Sevgili okurlar, bu ayki yazım biraz kısa ama bir o kadar da ilginç olacak.
O zaman başlayalım mı?
Öncelikle size bir soru sormak istiyorum:
Toplu taşıma araçlarına bindiğinizde hangi yönde oturmayı tercih edersiniz?
Otobüse biner binmez bazı kişilerden “Ben koltuğa ters oturamam.” sesini duyarız, değil mi?
Bunun nedeni psikolojik olduğu kadar fizyolojik de olabilir. Ya da ikisinden kaynaklı psikosomatik bir sorun da olabilir.
Mide bulantısı, baş dönmesi gibi insanı rahatsız eden bir durumu elbette kimse yaşamak istemez. Bu yüzden koltuğa ters oturmama isteğini anlayışla karşılayıp biz yönümüzü başka yere çevirelim.
Benim esas bahsetmek istediğim şey aslında şu: Böyle bir rahatsızlığı olmayan kişilerin tercihi ve bu tercihin altındaki gizli mesajlar… Yani bilinçaltı tercihlerimiz.
Uzun süredir kendimde şunu fark ettim: Otobüse binince koltuk seçiminde genelde ters koltukları tercih ediyorum. Bazen fark ederek bazen de fark etmeden yaptığım bu eylem dikkatimi çekmeye başladı. Ben de bunun üzerinde biraz yoğunlaştım.
Sonra bunun üzerine biraz daha düşünmeye başladım: Neden?
Elbette bu davranışım, iyilik meleği olup yaşlılara düz koltukları bırakma nedeniyle değildi.
Cam kenarında ve ters koltukta otururken manzaraların akışını siz nasıl bulursunuz?
Önce manzarayı görürüz. Sonra yavaş yavaş bu manzara bizi terk eder. Taşıtın hızına göre bu terk edişin süresi de değişir. Elbette bir otobüsle hızlı trendeki manzara akışı aynı olmayacaktır.
İnsan anıları da böyledir. Önce yaşar, sonra yavaş yavaş belleğimizden kaybolup gider. Seyahat koltuğunda otururken manzaranın gözlerimizin önünden kaybolup gitmesi gibi…
Yani gördüğümüz manzara birden gözümüzün önünden gitmez; onu yavaş yavaş uğurlarız. Sanki dev bir ekrandan yaşadığımız anıları da böyle uğurluyormuşuz gibi.
Peki, koltuğa düz oturduğumuzda ne oluyor?
Yine cam kenarında manzaraya bakıyoruzdur. Ama bu sefer manzara çok hızlı akar geçer. Yalnızca kafamızı çevirirsek manzarayı tekrar görebiliriz.
Manzarayı uzun süre görebilmek için bakışımızı önceden ileriye çevirmeliyiz ki manzara yavaş yavaş akıp gitsin. Ama bunu da pek yapamayız.
Pek çok güzel manzara, daha bakamadan gözümüzden kayıp gider. Yaşarken göremeden geçirdiğimiz anılarımız gibi…
Genelde bu yüzyıl insanları olarak çok ileriye odaklanan insanlar değiliz maalesef. Bu yüzden de anılarımızı tam yaşayamadan gözümüzün önünden akıp gidiyor.
Geçen hafta böyle bir metaforu, yine bir otobüse ters bindiğimde düşünmüştüm ve bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Şimdi bir bakın bakalım: Siz bir araca bindiğinizde hangi yöndeki koltukları tercih ediyorsunuz?
















