Bir nefese iki şükür lazım; bir alırsın, nefesini tazeler; iki alırsın, ruhunu hafifletir. (Sadi Şirazi – Gülistan)
Şimdi, farkında olmadan bir nefes aldın. Sonra verdin. Belki hiç düşünmedin ama bu iki basit hareket sana hayat verdi. İşte tam da bu yüzden iki şükür borcun var: İlki nefesi alabildiğin için, ikincisi verebildiğin için.
Nefes almak sadece biyolojik bir refleks değildir. Tasavvufta nefes, Allah’ın Hay isminin tecellisi kabul edilir. Her nefes, yeniden doğuş; her veriş, arınıştır. Bir çocuk ağlayarak ilk nefesini aldığında aslında dünyaya “geldim” der. Bir insan son nefesini verdiğinde “gidiyorum” der. Aradaki bütün hayat, bu iki şükür arasında geçer.
Mevlânâ der ki: “Her nefeste O’nu an, çünkü her nefes sana verilen ömrün yeni bir sayfasıdır.”
İnsan, solumanın değerini çoğu zaman nefesi sıkıştığında fark eder. Oysa önemli olan bunu her an fark etmektir.
Mesela şikâyet nefesimizi ağırlaştırırken, şükür hafifletir. Şikâyetin, olumsuz sözün enerjimizi aşağı çektiği; şükrün ise bizi ferahlattığı aşikârdır.
Hz. Ali der ki: “Bir kelime söylenir, evrende yankılanır. Ve döner, sahibini bulur.”
Şikâyet de, şükür de yankılanır. Şikâyet ettikçe karanlık büyür; şükrettikçe ışık çoğalır. Nefesin şükrü işte bu yüzden evreni de etkiler. Çünkü biz biriz. Görünmez bağlarla bağlıyız. Aldığımız her nefese şüphesiz şükür borçluyuz.
Modern insan nefesini kaybetti. Yüzeysel, telaşlı, yarım ve yetersiz nefesler alıyoruz. Oysa farkındalıkla alınmış bir nefes, bedene de ruha da şifadır. Zihni sakinleştirir, kalbi yavaşlatır, bedeni onarır.
Bilim de bunu doğrular: Derin nefes almak, parasempatik sinir sistemini aktive eder; yani bedeni “dinlen ve şifa bul” hâline sokar. Kalp atışı dengelenir, kortizon azalır, serotonin artar. Stanford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma gösterdi ki, günde sadece 5 dakika derin nefes farkındalığı yapan kişilerde stres hormonu %20 azalır. Demek ki nefes yalnızca bedeni değil, zihni ve ruhu da dönüştürüyor.
Şimdi nasıl mı yapacağız?
- Gözlerini kapa.
- Derin bir nefes al. İçine çekerken de ki: “Şükür, hayat bana yeniden bahşedildi.”
- Nefesi ver. Bırakırken de de ki: “Şükür, içimdeki yük hafifledi.”
- Bu döngüyü üç kere tekrarla. (Burundan al ve ağızdan yavaşça ver. Nefesi aldığın sürenin iki katı süreyle nefesini boşaltmaya çalış.)
Nefes, hayatın bizden gizlemediği ama bizim çoğu zaman fark etmediğimiz en büyük mucize. Aldığında hayatı içine çekiyorsun, verdiğinde yüklerini bırakıyorsun. İşte bu yüzden bir nefese iki şükür borçlusun: İlki var olduğun için, ikincisi hâlâ devam edebildiğin için.
Şimdi derin bir nefes al… Dolu dolu. Sonra bırak gitsin. İşte gördün mü? Yaşıyorsun. Ve bu tek başına şükretmek için yetmez mi?