Öz şefkat, kısaca zor zamanlar geçiren bir arkadaşımıza — örneğin kendini yetersiz ya da başarısız hisseden veya zorlu bir yaşam mücadelesi veren birine — nasıl destek veriyorsak, aynı şekilde kendimize de davranabilme yetisidir.
Bu, kolay bir şey değildir. Çünkü hata yaptığımızda içgüdüsel olarak kendimizi suçlama eğiliminde oluruz. Bu yargılayıcı iç sesimiz bizi koruma amacı taşısa da, düşünceleri ayrıştırıp bize iyi gelen kısmı alabilmek bu noktada önemlidir.
Gerçek şu ki, bir arkadaşımıza hata yaptığında dünyanın sonu olmadığını, herkesin hata yapabileceğini ve bu yüzden onun yetersiz ya da başarısız olmadığını söylediğimiz gibi, aynı desteğe ve gerçeğe bizim de ihtiyacımız vardır.
Biraz düşünelim.
En son bir hata yaptığınızda kendinize nasıl davrandınız?
Şimdi bu durumu başka bir açıdan ele alalım: Aynı hatayı çok sevdiğiniz bir arkadaşınız yapsa ve size üzülerek, perişan bir hâlde anlatsa, ona nasıl yaklaşırdınız?
Veya başka bir senaryo düşünelim: Arkadaşınıza, kendinize davrandığınız gibi davrandığınızı hayal edin.
Bu düşünce size ne hissettirdi?
Belki biraz acımasız, belki de anlayışsız hissettirdi, değil mi?
Öz şefkati anlamanın en basit yolu, kendimize iyi bir arkadaşımıza nasıl yaklaşıyorsak öyle yaklaşmaktır. Daha kapsamlı bir açıklama ise, öz şefkatin üç temel bileşenden oluştuğunu vurgular:
- Öz Nezaket: Zor zamanlarda kendimize karşı yargılayıcı değil, anlayışlı ve şefkatli olmaktır.
- Ortak İnsanlık Hâli: Hatalar yapmanın ve zorluklar yaşamanın insana özgü bir durum olduğunu, bu deneyimlerin herkes tarafından paylaşıldığını kabul etmektir.
- Farkındalık: Duygusal acılarımızı ve zorlayıcı deneyimlerimizi fark etmek; onları ne abartmak ne de bastırmak, dengeli bir şekilde gözlemleyebilmektir.
Öz Nezaket
Bu kavram, bir hata yaptığımızda — ki bu yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır — kendimizi acımasızca eleştirmek yerine daha sevecen bir tutum geliştirmemizi sağlar. Böylece hatanın oluşturabileceği duygusal zararın önüne geçebiliriz.
Öz şefkat, duygusal iyilik hâlimizi artırarak zor durumlarla daha sağlıklı ve etkili bir şekilde başa çıkmamıza yardımcı olur.
Ortak İnsanlık Hâli
Öz şefkatin temelinde birbirine bağlı olma duygusu yer alır. Bu, tüm insanların gelişmekte olan ve kusurlu varlıklar olduğunun; herkesin başarısızlıklar yaşayabileceğinin ve yaşamda zorluklarla karşılaşabileceğinin farkında olmaktır.
Kişi zorluklar ve acılar yaşarken yalnız olmadığını ve bu deneyimlerin insan olmanın bir parçası olduğunu kendine hatırlatır. Herkes zorlanabilir. Bu zorlanmaları yaşarken kişinin kendini dışlamak yerine, bu deneyimlerin evrensel olduğunu bilmesi önemlidir.
Bu farkındalığı hatırlamak bile, birçok eleştirel düşünceyi kendimize karşı daha şefkatli hâle getirebilir.
Farkındalık
Şu anın gerçekliğine açık olmak; tüm düşüncelerimizin, duygularımızın ve duyumlarımızın hiçbir direnç ya da kaçınma göstermeksizin farkındalık alanımızda olmasına izin vermektir.
Peki farkındalık neden öz şefkat için vazgeçilmez bir bileşendir?
“Çünkü acı çektiğimizde kendimize doğru dönebilmeli ve bunu kabul edebilmeli; kendimize ilgi ve nezaketle yaklaşacak kadar acımızla birlikte olabilmeliyiz.”
(Dr. Kristen Neff & Dr. Christopher Germer)
Öz Şefkat
“Görevin sevgiyi aramak değil; yalnızca sevgiye karşı kendi içinde inşa ettiğin engelleri aramak ve bulmaktır.”
Rumi
İnsan olarak, kendimizi koruma içgüdüsüyle sevgiye karşı engeller koyabiliriz. Bu engeller ve sınırlar bize bir ölçüde güvende hissettirebilir. Ancak güvende hissetmenin başka bir yolu da farkındalıktır.
Eğer savunma mekanizmalarımızı bilinçli bir şekilde fark edersek ve zor zamanlarımızda kendimize şefkatle yaklaşmayı başarabilirsek, bu durum olumlu bir değişime zemin hazırlar. Böylece kendimizi daha açık ve sağlıklı bir şekilde koruma ve destekleme yoluna gidebiliriz.
İçsel ve dışsal kusurlarımıza rağmen kendimizi kucakladığımızda, hem dışarıdan gelen hem de kendi içimizde olan sevgiye daha sağlıklı bir yerden bakabiliriz.
Psikolojik Dayanıklılık
Diğer çok önemli kavramlardan biri de psikolojik dayanıklılıktır.
Psikolojik dayanıklılık, zor deneyimler ve öngörülemeyen, bizi zorlayan olaylar karşısında baş edebilme; uyum sağlayabilme; toparlanabilme ve esneyebilme gücü olarak tanımlanır.
Sosyal destek, bilişsel esneklik kazanımı ve duyguları düzenleyebilme becerileri bu kavramı destekler. Önemli nokta şudur: Psikolojik dayanıklılık problemi ortadan kaldırmaz, bastırmaz ya da halının altına süpürmeye çalışmaz.
Daha uzun vadeli bir kazanım için, zorluklarla başa çıkabilme becerisini pekiştirerek geliştirmeyi içerir.
İşte bu noktada öz şefkat devreye girer.
Kendimizi ve kusur olarak adlandırdığımız yönlerimizi kucaklamayı ve kabul etmeyi öğrenmek; gelişmek ve iyileşmek için ihtiyaç duyduğumuz dayanıklılığa kapı aralar.
Elbette burada anlatıldığı gibi, gerçek hayatta kötü bir şey yaşadığımızda durumu olduğu gibi kabul etmek zor olabilir; hatta bu, imkânsıza yakın bir his oluşturur. Ancak her şey gibi, öz şefkat de pratikle ve istekle geliştirilebilen bir beceridir.
Kötü bir olayla karşılaştığımızda, bilinçli bir şekilde durumu fark etmek yerine “insani” bir tepki olarak bağırabilir, çağırabilir ya da kendimize kızarak ağlayabiliriz. Bu tepkilerin ifade biçimleri oldukça çeşitlidir.
İşte bu noktada öz şefkat devreye girmelidir. İnsan olmanın zorluklarıyla birlikte duygusal tepkilerimizin doğal olduğunu kabul etmek, öz şefkatin önemli bir adımıdır. Kimi zaman sesimizin yükselmesi ya da duygularımızı yoğun bir şekilde ifade etmemiz normaldir. Bu durumları kabullenmek ve kendimize şefkat göstermek, yaşadığımız zorluklarla başa çıkma sürecini kolaylaştırır.
Öz Şefkatli Farkındalık
“Hissettiğim her şeyi — hissetmemem gerektiğini düşündüğüm duyguları dahi — yargılamadan hissetmeme izin verdim.”
Hissettiğimiz tüm duygulara, kendi ihtiyaçları doğrultusunda yer açmak mümkündür. Bu dengeyi taşıyacak kapasiteye sahip olduğumuzu fark ettiğimizde, yaşamımızda birçok şeyin değiştiğini gözlemleyebiliriz.
Bu değişim yalnızca zorlu olayları atlatmamıza yardımcı olmakla kalmaz; kazandırdığı esneklikle hayatımızın pek çok alanına da olumlu şekilde dokunur. Duygularımızı kabul etmek ve onlara değer vermek, sadece zor zamanlarda değil, günlük yaşantımızda da daha sağlam bir temel oluşturmamıza olanak tanır.
Böylece hem kendimize hem de çevremizdekilere karşı daha şefkatli ve anlayışlı olabiliriz.

















