Bugün belki de hiç olmadığım kadar mutluyum. Kanatlarım olsa uçmak istiyorum. Bu tarifi mümkün olmayan sevincimi belki de yıllar önce “Ben öğretmen olmak istiyorum.” deyişime borçluyum. O gün ne kadar yürek varsa dokunacağıma, herkesi iyileştireceğime ve her şeye koşturacağıma dair söz vermiştim kendime. Bugün ne kadar isabetli bir karar aldığımı hissettim.
Meslek seçimi, hayatın seçimidir, derdi liseden bir hocam. Koşulsuz, şartsız fedakârlık gerekmeli, sabırla taçlanmalı, kalplere hitap etmeliydi. Bulunduğu yeri güzelleştirmeli, her hâliyle sevgi ve şefkat timsali olmalıydı. Hâl böyleyken bu tanıma en iyi gelen mesleğin de nitekim öğretmenlik olduğunu biliyor ve ona göre seçim yapmıştım.
Üniversite eğitiminden sonra Ağrı Özel Eğitim Uygulama Okulu’na atamam çıkınca, yıllardır hayalini kurduğum mesleğime nihayet kavuşmuş ve öğrencilerimle tanışıp okuluma alışmıştım.
Cumartesi günü saat 7’de çalan telefonum, uykunun en derin yerinde açılan gözlerimle elimin telefona gidişi… Arayan, özel eğitim uygulama okulu öğrencilerimden Zehra’ydı. Telefonu açmadan içimden geçen telaşı şu an bile satırlara dökmek zor geliyor. Telefonu açtım ve aniden gelen sesle kendime geldim:
— Hocammmmm, ben atandım hocam! Hem de en sevdiğim şehir olan İstanbul’a atandım. Size ve emeklerinize çok teşekkür ediyorum. Bu süreçte bana bir tek siz inandınız ve ben de bu inançla güç alıp bugün bunun sonucunu gördüm.
Çok duygulanmıştım. 90 puanla atanmıştı. Zehra’yı tebrik edip anne ve babasını da tebrik ettikten sonra telefonu kapattım.
Lise 3. sınıfta sınıfı bırakacağını, okumak istemediğini bir arkadaşından duymuştum. Yaptığım görüşmeler sonucunda az da olsa umudunun kaldığını ve tekrardan başlayacağını söylemişti. Liseyi bitirince aşçı olmak istediğini ve yaptığı yemekleri herkesin beğeneceğini de eklemişti. Düzenli görüşmeler sonunda karşılık bulmuştu. Okul dersleri iyiye doğru gidiyordu. Ailenin de beklentileri yükselmişti. Verimli ders çalışma tekniklerini uyguluyor ve düzenli kitap okuyordu.
Nihayetinde bugün hayallerinin gerçekleştiğini, umudunu yitirmediğini, kendi iç denetimini nasıl yönettiğini görünce gelecekteki ve şu anki öğrencilerime de anlatacağım çok malzeme bırakmıştı. Muhıkı’nın şu cümlesi bile bu kutsal mutluluğu tarif etmek için yeterli geliyor insana: “Öğretmenler, geleceğin mimarlarıdır; bilgi ve sevgiyle yoğurdukları her bir öğrenci, dünyayı değiştirme potansiyeline sahiptir.”