Dün bir mektup aldım, uzun yıllardan sonra… Kimden???
Merak uyandırıcı, değil mi?
Şimdi bu soru sana hâkim: “Bu ne mektup ki, bunu bizimle paylaşmak istiyor?” diye düşünüyorsun, sevgili okurum. Haklısın; merak ediyorsan, aşağıda yazılan her satırı dikkatle oku. Çünkü bu sıradan bir mektup değil. Bu mektup, bir öğretmen için Kâbe’den gelen en kutsal hediyeye eşdeğerdir.
Bir öğretmen için en büyük sevinç, öğrencilerinin, talebelerinin bitmeyen sevgisini kazanmaktır. Bu sevgi çok farklıdır; sanırım beni en iyi öğretmen olanlar anlar. Bu sevgide ihanet olmaz, küskünlük olmaz, karşılık beklenmez. Bu sevgi su gibi berrak, güneş gibi sıcak, ateş gibi alevlidir.
Bu sevginin ışığı öğrenciler, kalbi ise öğretmendir. Ben de ömrümün 17 yılını bu sevginin içinde var olabildiysem, onu hak ettiysem, demek ki yaşamaya değermiş.
28 yıl sonra bana gönderilen eski öğrencilerimden birinin mektubundan bahsediyorum. Her satırını heyecanla ve sevinç gözyaşlarıyla okuduğum o mektubu seninle de paylaşmak istedim. Beni yeniden bana döndüren o mektup olduğu gibi karşındadır. Bu mektubun yazarı olan Ofelya, fotoğrafta sağdaki kızdır.

Merhaba, sevgili ve asla unutulmayacak Halide öğretmenim!
Yıllar sonra sizi bulduğuma ve size söylemek istediklerimi satırlara dökmeme vesile olduğunuz için çok teşekkür ederim.
Halide öğretmenim, her gün defalarca dilime getirdiğim hitap tarzımı değiştirmeye çalıştım – sizi tanıdıktan sonra… Öğretmen! Artık bu kelimenin yüceliğinin farkına öyle varmıştım ki, herkese söylemeye dilim varmıyordu. Öğretmen yaşlıysa söylediği her söz doğrudur gibi absürt fikirlerin ne kadar yanlış olduğunu anladım – sizi tanıdıktan sonra…
Henüz demokrasi nedir bilmediğimiz (1987–1988) yılların kucağına alıp götürdüğü her şeyin standart, her şeyin çerçeve içinde olduğu bir dönemde tanıdık sizi. Genç ama bilge, zarif ama çok güçlü Halide öğretmenim! Gördüğüm ilk günden gözlerinizde bir yığın hüzün ve yüzünüze yerleşmiş bir ışık vardı; hiç eksilmedi.
Tanıdıkça, sanki sonu gelmemiş bir kitap açılıyordu önümde. Sayfalarını çevirip okumak istiyordum. Gizemliydi; ama her şeye rağmen hüznü de, sevinci de ortaktı.
İçten içe ağladığınızı görüyorduk bazen; başınızı kaldırıp yüzümüze gözleriniz yaşarmış gibi bakıyordunuz ama gülümseyerek bakıyordunuz. Biliyorduk ki, yüreğinizi yakıp kavuran, göğsünüzde biriken hüzün az değildi.
Bazen sohbetlerinize doyamadığım, bazen de sanki bir tabloyu izliyormuşum gibi sessizliğinize hayran kaldığım Halide öğretmenim! Varlığınız bizi o kadar büyülemişti ki, yaşınızın farkında bile değildik. Dediğim gibi genç ama bilge bir öğretmendiniz.
Biz sizin ilk deneyiminiz olduk belki de. Ama siz bize bir ömür boyu insanlık örneği oldunuz. Gerçek bir öğretmen, fedakâr bir abla, iyi bir evlat ve yakın bir arkadaş nasıl olmalı, bunu bize gösterdiniz.
Yıllar bizi sizden ayırdı; sizi de bizden… Yarım kaldık sizsiz. Ama asla unutmadık… “İlk öğretmeniniz kimdi?” sorulsa, “Aklıma gelen ilk ve son öğretmenim Halide.” derdim.
Çekinmeden ve cesaretle bu mektubu tüm sınıfımız adına yazıyorum desem yanılmam. Yasemin, Bahtiyar, Terlan, Elaze, Ceyhun, Nail, Ruşen, Asif ve adlarını hatırlayamadığım birçok çocuğun benim gibi düşüneceğine eminim.
Sizi sevmemek mümkün değildi. Yıllar sonra sizin haberinizi alınca, sanki yılların özlemi, hasreti dinmiş gibi oldu. Yaşayıp yarattığınızı, olması gereken yerde olduğunuzu gördük. Şaşırdığımız bir şey oldu: bir insan bu kadar mı değişmez?!
Haksızlıklara uğrasanız da, başınızdan türlü türlü felaketler geçse da, o gururlu, eğilmeyen Halide öğretmenimiz yine de yıllar önce karşımızda olduğu gibi…
Halide öğretmenim, en garibi biliyor musunuz ne? O zaman 22 yaşındaydınız; ama o zamanlar yaşınızın çok olduğunu zannederdik. Bize öyle geliyordu ki, en azından ben öyle düşünüyordum; siz çok dünya görmüş, çok yılların deneyimine sahip birisiniz ve yaşınızın farkına hiç varmamıştım.
Sizin gibi olayım, sizin gibi konuşayım derken bir de gördüm ki, yıllar geçmiş. Ne yazar ne de ressam oldum, ama düşünüyorum ki, bir insan olarak kendimi yetiştirebilmişim. Öğretmenim de siz oldunuz!
Halide öğretmenim, hâlâ sevginin sadece karşı cinse ait olduğunu düşünenler var (ne yazık ki); ben ise size âşık gibiyim – hayallerimin kadını! Size yere inmiş bir melek gibi baktık; o insanlar için Yaradan’ın gönderdiği en saf, en pak varlıktı. Siz de bizim için o meleksiniz, sevgili öğretmenim.
Siz öğrencilerinize, talebelerinize Allah’ın bir lütfusunuz; kanatsız melek sanki, yere inmiş.
Asla unutmayacağım: kitaba, okumaya sevgiyi siz aşıladınız bana. Hatırlıyor musunuz, bana kitap isimleri söylerdiniz; ben de hepsini bulup iştahla okurdum.
Vatanımızı koruyan askerlerle omuz omuza; onlar ön cephede, siz ise arka cephede öğrencilerinizin memleketimize, insanlığa layık yetişmesi için gururla savaşıyorsunuz.
Sizinle gurur duyuyoruz; hepimizin gururusunuz. Sevgi denilen buysa, siz sevginin kendisisiniz. Mutluluk denilen buysa, siz o mutluluğu bize bahşeden kişisiniz.
Sizi çok, hem de çok seviyoruz; 28 yıl oldu sizden ayrılalı, ama bizim için yine aynı yaşta kalmışsınız, unutulmaz Halide öğretmenimiz!
Allah sizi her türlü şeyden korusun; acıdan, kederden, kazadan…
Güzel gözleriniz daim yaşarsın; kadın mutluluğundan, evlat sevgisinden.
Saygı ve sevgilerimle,
Sizin daimî öğrenciniz Ofelya Bağırova
Lenkeran Çocuk Resim Okulu 1984–1988 mezunu
25.04.2016
















