Bazen siz de uçtuğunuzu hayal ediyor musunuz? Böyle batmakta olan Güneş’e karşı, çimen kaplı bir tepenin üzerinde durup esen rüzgârın teninizi okşamasının ardından, bordo mavi gökyüzüne doğru yükseldiğinizi görüyor musunuz? Bu, benim çocukluğumdan beri sıklıkla yaşadığım bir histir. Özellikle rüzgârlı havalarda nerede olduğumun önemi olmadan kendimi rüzgârın kuvvetine bıraktığımı hayal ederim. Nedenini bilmiyorum ama her zaman havalandıktan sonra doğrudan yükselmek yerine önce belli bir irtifada ilerlerim. Kendimce bir mantığım ve uçuş kurallarım da vardır. Mesela ilk havalandığım nokta mutlaka elektrik direkleri ya da binalardan uzak olmalıdır. Neme lazım, uçmak isterken bir de durduk yere bir yerlere takılmak ya da elektriğe kapılmak keyfimi kaçırabilir. Hayalimde uçarken bile hız kurallarına uymayı da ihmal etmem. Bazen cesaretimi toplar, bulutların üstüne bile çıkarım. Özellikle böyle zamanlarda kalbimin hızla çarpan sesi bana ayrı bir zevk verir.
Bu astral seyahati, hayatın normal akışında başıma gelen olaylar ve ben de yarattığı stresi üzerimden atmak için kullanırdım. Her zaman da işe yaramıştır. Eskilerin dediği gibi tebdil-i mekânda ferahlık vardır. Gençlerin anlaması için daha güncel konuşacak olursam, bu söz, bulunduğu mekânı değiştirmek kişiyi rahatlatır olarak da söylenebilir. Bu mekân değişimi astral olsa bile işe yarıyor…
Merak ediyorum, içinizde kaç kişi bu kadar gerçekçi bir uçuşu hayal edebiliyor? Aslında merak etmekten çok, sizin dikkatinizi çekmek için bu soruyu soruyorum. Çünkü biliyorum, hepiniz hayatınızın bir noktasında, zihinleriniz daha dış etkenler yüzünden sınırlanmamışken bunu yapabiliyordunuz…
Evet, bundan eminim çünkü hepiniz bir zamanlar çocuk olmuştunuz. Benim hâlâ bunu hayal edebilmemin tek sebebi de içimdeki o çocuğun büyümesine izin vermememdir.
Peki, bu içimizdeki çocuğun büyüyüp birer stres topu haline gelmesini nasıl önleyeceğiz? Şimdi burada uzman görüşü bildirme gibi bir niyetim olmadığımı belirterek, size kendimce bulduğum bir yolu anlatmak istiyorum. Bu herkeste işe yarar mı, onu bilemem ama ben elli yıldır faydalanıyorum dostlarım.
İlk yapmanız gereken gözlerinizi kapatmak. Şimdi tek bir şey düşünmenizi istiyorum. Acaba bir süper güce sahip olsam, bu ne olurdu? Ama burası önemli. Sadece bir seçim hakkınız var. Bunu bir daha değiştiremeyeceksiniz. Bu yüzden en çok istediğiniz süper gücü seçmelisiniz.
Ben çocukluk yıllarımda ilk önce kovboy olmayı çok severdim. Elimde mermisi hiç bitmeyen bir silahım olduğunu hayal eder ve kötülerle savaşırdım. Sonraları bu popüler kültürle birlikte değişime de uğradı tabi. Benim başımı ilk döndürense sinemada izlediğim Örümcek Adam filmi ve onun sahip olduğu süper güçlerdi. Duvarlarda gezdiğimi hayal ediyor, evimizin bahçesinde sanki elimden çıkan bir ağ varmış gibi oradan oraya sallanıyordum. Sonra bir gün Süpermen hayatıma girdi. Ve işte o gün bugündür uçuyorum.
Bunu size anlatıyorum çünkü illaki zamanın bir anında sizi etkileyen bir film, bir roman ya da çizgi film karakteri olmuştur. Siz de bunu kullanın istiyorum. İşte bu yüzden bilim kurgu edebiyatını çok seviyorum. Biz anlamasak da, hayatın her anında etkilendiğimiz bir kültürdür bilim kurgu.
Aslında sadece bilim kurgu değil; genel olarak doğrudan hayal dünyamızı genişleten, üretken olmamızı sağlayan tüm kurgu kitaplar, sinema ve diğer sanat eserleri hep bunun için var oldu ve var olmaya devam edecek.
Sizden ricam, içinizdeki çocuğa iyi bakmanız. O, hayatınıza reset atmak istediğinizde, yaratıcı tarafından içinize yerleştirilmiş, zamanı geldiğinde fabrika ayarlarına dönmenizi sağlayacak yegâne yazılımdır.
Hayal etmeye devam edin dostlarım.