Hayatın tam merkezi olan yaşama dair olmazsa olmazı yenilikçilik, insanlığın var oluşumundan günümüze kadar düşüncenin vermiş olduğu yaptırımlar sonucu meydana gelen işlem!
Yenilik!
Yeni yıl, yeni fikirler, yeni hayatlar ve dahası yeniye dair birçok örneklemeler. Hani insanlık doymak bilmeyen bir canlıdır ya… Yenilikçiliğe alışmış ama yenilikle birlikte yaşlanmaya doğru gidince artık gözü yeniliğe doymuş, eski günleri arıyor.
“Nerde o eski bayramlar!” diye klişe bir sitemimiz vardır biz Türk milletinde. Yenilikçilik insanın gelişimine ve yaşına mı bağlı sizce? Neden yaşlanınca eski günleri arıyor? Eskiden yaşadığı yaşam, ulaşım ve hayata dair zorlukların yerini yenilik ve kolaylık almışken neden tatlı gelir insana bu durum? Psikolojik bir sebep midir?
Her evin vazgeçilmez eskilerden bir anısı vardır: Sobanın üzerinde portakal kabuğunun yanması ve odaya verdiği aromatik kokusu, sobanın tavana yansıyan ışıltısı ne hoş ve huzur verici.
Günümüz modern hayatın içerisinde de hâlâ o eski günleri yaşayanlar ve sürdürenler var. Fakat modernize olmuş insanlar neden onları beğenmiyor, oysaki onların da geçmiş yaşamları aynı durumdan geçti. Neden mi? Çünkü insan kibir taşırdır. Kibrinden zihni geçmişin çocukluk anılarının çok güzel olduğunu ve o ana tekrar gitmek istediğini düşünse de, yanı başında aynı anı yaşayan yoksul bir aileyi ziyaret ederek orada bir gece kalmak istemez. Buna da kibri müsaade etmez.
Yenilikçiliğin en önemli etkeni akıl, aklın tek düşmanı ise kibirdir. Cahillik kibirden doğmuştur. Peygamberimiz İslam’ı yaymaya başladığında amcası Ebu Cehil kibrinden biat etmemiştir. Yani insanın tek düşmanı yine kendisi ve içinde beslediği kibirdir.
Kibir psikolojik bir kişilik bozukluğu mudur? Bu sorunun cevabını kendi içinizde kendi kendinize bir sorun. Kibrin birçok örnekleri vardır. “El âlem ne der” düşüncesi, kibri saklamak için uydurulmuş bir kılıf değil mi?
Yenilik; aklın ve vicdanın ortak eseridir. Her geçen gün dünya kendisini yenilemeye devam ediyor. Kâinat yaratıldığı günden itibaren günümüze kadar dünya yılda 4 defa kendisini yeniliyor. Adeta kendi kendini tedavi edebilen başarılı bir doktor.
Fakat yeniliğin yansıtmış olduğu bir gerçek var ki, o da yeni nesiller modern hayat ile nesillerin de genleri yenileniyor. Yeni, yeni hastalıklar; yeni ve değişik türlerde canlılar; yeni nesil kuşaklar. Yenilikçilik, faydalı bir çağ olması yönünden birçok zararlı yönleri de var. Yenilikçiliğin bir de adı var: yeni adetler mesela.
Peki eski adetlere ne oldu? Onları yenilikçilik mi öldürdü yoksa yeniliğe alışmış biz mi? İnsanlık yeniliği hayatın gerektirdiği şartlarda kullansa geçmişi aramaz, özlemez; orantılı bir yaşam alanı. Hani her şeyin fazlası zarardır ya, yeniliğin de zararları var elbette.
Peki bu çark değişecek mi? İzlemiş olduğumuz Hollywood filmlerinde dünya bir salgına maruz kalıp insanlık yok mu olacak ve yenilik sonlanacak mı?
Tabii ki hayır.
Yenilik bulaşıcı bir hastalık gibi; dünya dümdüz olur, hayatta kalmayı başaranlar yeni bir dünya kurmaya başlarlar. Yani her ne olursa olsun yenilik hayatın tam merkezinde.
İnsanlar öldükten sonra da yeni bir hayata, cennet âlemine geçeceğine inanıyor mesela. Ölümün bile değiştirmediği tek şey “YENİLİK”.
Elon Musk’ın yeniliğe dair şu sözünü belirtmek istiyorum:
“Başarısızlık burada bir seçenektir. Eğer işler başarısız olmuyorsa, yeterince yenilik yapmıyorsunuz demektir.”
Yenilik = Deneme

















