veremeyecektir.
21. yy Filistin/Gazze’de yaşanan bir Kerbela’dır. 7. yy’da Peygamberimiz (s.a.v) torunları Kerbela’da boğazlanıp katledildiler.
21. yy’da ise Filistin/Gazze’de Peygamberimiz (s.a.v)’in ümmeti boğazlanıp katledilmeye devam edilmektedir. Kerbela’da yaşanan bu vahşet, İslam dünyasında bir acı olarak devam etse de, Filistin/Gazze’de yaşanan bu vahşet hem İslam hem de dünya tarihinde büyük bir vahşet ve soykırım olarak kıyamete kadar devam edecektir.
Ümmet, Kerbela’nın yıl dönümünde Yezid ve onun işbirlikçilerine beddua ve lanet ediyoruz. Bugün Filistin/Gazze’de yaşanan bu soykırıma sessiz kalan, sözde İslam devletlerinin yönetiminde bulunan o sözde yöneticilere beddua ve lanet ediyor muyuz?
Bugün Siyonist Yahudi İsrail ve onun işbirlikçileri tarafından Filistin/Gazze’de ümmet boğazlanıyor, derileri yüzülüyor, namusları çiğneniyor, bedenleri köpeklere ve yırtıcı hayvanlara ikram ediliyor. Geride kalan ümmet sessiz bir şekilde hayatlarını sürdürmeye devam ediyor. Tekrar ifade edeyim: 7. yy’da sessiz kalan Kûfe’deki ümmetten ne farkımız var?
Kendi bakış açımla 7. yy’da yaşanan Kerbela olayıyla 21. yy’da yaşanan Filistin/Gazze arasında bir bağ kurarak ifade etmek istedim.
Rabbim, gözümüzün önündeki perdeyi kaldırmasını, yüreğimizdeki korkuyu gidermesini, dünya sevgisini yüreğimizden söküp atmasını, ümmet bilincini yüreğimizde hissedip bir olmayı nasip etmesini, Siyonist Yahudi İsrail ve işbirlikçi düşmanlara karşı savaşacak bir iman nasip etmesini Yüce Yaratandan diliyorum.
Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle…