Jean-Jacques Rousseau “Yalnız Gezenin Düşleri” kitabında şöyle der: “Özgürlüğün insanın canın istediğini yapması demek olduğuna hiçbir zaman inanmadım, özgürlük daha çok yapmak istemediğini yapmamaktır” der.
Rousseau’nun bu sözünden, özgürlük istediğini yapma, istediğini söyleme gibi görülse de, gerçekte istemediklerimizden uzak kalma ve yapmama daha derin anlamında, gerçekte daha fazla yoğun anlam içermektedir. Bu sözün içeriğine indiğimizde, bilinenin aksine özgürlük, korunma hakkını saklı tutmasıdır.
Hayatın akışı içerisinde öyle hal ve durumlar olur ki, istenileni yapmaktan öte, istenileni yapmaktan uzak durma halidir. Bir nevi yapmak istemediğimiz hal ve durumlardan uzaklaşma halidir.
Özgürlük, sınırsız eylemde bulunmanın ötesinde, istemediğimiz eylemleri yapmama durumudur. Kendi irademiz dışındaki durumlarda kendimizi koruma halidir de. Bizi zorlayan, bizde baskı oluşturan hallerden kendimizi koruma durumumuzdur. Bir birey olarak istediğimizi yapma hali olsa da, asıl önemli olan irade dışındaki durumlarda istemediğimiz durumlardan uzaklaşmanın ve istem dışı davranışları yapmak istememenin, yapılmamasının, o eylemi yapmadığımızda yaşadığımız sakinlik ve iç rahatlığı her şeyin ötesindedir.
Öyle değil midir ki, istediğimiz işleri yapmak bir birey olarak bizleri ne kadar mutlu ederse, irade dışındaki davranışlardan uzaklaşma da bir o kadar zihin sakinliği sağlar. Düşünsenize, istemediğiniz bir davranışın mümessili olmak gerek zihinde bir yorgunluk getirdiği gibi, bedensel olarak da bıkkınlık ve üzüntü hali yaşatması da olasıdır. Onun içindir ki, biz insanların gerçek özgürlük yaşadığını, irademiz dışındaki davranışlarda takındığımız tutum ve yaklaşım göstermektedir. Ve bunun kendi özgürlüğünde yaşattığı sakinlik ya da baskı belirler. Bu da gösteriyor ki, özgürlük kendi içinde yaşama hakkını saklı tuttuğunu ve bizi koruduğunu en belirgin gösterge olarak.
Ayrıca, canımızın her istediğini yapmak da özgürlüğün içinde görülmemelidir, olmaz da zaten. Başkalarının özgürlüklerini ihlal ediyorsanız ya da başkalarının yaşama hakkını kısıtlıyorsanız, bu özgürlük değildir. “Bizlerin özgürlüğü, başkalarının özgürlüğünün başladığı yerde biter.” sözünü herkes bilmektedir ve bu söz de durumun önemini ne güzel ifade etmektedir.
İrademiz dışındaki durumlarda kendimizi ifade edebilmek, dahası istemediğimiz eylemlerden ya da sözlerden uzak kalmak, gerçek anlamda özgürlüktür. İstemeden yapılan her davranış ya da sözlerin insanın bilincine bıraktığı yarayı düşündüğümüzde, asıl özgürlüğün ne derece önemli olduğunu kendini açıkça göstermektedir.
Pasif bir koruma hali gibi görünse de, insan iradesini koruyan bir haldir. İstemediğiniz bir davranışın ya da söylemek istemediğiniz sözlerin sahibi olmanın insanı ne derece duygularını acıtabileceğini ve belki de yaratabileceği travmalar olma ihtimalini düşündüğümüzde, özgürlüğün irade dışı davranış ve sözlerde saklı olduğunu bir kez daha farkına varmaktayız.
Bir düşündüğümüzde, istemediğimiz düşünsel ya da davranışsal durumlarla karşılaşmadığımızı ya da böylesi durumlarda yüzleşmemekse, biz insanlara zihinsel ve duygusal anlamda ne kadar bir konfor alanı oluşturduğunu fark edebiliriz. Tersi bir durumun bilincimizi zorlaması ve duygularımızı örselemesi ve fikirlerimizi ötelenmesi ise içten bile değildir. Kendi oluşumumuza manidir, kendimizi gerçekleştirmemizi geriye düşüren bir durumdur. Düşünce ve eylemlerimize prangalara vurulması gibidir. İstediğini söylememe, istediğin davranışta bulunamama halidir. Sözlerde istediğin fikrini anlatamamanın ya da istediğin davranışlarına mani tutumlarla karşılaşma ise özgürlüğün üzerine gölgedir.
Gerçek özgürlük, irademizi kullanabilmede, bakış açımızı duygularımızla ve düşüncelerimizle ifade edebilmekte, irade dışı durumlarda kendi gerçekliğimizi yaşamada, istemediğimiz durumlarda istemediğimiz hal ve durumlardan uzak kalma halidir, olduğu inancındayım.
Hayat gerçekliğimizi yaşamamızda, irademizle kendi özgürlüğümüzde saklıdır.